0Yorum

Yaşamdan Keyif Alanlar

Genç adam yoğun iş temposundan iyice bunalmıştı. Vakit akşama doğru yaklaşıyordu, ama mesai kavramına çok yabancı olduğu için evine ne zaman gideceği belli değildi. Başını iki elinin arasında aldı, gözlerini sıkıca kapadı. Çok para kazanıyordu. Birçok insanın imrenerek baktığı bir yöneticiydi. Ama yaşadığı hayatı hayat olarak görmüyordu. “Bu ne biçim hayat böyle!” diye söylendi kendi kendine. Hafta sonlarında dahi evine gidemiyordu.

Toplantılar, iş seyahatleri, yazışmalar ve koşuşturmayla geçen bir hayat. Ailesine, çocuklarına vakit ayıramıyordu. Pek çok yakın dostunun adını dahi unutmuştu. Bu karamsarlık içinde kıvranırken, birden çekmecesi içindeki küçük radyosu aklına geldi. Radyoyu açtı. Yayınlanan müzik parçası ile biraz rahatladığını hissetti. Müziğin ardından yaşlı bir adamın konuşmasıyla gayri ihtiyari radyoyu kapatmak istedi. Ama birden durdu. İlginç bir teoriden bahsedeceğini söylüyordu yaşlı adam. “Bin misket teorisi”ni anlatacaktı. Merakla dinlemeye başladı.

Bugün oturdum ve biraz aritmetik yaptım. Ortalama bir kişinin yetmiş beş yaşına kadar yaşadığını varsaydım. Biliyorum, bazıları daha çok, bazıları daha az yaşar. Ama biz yetmiş beş sene yaşadığını düşünelim. Bir yılda elli iki hafta olduğu için yetmiş beşi, elli iki ile çarptım ve ortalama ömrü olan bir insanın tüm hayatında yaşayacağı cumartesi sabahı sayısı olarak üç bin dokuz yüz rakamına ulaştım.

Şimdi beni iyi dinleyin. En önemli kısmına geliyorum. Bütün bunları ayrıntılı olarak düşünmeye elli beş yaşında başlamıştım. Yaptığım hesaba göre bu yaşa kadar iki bin yüz seksenin üzerinde cumartesi yaşamıştım. Eğer yetmiş beş yaşına kadar yaşarsam, yaşayacağım cumartesi sayısı sadece bin adet olacaktı. Bir oyuncak dükkânına gittim ve elindeki tüm misketleri aldım. Bin adet misketi bir araya getirmek için üç tane daha oyuncakçı dükkânını ziyaret ettim. Bunları eve getirdim ve atölyemdeki radyomun yanında duran büyük, şeffaf bir kavanozun içine hepsini doldurdum.

O günden sonra her cumartesi kavanozdan bir tane aldım. Misketlerin azaldığını gördükçe, hayatımdaki önemli şeyleri daha fazla düşünmeye başlamıştım. Anladım ki dünyadaki zamanımın akıp gittiğini seyretmek kadar, önceliklerimi düzene koymama hiçbir şey yardım edemez.

Yaşlı adamın anlattıkları öylesine etkiliydi ki genç işadamı adeta dünyadan kopmuş, radyoya kilitlenmişti. Yaşlı adam şu cümlelerle konuşmasını tamamladı: “Programı kapatmadan önce şimdi size son bir şey anlatacağım. Bu sabah kavanozun içindeki son misketi de aldım. Eğer önümüzdeki cumartesiye kadar yaşarsam, bana biraz daha zaman verilmiş olacak. Unutmayın hepinizin kullanabileceği en önemli şey biraz daha fazla zamandır.” Konuşma böyle devam edip gidiyordu… “Farkında mısınız bilmiyorum ama bizi meşgul eden o kadar oyun var ki… Önemli ya da önemsiz… Ama biz bunların arasında kaybolup gittiğimizi fark edemiyoruz bile… İşin garibi fark ettiğimiz anda ‘Şu işimi de bitireyim ondan sonra…’ diye erteliyoruz…”

“Hadi arkanıza yaslanın… Derin bir nefes alın, hayatınızda önemli olan dostlarınızdan birisinin telefonunu çaldırın… Ya da cıvıl cıvıl sesinizle ‘Alo’ deyin. Gülümseyin… Mutluluklarınızın kalıcı ve bulaşıcı olması dileklerimle.”

Levent Süsoy çok çalışan ama etrafına yaydığı pozitif elektrikle mutlulukları kalıcı ve bulaşıcı olan çok değerli bir işadamıdır. Trilye’nin açıldığı günden beri ailesiyle birlikte Trilye’nin müdavimi olmuştur. Deniz ürünlerine çok düşkündür. Genel kültürü çok geniş, sohbeti çok keyiflidir. Yediği her ürünün kaynağına inen, damak zevki oldukça gelişmiş, balık ve tüm deniz ürünleri konusunda kitap yazacak kadar bilgilidir.

