0Yorum

Gönlünü Doğaya Kaptıranlar

Dr. Ann E. Weeks, Kentucky Lousville’de Bellarmine Eğitim ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi Lansing Hemşirelik Yüksek Okulu’nun dekanıyken insanların ilgilerini nasıl çekmeli konusunda örnek olacak, başından geçen olayı aynen şöyle anlatıyor.
Okul binası bir tepenin üzerinde, idari ve akademik yapılar ise başka bir tepenin üzerindeydi. Bir kış günü şiddetli fırtınanın ardından kar yağdı. Yol bakım ekibi kampüsün ana bölümünü temizledi ama bizim tepeyi ve Lansing Okulu’nu unuttular. Odama geldiğimde 200 öfkeli öğrenci, 12 akademik personel ve 4 idari personelle karşılaştım. Ne tepe ne de otopark temizlenmişti.
Önümde hemen halletmem gereken iki büyük sorun vardı: Tepeyi kardan temizletmek ve herkesin stres düzeyini biraz olsun indirmek. İki ay önce de benzer bir durumla karşılaşmıştık; çevre bakım müdürlüğünü aradığımda mümkün olur olmaz bize ulaşacaklarını söylemişlerdi.
Bu sefer sekreterimden bir satın alma formu ile bir çek formu istedim. Sonra satın alma formuna İsviçre’den bir kayak asansörü istediğimizi yazdım. Küçük bir kayak asansörünün fiyatı hakkında hiçbir fikrim olmadığı için 600 bin dolar depozito için 60 bin dolar daha istediğimi belirttim. İşlemlerin nasıl olacağı konusunda deneyimim olmadığı için hepsini uyduruyordum.
Formların fotokopisini çektirip kopyalarını bütün okula astırıp, düzmece istekleri rektör yardımcısının bürosuna teslim ettim, çünkü çevreden sorumlu yönetici oydu. Sekreterine de durumun çok ivedi olduğunu bildirdim.
Büroma döndükten bir iki dakika sonra telefon çaldı. Öfkeli rektör yardımcısı:
“Siz aklınızı mı kaçırdınız?” diye kükredi. “Bunu ödeyemeyiz. Bir kayak asansörü ısmarlama yetkisini size kim verdi?”
Zayıf bir sesle “Rektör” dedim.
Bana söylediklerine göre rektör yardımcısı telefonu kapattıktan sonra elinde istek formuyla öfkeden köpürerek koridoru geçmiş, rektörün bürosuna dalmış ve “Bunun için izin verdiniz mi?” diye sormuş.
Beni iyi tanıyan rektör, satın alma formunu uzun uzun okumuş. Sonra kafasını kaldırıp “Onun tepesini temizlemediniz değil mi?” diye sormuş.
Rektör yardımcısı “Neden bunu böyle söylemiyor?” diye geveleyince de rektör gülmüş ve “Ama ilgini çekti öyle değil mi?” demiş.
On dakika sonra kar makineleri ve tuzlama kamyonları bizim tepeye gelmişlerdi. Herkes pencerelere çıkmış gülüyor ve sevinç gösterileri yapıyordu.
Yıllar önce Hıncal Uluç’un yazdığı ve askerlerin büyük tepkisine neden olan yazıyı hatırladım bu olayla. “Boğazın bütün güzel yerleri askerlerin elinde” diye başlıyordu yazı başlığı. Çok tepki aldı. Yıllar sonra taşlaşmış binaların o güzelim yeşil alanların yok olan yerlerinde yükseldiğini ve çok çirkin bir manzara olduğunu görünce yazısını tekzip edip “Keşke askerlerde kalsaydı, her yer yeşil olurdu” gibi sözler yazdığını dün gibi hatırlıyorum.
Geçenlerde de elime Boğaz’ın 1977, 1998, 2008 gibi görünümleri geldi ve yeşil alanların nasıl yok olduğu gözler önüne seriliyordu.
Tema Vakfı Türkiye’de bu kötü gidişin önüne set çekip, çok fazla ilgi çekerek ağaçlandırmanın ne kadar elzem olduğunu bize aşıladı.
Toprağa sevdalanmış “Toprak Dede” Hayrettin Karaca ve “Yaprak Dede” A. Nihat Gökyiğit’in 1992 yılında kurduğu Tema Vakfı’nın genç ve dinamik Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, aldığı bayrağı koşar adımlarla tepelere çıkaran, Türkiye’nin en başarılı, profesyonel kadın yöneticilerindendir.

