4Yorum

Özlenen Girişimciler

Henüz 18 yaşında ama hayatının sonlarında olan delikanlı amansız bir kanser hastalığına yakalanmıştı. Son günlerini evinde annesinin yanında geçiriyordu. Bilgisayar başından hiç ayrılmıyordu.

Bir gün canı dolaşmak istedi. Çarşıda dolaşırken CD satan bir dükkanın önünde durdu. İçeride çok güzel bir tezgahtar kız vardı. Tam da hayallerini süsleyen biriydi, içeriye girdi. Güzel kız ona yardımcı olmak için yanına gelince, çaresiz oradan rastgele bir CD seçerek sardırdı.

Eve döndü, müzik CD’sinin paketini bile açmadan bir köşeye attı ve kızı düşünmeye başladı. Ertesi günü aynı dükkana gitti ve rastgele bir CD seçerek sardırdı. Onu da eve gelir gelmez açmadan bir köşeye salladı.

Üçüncü gün annesi durumu fark etti. Çocuk da annesine açıldı. Sırılsıklam aşık olduğunu söyledi. Annesi de kıza bu durumu söyleyerek onu daha yakından tanıma şansını kullanmasını istedi. Aynı gün delikanlı yine dükkana girdi ve bir CD daha sardırdı. Bu arada kıza fark ettirmeden; “Sizinle bir gece çıkabilir miyiz?” yazılı bir notu kasanın yanına bıraktı. Notta ayrıca telefon numarası ve üç gündür dükkana gelen delikanlının olduğunu belirtiyordu.

Kasanın yanındaki notu o akşam göremeyen kız, pazar günü de tatil olduğu için ancak pazartesi günü notu görebilmişti. Hemen o akşam delikanlıyı aradı. Telefona çıkan annesine: “Jack ile görüşebilir miyim?” diye sordu. Çocuğun annesi de üzgün bir sesle, “Duymadınız mı? Oğlumu dün kaybettik ve toprağa verdik,” dedi. Genç kız üzgün bir şekilde özür dileyerek telefonu kapattı.

Ertesi günü oğlunun odasına giren anne açılmamış CD’leri buldu ve hemen birisini açtı.

Bu oğlunun aldığı ilk CD’ydi. Paketin içinde ayrıca bir not çıktı. Notta şu yazılıydı:

“Merhaba, sizi öyle tatlı ve yakışıklı buldum ki. Daha yakından tanımak istiyorum. Bir akşam birlikte çıkalım mı? Jacklyn.” Anne bir paketi daha açtı. Onda da bir CD ve bir not vardı. Notta: “Siz gerçekten çok tatlı birisiniz, hadi bu akşam beni davet edin. Sevgiler Jacklyn” yazıyordu.

İşte hayat böyle bir şey, fırsatları değerlendirmekte geç kalmamak, kafaya koyduğumuz işlerle ilgili uygulamaya geçmek gerekir hemen.

Bizim mahallede yakın bir komşumuz var, çok sevecen, kendisiyle barışık, hayallerini ertelemeyen. Bahsettiğim kişi Osman İrmiş. Ankara’nın ünlü Filistin Caddesi’ndeki Sofa Restoran’ın sahibi.

Eski mekanımda bir akşamüzeri otururken sohbete geldi Osman Bey. Karar verdiği restoran projesini anlattı bana heyecanla. Verilmiş kararlara saygı duymak ve elimden geldiğince desteklemek benim mizaci özelliğimdir. İnanmıştı gideceği yolun doğru olduğuna, biz de “Yolun açık olsun, her zaman yanında olmaktan mutluluk duyarız,” diyerek sohbeti bitirmiştik.

HER ZAMAN POZİTİF

Türkiye’nin özel sektördeki en köklü, saygın şirketlerinden Nurol Holding’te üst düzey yönetici olarak uzun yıllar çalıştıktan sonra Filistin Caddesi’ne demir atmaya karar veren Osman İrmiş, özgüveni olan çok başarılı bir işadamı.