BAŞARI DOLU YAŞAM

ODTÜ Fizik bölümünden mezun olduktan sonra Türkiye’nin tanınmış şirketlerinde profesyonel yöneticilik yapar. Bir gün Yurtbay Seramik’in sahibi Zeki Yurtbay ile sohbet sırasında Levent Bey, Avrupa ülkelerinde Yurtbay Seramik’i satmak istediğini söyleyince Zeki Bey çok mutlu olur. 19 yıldır Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Almanya ve İskandinavya gibi ülkelere Yurtbay Seramik ürünlerini sevdiren, ülkemize döviz kazandıran Süsoy yetenekli bir insandır. Dürüstlüğü ve kaliteli ürünleriyle yabancıların güvenini kazanan Levent Bey’in bir ayağı Avrupa’dadır. Çok seyahat edip işini çok iyi takip eden Süsoy’un hem Türkiye’de hem de Avrupa’da geniş bir çevresi vardır. Dünyanın en kaliteli seramik ürünlerinin üretildiği ülkemizin ürünlerinin kıymeti yeni yeni anlaşılmış olup, son zamanlarda Türk firmaları uluslararası arenalarda büyük ödüller almaktadır. Türk seramiğinin yurt dışında tanıtılmasında en büyük emeği geçen kişi Levent Süsoy’dur. Her geçen gün zorlaşan uluslararası piyasa koşullarında, duruşu ve düzgün çizgisiyle yarattığı farklılıklarla hep kalıcı olmayı başarmıştır Levent Bey.

Yıllar önce başarıyı yakalamış yaşlı bir adama iş dünyasına yeni adım atacak gençler sormuş:

“Hayatın bize en üst düzeyde mutluluk ve başarıyı sağlaması için ne yapmalıyız?”

Tecrübeli işadamı onları şu şekilde cevaplamış:

“Sizin bu sorunuz, bana bir tek ineği olan köylüyü hatırlattı.”

Bir gün o köylüye adamın biri sordu:

“İneğin ne kadar süt veriyor?”

Köylü şu cevabı verdi:

“İneğim hiç süt vermez. Sütü ondan sizin almanız gerekir.”

İşte Levent Bey de yeni nesil gençlere örnek olacak bir çalışma azmi içindedir ve tırnaklarını kazıyarak geldiği zirvede durmak nedir bilmeden çalışmaktadır.

SAĞLAM DOSTLUKLAR

Levent Süsoy, sadece iş âleminde değil, özel hayatında da çok sağlam dostluklar kuran, herkesin sohbet etmek, arkadaşlık yapmak istediği bir yapıdadır. Çok seveni vardır. Kendisine en büyük arkadaşlığı yapan saygıdeğer bir eşi vardır. Aynı frekansta yaşam gustosu olan Kıvanç Hanım, eşinin en büyük destekçisidir. Saatlerce karı kocanın sohbet edip aynı güzellikleri, aynı fikirleri paylaşması ender görünen bir şeydir. Levent Bey gibi gurme olan eşi Kıvanç Hanım, iki çocuk büyütmenin yanı sıra eşinin hep aynında olmuş, zaman zaman sıkıntılı anlarda ona büyük destek vermiştir. CHP’nin önemli isimlerinden, ünlü politikacı Hakkı Süha Okay’ın kardeşi olan Kıvanç Hanım kendisiyle ve hayatla barışık bir hanımefendidir. Denize tutkun aile sanki karaya vurmuş bir balık gibi Ankara’da yaşamanın da hazzını doruk noktaya çıkarmak için uğraşmaktadırlar. Bu yıl Başkent Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü kazanan oğulları Kerem ve avukat olan kızları Ecem örnek alınacak bir anne babanın yetiştirdiği çok kıymetli evlatlardır.

POZİTİF DÜŞÜNCE

Yaşamdaki tüm olumsuzlukların insanın ufkunu daraltmaya sebep olmadığını her zaman söyler Levent Bey ve yağmurlu havalarda asla yerdeki çamuru görmez, nasıl olsa güneş mutlaka çıkacak der.

Geçtiğimiz aylarda kızı Ecem’i evlendiren Kıvanç ve Levent Süsoy çifti Swiss Otel’de unutulmayacak bir düğün yaptılar. Benim için unutulmayacak konulardan biri, bir arkadaşımın eşini evine bırakırken Süsoylarla ilgili söylediği güzel sözleri duymam oldu. Her masadaki davetli sanki kendi evindeymiş gibi hissetti kendini. Hele Hollandalı misafir Johan Loomans kendisini ülkesinde gibi hissetmiş ve geleneklerimizi öğrenmiş, bu düğün için günler öncesinden Ankara’ya gelmişti.

Levent Bey’in bu kadar çok sevilen bir insan olmasının temelinde pozitif düşüncelere sahip olma ve olumsuzluğun yıkıcı gücü karşısında sürekli mücadele verme azmi yatmaktadır.

Çok ufak şeylerden bile mutluluk çıkarmayı bilir Levent Bey. Balık yasağının kalktığı ilk günlerde çıtır çıtır bir tekir yemenin mutluluğu, ilk kirazın manavda görüldüğündeki sevinci hayata bakışını tanımlaya yeter Levent Süsoy’un.

Yapmak istediği şeyleri neden yapamayacağını söyleyecek insanları hep duymazdan gelir. Tek yönlü sokakta iki tarafı da kontrol ederek karşıya geçen kötümserlerden hep uzak durur. İyimserlerin icat ettiği uçaklardır onun konusu, kötümserlerin icadı paraşüt değil. Bazı insanlar vardır varlığı bile sizin mutlu olmanıza yeter, işte böyle insanlardır Levent Süsoy ve sevgili eşi Kıvanç Hanım.

Hep var olmaya, insanlara güzel enerjiler yaymaya devam ettiğiniz sürece etrafınızda çok mutlu insanlar olmasına yardımcı olacaksınız. Yüzünüzden tebessüm, gözünüzdeki ışıltı yüreğinizdeki sevgi hiç eksilmesin.

Bardakta bir papatya bile olsa gözünüzün önünde daima güzel şeyler bulunsun.

 

Yorum Yazın