0Yorum

Münih'te Kayseri Damgası

        Bu yıl Ramazanın son haftasını bayramla birleştirip, Çin’in Henan eyaletinde “10. Asya Sanatları Festivali”ne katılıp TÜTAV’ın muhteşem şovunu izledikten sonra, Avrupa Liderler Klubünün üyeleriyle birlikte önceden planladığım Münih’teki gastronomi turuna katılıp bira festivalinin kapanışını yapmak için hemen Almanya’ya devam ettim. Çok yorucu bir seyahat olmasına karşın yaşadıklarım yorgunluğumu unutturdu.

         “Leader’s Club” Avrupa’daki en başarılı restoranların sahiplerinin ve yöneticilerinin üye olduğu bir klüp. Berlin’deki ünlü restoranların sahibi gurur kaynağımız Tamer Akkılıç ve partneri Kenan Erdoğan da bu derneğin üyesi. İsviçre’den gelen ekip birazcık gecikince toplantıya gecikmeli başlıyoruz. Akşama kadar Münih’in tüm ünlü restoranlarını dolaşıyoruz, hepsi farklı konseptlerde. İnsanlar bir kahve içmek için ayakta omuz omuza sıra bekliyor. Bar, restoran ve kafelerde durum hep aynı. Hamburg ve Münih Almanya’nın iki büyük ve zengin kenti. Hamburg’ta zenginler varlıklarını pek göstermek istemiyor. Ama Münih’te durum farklı, şaşayı ve para harcamayı çok seviyorlar. “Bu kalabalıklar sadece Oktoberfest’te mi oluyor?” diye sordum.  “Hayır, birazcık festivalin etkisi var ama yılın 12 ayı böyle” diyorlar. Gezdiğimiz mekanlarda trend Asya mutfağına yönelmiş. İçimden diyorum bir de Türk lokantasının konsepti örnek gösterilseydi diye. Ama maalesef olmuyor. Brenner diye çok ünlü bir mekan var. Maximilian Street’te bütün ünlü markaların arasında. Sahibi Rudi Kull. Bir bölümü bar, diğer bölümü restoran. Belli bir saatten sonra bazı bölümler kapanıyor. Sabaha kadar eğlence sürüyor. Sabahtan öğleye kadar kahvaltı servisi var. Yirmi dört saat canlı bir yer. İki çeşit yemek var; et ve balık ızgara. Balıklar çiftlik çipurası. Somon ve bir iki tane de dil görüyorum! Her gece 450-500 kişi yararlanabiliyor bu mekandan. 200-250 kişi de iptal olan rezervasyonlardan nasibini almak için umutla sıra bekliyor. Rudi’nin ayrıca bir oteli, bir barı, bir pizza dükkanı ve bir restoranı daha var. Ertesi gün bize mihmandarlık yapıyor. 40-50 metrekarelik bir barın önünde durduk, anlatıyor: “Burası 09:00  ile 21:00 arası açık olan ve tüm sosyetenin girip bir iki kadeh içki yudumladığı yer” diyor. Barın ismi Schumann’s Tagesbar. “Rüyalarımızdaki ciroyu yapan bir mekan” diye de ekliyor. Sadece bu barı incelemek için bir günlüğüne önümüzdeki haftalarda plan yapacağım, çok merak ettim doğrusu. Çünkü bunu söyleyen Rudi’nin mekanlarının günlük cirosu yaklaşık 200,000 Euro civarında. Rudi’yi mekanında garson kıyafetiyle tabak taşırken, servis yaparken görünce sakın şaşırmayın. O kadar büyük bir servetin sahibi oldukça mütevaziliği artmış.

BAVYERA KIYAFETLERİ SÜRPRİZİ

         Bayern yöresi milli kıyafetlerine “TRACHT” adı veriliyor. Yurt dışı seyahatlerimde yerel kıyafet almayı ihmal etmem. Bu kez de fuar alanına doğru giderken arkadaşlarla güzel bir mağazaya girdik. Beğendiğimiz kıyafetler çok kaliteli idi. Kumaşlar özenle seçilmiş, dikimi güzeldi. Kenan ve Andrea’yı kuşandırdık. Her ikisine de çok yakıştı. Dükkan sahibi konuşmalarımızdan Türk olduğumuzu anlayınca “Ağabey dükkanda çoraptan fötr şapkaya, pantolondan gömleğe kadar ne görüyorsan hepsi Kayseri’de imal ediliyor” deyince hiç şaşırmadım. Çünkü 15 yıl önce Japonlara bilgisayar kablosu satan Kayseri için gayet alışılagelmiş bir durum.

         Festival alanına daha önceleri de gelmiştim, ama bu kez daha fazla çadırda test olanağımız oldu. Çünkü dört ünlü çadırda “Leader’s Club” adına rezervasyonumuz vardı. Çadır deyince ufacık bir ayrıntı vereyim. Aynı anda 8.500 kişi oturabiliyor. Orkestra çadırın ortasında çalıyor. Sık sık “şerefe” diye tuşlara basılıyor, insanlar coşuyor ve bira satışı artıyor. Her yıl ortalama 6 milyon ziyaretçi geliyor. Bu yıl 500.000 kişi fazla gelmiş ama 390.000 litre daha az bira satılmış. Sarhoşluğunuzu diplomayla belgelemek istiyorsanız ellerinde alkolmetre ile dolaşan kızlar var. Üflüyorsunuz kaç promil olduğu yazıyor ve sertifika yazılıp imzalanıyor. İleriki yıllarda geldiğinizde “Ben neymişim?” nidaları atmanıza yarayacak.

           Toplam on dört çadır var. Her çadırın bir günlük cirosu 1 milyon Euro. Bir bardak bira 8,5 Euro. Geliri siz hesaplayın.

         Hippodrom isimli çadır son durağımız oldu. Ünlülerin geldiği çok eski bir çadırda biralar eşliğinde Alman mutfağından yemekler yedik. Avrupa Liderler Klubü üyeleri ile önümüzdeki aylarda Ankara’da Türkiye denizlerinin muhteşem lezzetli ürünleriyle tanışmak üzere söz alarak ayrıldık. Eğer çalışıyor ve üretiyorsanız, dünyanın neresinde olursanız olun isminiz kısa zamanda duyulur. Tanrı her kuşun rızkını verir, ancak yuvasına koymaz. İyi pazarlar.

 

Yorum Yazın