0Yorum

İlkleri Yaratan İşadamı

     Genelkurmay Sosyal Hizmetler Başkanı olarak görev yaptığım dönemde  liyakatlı erleri karargaha seçmek için sık sık er eğitim merkezlerine (acemi birlikleri) giderdim. Hiç üşenmeden, kar soğuk demeden en yeteneklileri seçmek için saatlerce mülakat yapardım. Aşçı seçiminde İstanbul’un ünlü şeflerinin yanında çalışan gençleri, Beyti, Hasan, Pandelli ve Kıyı gibi  restoranların, Hilton, Çırağan gibi otellerin aşçılarını seçerdim. Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay ikinci Başkanı ve J Başkanları için haberci seçiminde fiziği iyi olanları ön sıralara çıkarır ve daha önce çalıştıkları iş yerlerini sorardım. Eğer  “Mersin’de Soli tesislerinde çalıştım” diyorsa benim için çok iyi bir referanstı ve beni hiç mahçup etmemişlerdi.  O zamanlar birinci sınıf tatil köyleri ve bu kadar çok beş yıldızlı otel yoktu. O nedenle  Soli’de yetişenler çok farklı eğitimden geçiyorlardı. Daha sonraları oteller çoğaldı, Turizm Bakanlığı da eğitime  önem verdi ve yetişmiş eleman sayısı arttı.  

ON DÖRT YAŞINDA İHALE KAZANDI

        Ünlü Soli Tesislerinin sahibi Mersin’in en tanınmış iş adamlarından Niyazi Develi’dir. 1973 yılında zamanın Turizm Bakanlığı müsteşarı Kemal Baytaş’a projesini anlatır. Baytaş çok heyecanlanır ve ellibeşmilyon liralık bir kredi tahsis etmek ister. Fakat Develi kabul etmez “ben sadece size projemi arz etmeye geldim” diyerek tek kuruş almadan Soli’nin inşaatına başlar. Aynı zamanda Türkiye narinciye ihracatının önemli bir bölümünü de yapan Niyazi Develi’nin eşinin büyükbabası Ferit Çelebi 1935 yılında kurulan Türkiye’nin ilk bankalarından “Karaman Çiftçi Bankası” nın sahibidir. Kendi dedesi de 1936 yılında kurulan “Mersin Ticaret Bankası”nın sahibi aynı ismi taşıyan Niyazi Develi’dir. Henüz on dört yaşında iken “benim gözlerim güneşin ışığından daha aydınlıktır” diyen Develi girdiği bir ihaleyi kazanır, yaşı tutmadığı için bir sürü zorluk yaşar.  

TIR DOLUSU TAPU

         Türkiye’de ilk yat marinasını Soli’de tesis eden Develi palmiye ağaçlarının nakli projesinin de mimarıdır. Projelerini otuz beş yıl önce bitiren Niyazi Bey’in  daha sonraları Turizm Bakanlığı yönergelerine giren “kıyı kenar çizgileri” kuralı nedeni ile başı ağrır. Bakanlığın kendisine köstek olmasından yakınan Develi istihdam sağlamak için diğer illere açacağı otel projelerini hayata geçiremiyor. Otuz beş yıl önce yaptırdığı tesis yüzünden hala Bakanlıkla boğuşuyor. Ama inancını ve umudunu yitirmemiş. Yakında Türk kültürüne katkıda bulunmak üzere Mersin’e üniversite kurma hazırlıkları içinde. Büyük bir inşaat şirketinin de sahibi olan Develi birkaç yıl önce Amerika’ya seyahat öncesi vize başvurusunda bulunur. Prosedür gereği elçilik; sahibi olduğu gayrimenkullerin tapularını ister. Üç gün sonra bir tır dolusu valiz içinde tapularla büyükelçiliğin önüne  gelir. Amerikalılar şok geçirir.

ÖLÜMDEN DÖNDÜĞÜ GÜN

         En büyük hobisi kara avcılığı ve dağ sporları olan Develi ekibiyle birlikte sık sık ava çıkar. Aylarca ikmal yapmadan vurdukları avları yiyerek yaşamlarını sürdürürler. Mağaralarda kalırlar. Yine bir kış günü Toroslarda ava çıktığında ve çok iyi bir günün sonunda tipi ve kar bastırır. Donma tehlikesi geçiren Develi üç dört kilometre yürüyerek yakın bir köye sığınmak ister. Metrelerce kalınlıktaki karın üzerinde yürürken, ümitlerin tükenmeye başladığı ve donmaya ramak kaldığı anda köye ulaşır. Köylüler yarı baygın buldukları avcıyı taze gübre yığınının içine çenesine kadar adeta gömerler. Çünkü sıcak gübrenin bu gibi donmalarda en iyi yöntem olduğunu köylüler biliyor. Niyazi Bey birkaç saat kendine gelmesi için sıcak gübre dolu çukurda kalıyor. Tam kendine gelmişken gözlerini açıyor ve alçak mesafeden bir uçağın geçtiğini görüyor ve feryat ediyor: “Ey Niyazi senin ne işin var burada, bu kadar zenginlik, varlık içinde o uçakta viski yudumluyor olman gerekirken şimdi oldun mok yoluna gitti Niyazi” . İyi pazarlar.

Yorum Yazın