0Yorum

Deniz Sevdalısını Kaybettik

Geçen hafta Cadde ve Ankara eki okurları Mustafa Koç ile ilgili yazımı beklediklerini söyleyince yanıtım hazırdı: “Çok sevdiğim insanlarla vedalaşmak zor geliyor bana! Hemen yazı yazamıyorum, üç dört gün elime kalemi alınca ağlıyorum. Biraz zaman istiyorum. Hele erken veda edenler çok etkiliyor beni.”

OTOKOÇ’TAN GELEN YAKINLIK

Sevgili dostum Cenk Çimen henüz çiçeğinin burnunda genç bir Genel Müdürken Koç ailesinin sosyal sorumluluk projelerinden birisini heyecanlı bir şekilde icra ediyordu. Söğütözü’ndeki Otokoç arazisinde bir panayır düzenlenecek, standlar kurulacak ve satılan her şeyin geliri Lösemili çocuklara kalacaktı. Ben de emekliliğimin ilk aylarına denk gelen günlerde “Eskimeyen Tatlar” isimli bir stand kurmuştum. Semahat Arsel Hanımefendinin tariflerinden oluşan yemekleri satıp gelirini Lösev’e vermiştim. Ufacık jestleri çok anlamlı sözlerle, hediyelerle taltif eden Koç ailesi ile ilk yakınlaşmamız 1999 yılında olmuştu.

ANKARA’DA UĞRAK YERİ

Mustafa Koç’u ilk kez, Koç Holding’in vefakar üst düzey yöneticisi Tunç Koyuncu restoranıma getirmişti. O gün bugündür her geldiğinde balığa mutlaka zaman ayırırdı. Güzel bir aksesuarıma takılıp “Yakıyor” diye espri yapardı. Servis elemanlarından valeye kadar herkesle selamlaşırdı Mustafa Koç. Rahmi Bey de Ali Koç da. Ömer Koç da gerçek bir kibarlık abidesi. Restorandan ayrıldıktan sonra el yazısı ile mektup gönderirlerdi. Ölümünden bir gün önce Ankara’da olması yakın dostları ile sanki vedaya gelmiş gibi buruk bir his bıraktı.

VAR OLMAK ÖLÜMSÜZLEŞTİRİR

Moskova seyahatlerimde mutlaka Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret ederim. Kapısında “Var Olanların Mezarı” yazar. Çiçek bahçesine benzettiğim bu huzurlu mezarlık yakın tarihe damgasını vuran ünlü liderler, şairler, yazarlarla dolu. Varlıklı olmak, zengin olmak, var olmak ayrı kavramlar. Var olan insanların güzel hobileri vardır. Siyaset üstünde konumları vardır. Restoranda masaya oturur oturmaz, bürokratı, işadamı, her parti milletvekili yanına gelir selamlaşırdı Mustafa Bey ile. Türkiye fanatiğiydi. Hiçbir gün lüks araba ile gelmedi, ürettiğiyle övünürdü ve kullanırdı. Yerliydi, milliydi, gelenekselciydi. Pek çok ülke mutfağı deneyimi yaşamasına rağmen yine onun favorisi lagos şişti. Kalamar ve jumbo karides ızgarayı da çok severdi. Hiç aklıma gelmezdi bu kadar erken vedalaşacağımız. Onsuz yaşamaya alışmak zorunda olduğumuz bizi en çok kahreden.

Yorum Yazın