0Yorum

Başkent'ten Seyşeller'e Uzanan Yetenekler

Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş. Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları gün şoförü Einstein’a:

“Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum,” demiş.

Einstein, gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş:

“Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar. O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş, ben de arka sırada seni dinlerim,” demiş.

Şoför gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferanslarda sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş. Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:

“Böylesine basit bir soruyu sorman gerçekten çok garip,” demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein’ı işaret ederek şöyle devam etmiş:

“Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve göreceksiniz sorduğunuz soruyu, o bile yanıtlayacak.”

Akıllı insanlar, akıllı insanlarla çalışır ve insanın zekiliğinin yanında uyanıklığı da kişiye çok şey kazandırır.

Mehmet Selvi, tanıdığım zeki, iki hamle sonrasını görebilen ve akıllı insanlarla sürekli korelasyon kurup genç yaşta başarıyı yakalamış Ankaralı bir işadamıdır.

Emekli olduğum ilk yıllarda bir süre Ankara’nın nadide semti Mebusevleri’ndeki Ayten Sokak’ta oturdum. Apartmanın ismi Selvi Apartmanı idi. Sabahın erken saatlerinde işine giden Mustafa Bey’in çok efendi ve çalışkan oğlu Mehmet ile her karşılaştığımızda ne kadar saygılı bir evlat olduğunu yıllar öncesinden bilirdim.

AİLE ŞİRKETİNDE İŞE BAŞLADI

Mehmet Selvi, Ankara Yükseliş Koleji’nde öğrenim gördükten sonra Bilkent Üniversitesi Turizm Fakültesi’nden mezun oldu. Üniversiteyi bitirdikten sonra aile şirketi olan Selviler Manifatura’da ticaret hayatına atıldı.

Girişimci ruhu, yaşam gustosu ve yeme içme dünyasına yakından ilgisi nedeniyle gıda sektörüne girdi. Lezzet ve kaliteye önem verdiği Bursa A’la İskendercisi restoran zincirleri ile AVM’lerde haklı bir şöhret yakaladı. Titizliği, çalışkanlığı kısa sürede bir marka yaratmasını sağladı. Birkaç kez haberli ve habersiz gittiğim restoranlarda kalitede standardı yakalamıştı.

HIGH LIFE OFİS PROJESİ

Tam bir virtüöz olan Mehmet Bey, giriştiği her işte en iyiyi yapma özelliğini taşıdığından, başarı onun için kaçınılmazdır. 2009 yılında bir gayrimenkul geliştirme şirketi olarak kurmuş olduğu Selvi Yapı, bugün alınan arazilerin gelişmesiyle High Life markası adı altında ilk olarak Eskişehir yolu üzerinde ofis projesi kapsamında hayata geçmiştir. Bunun sırasıyla Beytepe, Çayyolu ve Bodrum projeleriyle devam edeceğini söyleyen Selvi, istihdam yaratmak, ülke ekonomisine katma değer sağlamak için gece gündüz çalışmakta ve sürekli proje üretmektedir. İnovasyon ve ARGE’ye önem veren Mehmet Bey’i tanıdığım günden beri etrafına sürekli pozitif enerji yayan bir yapıda olduğunu gözlemlemekteyim. Dünya görüşü, vizyonu ve paylaşımı seven yapısıyla çevresinde saygı duyulan, çok sevilen bir işadamıdır Selvi.

FAHRİ KONSOLOS

Sosyal bir insan ve dünya ile entegre olan, iş hayatının yanı sıra 2011 yılından beri Seyşeller Cumhuriyeti Ankara Konsolosu görevinde bulunan, Ankara’nın bağrından çıkmış Mehmet Bey gibi bir değere övgülerimizi ne kadar sunsak azdır. Fırsat buldukça Seyşeller’e giden, ülkesi adına başka ülkelerde neler yapılabileceğini araştıran, yüreği vatan sevgisiyle dolu çok kıymetli bir insandır Selvi. Genç yaşta yakaladığı başarılar, tüm gençlere örnek olabilecek girişimcilik göstergeleridir.

Zarif eşi Esra Hanım, kendisine sinerji katan en büyük yardımcısıdır. Yakın dostlarıyla sık sık Trilye’ye gelen Selvi çifti, deniz ürünlerine oldukça meraklıdır. İşini yaparken keyfini çıkarmanın da önemli olduğunu söyleyen Selvi, hayatta işle keyfin birbirini dengelemesi gerektiğine inanır. Bu dengeyi sağlayabilen ender insanlardan biridir. Gerçekten de keyif adamları işlerini en iyi şekilde ve en doğru zamanda yaparlar.

Çoğumuzun hiç beceremediği şeydir hayatın tadına varmak. O kadar meşgulüz ki günlük telaşlarla, burnumuzun dibinde akıp giden hayatı fark edemiyoruz. Çünkü o arada mutlaka yetiştirmemiz gereken işler var, ya bir fatura ödenecektir ya bir randevuya geç kalınmıştır. Oysa görmüyoruz, fark etmiyoruz asıl hayatın kendisine geç kaldığımızı. Üstelik hayat beklemiyor da kendisini yaşamamız için.

Dalgaların üzerinde gezinirken balık taşıyan kamyonetleri takip ederek geldikleri Ankara semalarında uçuşan martıları, ayaklarımızın ucunda kırıntı toplayan serçeleri, açlıktan yok olmamak için sokaklarda dolaşan can dostları, koşuşturan karıncaları görmüyoruz. Bir avuç gökyüzümüz kaldı ama ona bile bakmıyoruz. Yıldızları görmeyeli ne kadar uzun zaman oldu?

Bilim insanları uzun yaşamanın sırrını araştırıyorlar yıllardır. Sigarayı bırak, içki içme, günde sekiz saat uyu, az ye, çok spor yap. Peki, ne zaman mutlu olup ne zaman keyif alacağız?

Esra ve Mehmet çifti çok çalışıp, insanlara faydalı olup yaşam felsefelerinde toplam mutluluğu hedeflemiş dolu dolu yaşayan, gıpta ettiğim insanlar. Çok uzun zamandır aklımda olup size tanıtmak, Ankara’dan dünyaya açılan pencerelerin ışıklarını göstermek istediklerim. Kısmet yeni yılın ilk haftasınaymış.

Pazartesi günü Cadde ekinde yazdığım sözleri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Çünkü Ankaralı okuyucularım pazartesi günleri Cadde ekinde başka bir formatta yazdığımı bilmeyebilirler ya da gözlerinden kaçmış olabilir.

12’nci yüzyıla ait bir astronomi kitabında yer alan satırlara göre, eğer yeni yıl bir pazartesi günü başlıyorsa, bu barış ve mutluluğun işareti sayılır. O yıl çocuklar çoğalır, ticaret canlanır. Bol yağış olur, tarımda verim yükselir. Denizlerde çok iri balıklar görülür.

Böyle güzelliklerin olmasını arzuladığım yeni bir yıl diliyorum.  İyi pazarlar.

Yorum Yazın