Kendisini tanıdığım günden beri yakinen izliyorum. Kıskançlık nedir bilmeyen, Filistin Caddesi’nde her geçen gün restoran inşaatları ve yeni tabela gördüğünde çocuklar gibi sevinen İrmiş, gerçekten çok farklı bir değerdir. “Caddemiz şenleniyor, hareketleniyor. Çarşı uzadıkça nasip artar Süreyya Bey” deyip samimi duygularını her zaman dile getirmiştir Osman Bey.

RESTORAN AÇMA FİKRİ

Açıldığı günden bu yana zaman zaman ziyaret ettiğim ve her seferinde mutlu ayrıldığım Sofa Kebap’ta Osman Bey’in konukseverliği, enerjisinin yarattığı olumlu yaklaşımlar tüm personele yansımış. Nurol Holding’te çalıştığı yıllarda yurt dışında gittiği güzel restoranlardan çok etkilenen Osman Bey, niçin Ankara’da olmasın böyle güzel mekanlar, biz yaparsak daha iyisini yaparız diyerek inancını işine yansıtmıştır.

Gerçekten çok çalışkan, çalışanlarına, komşularına, konuklarına saygı ve sevgi dolu yüreğiyle Ankara’nın kalbinde yer etmiştir Osman Bey.

ANKARA AŞIĞI

Ankara’da yatırım yapmanın tüm zorluklarına rağmen tutku ile yaptığı işten büyük zevk alan Osman Bey, seçkin Ankara müşterisine kaliteli yemek ve kaliteli servis sunmaktan oldukça memnun. Son derece itina ile hazırlanan içli köfteler, kağıt gibi lahmacunlar, biber ve patlıcan dolmaları, Adana kebap, sonunda asla hayır diyemeyeceğiniz künefeyi denedikten sonra müptelası oluyorsunuz.

Kısa sürede Ankaralıların rağbet ettiği mekan haline gelen Sofa, iç mekan tasarımıyla da dinlendirici bir atmosfere sahip.

HEDEFİ HER ZAMAN YÜKSEK

Sektöre girdiği günden beri yüreğinin götürdüğü, mantığının emrettiği yolda ilerleyen Osman Bey, malzeme alımından, son müşteri restorandan ayrılana kadar her şeyle ilgilenir. Kaliteden ödün vermek, günü birlik düşünmek onun felsefesinde asla yer almaz. Dostlukları çok güçlüdür. Yaşam tarzı ve kalitesini her zaman işine yansıtır. Etik değerleri her zaman korumayı, esnek olmayı başaran donanımlı bir insandır İrmiş. Sürekli araştırır, gezer ve çok okur. Ankara’nın özlediği bir konsept olan Sofa’nın yaratıcısı Osman Bey gibi girişimciler sektörde daha da artmalıdır.

Deniz akvaryumunda vahşi bir barracuda balığı birden uskumrulara saldırmaya çalışır ama aradaki bölme buna engel olur. Burnunu defalarca çarptıktan sonra denemekten vazgeçer. Sonra aradaki bölme kaldırılır. Ama barracuda yalnızca bölmenin önceden durduğu yere kadar yüzer ve durur. Bölmenin hala orada olduğunu düşünür.

Birçok insan da böyledir. Hayali bir engele ulaşana kadar ilerler ama sonra kendi dayattıkları sınırlayıcı bir tutum yüzünden dururlar.

Osman İrmiş zor bir pazarda dürüst ve çok disiplinli çalışarak başarıyı yakalamış önemli bir isimdir.

Girişimciliğin sihirli ve gizli bir yanı yoktur. Kalıtımsal bir yetenek de değildir. O, öğrenilebilecek bir disiplindir. Mükemmelliği başaranlar beyinlerinin en becerikli kısımlarına ulaşarak ondan yararlanmada usta olanlardır, onları diğerlerinden farklı kılan da budur.

Yolun açık olsun Osman Bey. İyi pazarlar.

Yorum Yazın