TOPRAĞA SAHİP ÇIKANLAR

Deniz Ataç, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmaları gerçekleştirip, Citibank, NA, Banque Indosuez, Credit Lyonnais ve Saudi American Bankası’nda Hazine ve Pazarlama Müdürlüğü yaptı. Finans sektöründe IMKB Başkan Yardımcılığı yapan Ataç, Türkiye İş Bankası iştiraklerinde, Fora Zeytin’in üretim ve pazarlama şirketleri olan Ant Gıda A.Ş. ve Zepa Pazarlama A.Ş.’nin dokuz yıl Genel Müdürlüğünü ve aynı dönemde dört yıl süreyle Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu.
Ankara’daki toplantılara geldiğinde Trilye’ye de uğrayan Deniz Hanım’ı bana ilk tanıştıran, Başbakan lakabıyla tanınan, etrafında sevgi çemberi oluşturmuş, Can Sigorta’nın sahibi, değerli işadamı Turan Sürücü’dür. O günden beri Türkiye için yaptığı yararlı faaliyetleri daha yakından izledim ve kendisini ayakta alkışladım.
Sürdürülebilir yaşam ilkesiyle yola çıkan Tema Vakfı, başta toprak olmak üzere doğal varlıkların korunması için mücadele veriyor.

EN DEĞERLİ SOSYAL SORUMLULUK

Toprakla birlikte dünya üzerindeki ekosistemi oluşturan su, orman, biyolojik çeşitlilik gibi tüm doğal varlıkların korunması, insan kaynaklı iklim değişikliğine karşı mücadele, tarım alanları, çayır ve meraların korunması ve amacı dışında kullanılmasının önlenmesi, doğal varlıkların korunması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasına öncülük edilmesi gibi ana hedeflere kilitlenen Deniz Hanım gece gündüz demeden, tatil bile yapmadan, kendisini hepimizin geleceği olan hayati konulara adamış olarak çok yoğun bir şekilde çalışmaktadır.
“81 İlde 81 Orman” projesi gibi örneklerle Türkiye’nin uygun olan her ilinde ağaçlandırma çabaları yapan Tema, bugüne kadar 12,9 milyon fidan dikti. 273 farklı sahada 10 bin 519 hektar alanda gerçekleştirilen bu hayati konu Deniz Hanım ve onun gibi gönüllü ordusunun çabalarıyla oluşmaktadır.

YEŞİL CENNET ÇABALARI

Dünya Gazetesi’nin “En Başarılı Profesyonel Kadın Yönetici” seçtiği Deniz Ataç, sürekli yeniliklerle “Türkiye Çöl Olmasın”, “Türkiye Yeşil Cennet Olsun” temasını işlemektedir. Kurumsal koşu takımı işbirliği modeli, kurumsal gönüllülük iş birliği modeli sürekli olarak ağaç sevgisini gündemde taşımaktadır.
Deniz Hanım’ın bu içten çabalarından o kadar etkilendim ki önümüzdeki yıl doğum günü olan her Trilye müşterisine hediye olarak bir ağaç dikme kararı aldım. Trilye ormanları, Trilye ağaçları yeşerdikçe mutluluğumuz katlanacak.
Deniz Ataç, Tema Vakfı’nda daha önce Genel Müdürlük yaptı. Gönüllü olarak Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı oldu. Mütevelli Heyeti Üyesi de seçilen Ataç, Yönetim Kurulu Başkanı olduğu günden itibaren inanmaktan daha fazlasını yaptı, hayal kurmaktan daha öteye giderek çok çalıştı. Öğretmekten fazlasını yaptı, insanlara ilham verdi. Vermekten daha fazlasını yaparak hizmet edeceğim dedi. İlgilenmekten daha fazlasını yapacağım, yardımcı olacağım, ait olmaktan daha fazlasını yapacağım, katılacağım dedi.
Gerçekten de son yıllarda tüm dikkatleri bu değerli hizmetin yararlılığına çekmeyi başardı. Çünkü o denemekten daha fazlasını yapacağına yani başaracağına ilk günden inanmıştı.
Türkiye dinamikleri, gönüllüleri sevenleri ile çok güçlü bir ülke, 26’ıncı enlem dünyanın en bereketli topraklarını içeriyor. Deniz Ataç gibi gönüllü insanların öncülüğünde bu topraklardan çok büyük zenginlikler fışkıracağına olan inancımı hiçbir zaman yitirmedim.
Posta pulu gibi olun. Bir şeye oraya varıncaya kadar yapışın. Şuna iyice inanmalısınız, taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.

Yorum Yazın