0Yorum

İşlerini Mükemmel Yapanlar

Gezginci bir şemsiye tamircisi yol kenarında oturmuş işini yapıyordu. Tamirci, işinin gereklerini titizlikle yerine getiriyor, tamir edilecek kısımları dikkatle ölçüyor, yama koyuyor, telleri teker teker deneyerek güçlendiriyordu. Uzaktan kendisini takip eden gencin farkında bile değildi. Bir süre sonra genç yanına yaklaştı ve hayranlık dolu bir ifadeyle “İşinizi çok iyi yapıyorsunuz” dedi. Şemsiye tamircisi elindeki işi bırakmadan cevapladı: “Evet, ben her zaman işimi iyi yapmak için uğraşırım.” “Müşterilerin yaptığın işin iyi ya da kötü olduğunu ancak sen gittikten sonra anlayabilecekler,” diye devam etti delikanlı. “Evet haklısın.” “Bu tarafa tekrar gelecek misiniz?” “Hayır.” “O halde bir şemsiye için neden bu kadar çok uğraşıyorsunuz? Halbuki işini, çabucak halledip ileride yeni müşteriler bulabilirsiniz.” Çok fazla konuşmayı sevmeyen şemsiye tamircisi, gence ders niteliğinde şu cevabı verdi: “Eğer ben işimi iyi yaparsam benden sonra buradan geçecek öteki tamircinin işi kolaylaşacak. Fakat kötü malzeme kullanır ve baştan savma iş çıkarırsam halk bunu er ya da geç anlayacak ve daha sonra buradan geçecek olan tamirciye iş vermeyecektir.” Merhum Aysun ve Ahmet Küçükel’i uzun yıllardır tanırdım. Ankara’ya yaptıkları cesaretli girişimleri, klasik bir marka olan yarattıkları hastane, sayısız sosyal sorumluluk projelerine katılımları beni hep etkilemişti. En son Amerika’da yaptığımız bir gemi seyahatinde kendilerinin zevklerinden ve deneyimlerinden çok istifade etmiştim. Aysun Abla ile Ahmet Ağabeyin zevk ve kalite anlayışından esinlenerek aldığım ürünleri hala kullanıyorum. Ahmet Küçükel’in geride bıraktığı en önemli miras pırlanta gibi iki kızlarıdır. Nüket Küçükel Ezberci ve Banu Küçükel parmak ısırtan başarılarla bayrağı zirveye taşımışlardır.

YENİLİKÇİ ÇABALAR

Banu ve Nüket, anne ve babalarını kaybettikten sonra hiç bocalamadan azimle ve kararlılıkla işlerine sarıldılar. “Bu kızlar bu işi yürütebilir mi?” gibi spekülasyonlara kulak tıkadılar. Sadece işleriyle ilgilendiler. Dünyadaki tıbbi yenilikleri takip ettiler, en ünlü hastaneleri hedef koydular ama sonuçta zoru başardılar. Tekrar en çok konuşulan yaptılar Güven Hastanesi’ni, hem de rekabetin çok kızıştığı, her köşe başında bir hastanenin açıldığı bir dönemde. Sektöre kendini adamış anne ve babanın güçlü bir mayası vardı iki kız kardeşte. Hastanenin başhekimi ve her şeyi sayılan Dr. Aysun Hanım 18 saat çalışır ve bazen doktorların yeşil kıyafetiyle yatardı. Baba Doç. Dr. Ahmet Küçükel ise sabahın ilk ışıklarından gece yarılarına kadar hep hastanedeydi. Hiç sıkılmadan, yorulmadan, üşenmeden yüzlerce kişiyle ilgilenirdi yüzündeki tebessümü hiç kaybetmeden.

BÜYÜMEYE DEVAM

Türkiye’nin ilk özel hastanesi olan Güven, 40 yılı aşkın süredir kendini yenileyerek yoluna devam etmektedir. 20 bin metrekareden, 46 bin metrekarelik alana genişleyen Güven Hastanesi geçtiğimiz günlerde yine bir ilke imza attı. Güven Evde Bakım Merkezi’ni Beysukent’te açtı. “Sen Güven’e gelemiyorsan, Güven sana gelir” ilkesiyle yaşlılar için çok iyi bir hizmet verme hedefiyle açılan bu merkezde gönüllü doktorlar çalışmaktadır. Dr. Uğur Özcan, karlı havalarda araçların giremediği yerlere bile yaya olarak gidip hastasına ulaşmasını büyük bir gururla anlatmaktadır. Geçenlerde açılışı yapılan bu tesiste konuşma yapan Banu Küçükel’in diksiyonu, vücut dili ve anlattıklarına inanın hayran kaldım. Konusuna son derece hakim, gerçekten yaptığı işlerde güven veren bir duruş sergiledi. Ve o gün Güven Hastanesi’nin bu genç kızlar sayesinde birkaç gömlek daha ileriye gittiğinin tesadüfen olmadığını iyice anladım. Güven Hastanesi’nde yapılan sayısız yeniliklere imza atan bir ekibin kaptanı olan Nüket ve Banu kardeşler hem Ankara’nın hem Türkiye’nin gururu oldular. Anne ve babaları vefat ettiğinde olumsuz düşünce yapısında olanlar şimdi diyorlar ki, “Bu kızların başarılı olacağı zaten belliydi!” Sürdürdüğünüz hayatın niteliği ne işle meşgul olursanız olun mükemmel işler yapmaya ne kadar derinden adanmış olduğunuza bağlı olarak belirlenir. Vizyon sahibi iki kardeşin yanında çok özel dostları da oldu elbet. Tıpkı gemilerin limanları gibi. Zaman zaman fırtınalı havalara yakalandıklarına saklandılar o limanlarda fırtına dinene kadar. Ama düşlerini küçümseyen insanlardan da hep uzak durdular. Küçük insanlar hep böyle yaparlar, gelişmiş fikirleri sürekli baltalarlar. Oysa gerçek dostlar büyük düşlerinizi gerçekleştirebileceğinize inanmanızı sağlarlar. Kurduğunuz büyük düşler ruhunuzun harekete geçmesini sağlayacak güce sahiptirler. İyi ki varsınız Nüket ve Banu! Tüm Ankara’ya ve Türkiye’ye “Güven” veriyorsunuz.

Yorum Yazın