0Yorum

Hayata Olumlu Bakanlar

Deniz Dünyası’ndaki balina ve yunus eğiticilerinin 9,5 ton ağırlığındaki balina Shamu’yu nasıl suyun 7 metre üzerine sıçratıp orada numaralar yaptırdıklarını hiç merak ettiniz mi? Eğiticiler, balinayı suyun çok üzerindeki bir ipin üzerinden atlatırlar. Bu çok zor bir iştir, sizlerin ve benim, ana baba, antrenör veya yönetici olarak karşılaştıklarınız kadar zor bir iş. Sıradan yöneticinin bu duruma tipik yaklaşımının ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Yapacağımız ilk şey, ipi doğrudan 7 metre yüksekliğe çıkarmak olur, eksilere anlayış göstermeyiz. Bunun adına da hedef koyma ya da stratejik planlama deriz. Hedefi açıkça tamamladıktan sonra balinayı motive etmek için bir yol bulmaya çalışırız. Bir kova dolusu balık alır, kovayı 7 metre yüksekteki ipin üzerine koyarız, balina gerekli performans göstermediği sürece ona ödeme yapılmamalıdır! Sonra yol göstermemiz gerekir. Yüksekteki kuru ve konforlu tüneğimizden aşağı eğilir ve balinanın kulağına “Hadi balina, atla” deriz. Ve balina olduğu yerde durmaya devam eder. Peki Deniz Dünyası’ndaki eğiticiler bu işi nasıl başarırlar? Bunların birinci özellikleri tekrarlanmasını istedikleri davranışı bu durumda balinanın ya da yunusun ipin üzerinden atlamasını pekiştirmektir. Eğiticiler çevreyi balinanın başarısız olmamasını garanti altına alma ilkesini destekleyecek şekilde ellerinden geldiğince etkilerler. Başlangıçta ipi suyun hemen üzerinde tutarlar, öyle ki balinanın kendisinden bekleneni yapmaması mümkün değildir. Balina ipin her atlayışında olumlu bir pekiştirici alır. Balıkla beslenir, okşanır, eğiticisiyle oyun oynama fırsatı bulur ve böylece davranışı pekiştirilir. Peki ya balina ipin altından geçerse? O zaman hiçbir şey olmaz. Ne balinaya elektrik şoku verilir ne yıkıcı bir eleştiride bulunulur, ne gelişme bilgileri olumsuz değerlendirilir, ne de personel dosyasında uyarılar birikir. Balinalara olumsuz davranışın onaylanmadığı öğretilir. Bu kadar görkemli sonuçlar doğuran ilkenin temelinde, olumlu olanı pekiştirme vardır. Ve balina ipin altından çok yüksekten geçmeye başladığında eğiticiler ipi giderek daha yükseğe gererler. Balinanın fiziksel ya da duygusal açlık çekmemesi için ip yavaş yavaş yükseltilmelidir. Balina eğiticilerinin verdiği ders çok kutlamaktır. Çok kutlamanın yanı sıra önemli olan az eleştirmektir. İnsanlar işleri mahvettikleri zaman bunu anlarlar. İhtiyaçları olan şey yardımdır. Onları beklediklerinden daha az eleştirir, cezalandırır ve disipline edersek, o olayı unutmaz ve tekrarlamazlar. Michael Farrell uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan, çok değerli bir iş adamıdır. Birleşmiş Milletler’den sevgili dostum Müveddet Hanım’ın eşi olan Farrell’i Polyanna tanısaydı bu kadar iyimser yapısı karşısında ne derdi acaba?

KALECİK’TE ŞARAP BAĞI

Eski ABD Başkanı George W. Bush’un okul arkadaşı olan Mike Farrell’in asıl mesleği avukatlıktır. Ama üretim yapmak, bir şeyler üretmek onun hayatının bir parçasıdır. O nedenle Işıklar Holding’in Kalecik’te kurduğu ve kendisinin de bir miktar hissedarı olduğu muhteşem üzüm bağında merlot, kalecik karası ve cabernet sauvignon üzümlerinden çok kaliteli şaraplar üretmektedir. Çok büyük bir arazide olağanüstü parlak fikirlerini icraata yansıtmak istiyor Farrell. Bu işe meraklı bir partner bulursa 550 dönümlük arazide butik bir otel, organik tarım ve hayvancılıkla birlikte iddialı bir şarap yapmayı da planlıyor. Kendisindeki bu azim ve heyecanı görenlere sık sık ünlü şair Nazım Hikmet’in şiirini anımsatıyor: Yetmişinde bile zeytin ağacı ekeceksin Ama çoluğuna çocuğuna miras bırakmak için değil …

ÇOK İYİ AŞÇI

New Orleans’ta büyüyüp de iyi bir şef olmamak var mı jargonda? Mike da öyle işte. İş hayatından arta kalan zamanlarda eşi Müveddet Hanım’la birlikte birbirinden güzel yemekler yapan Farrell’in evinin mutfağı tam bir laboratuar gibi. Kızılderililerin yaşam tarzından yaratılan, New Orleans’ın ünlü Gambo yemeği pek çok eşini dostunu evinde bir araya getirir Mike’ın. Türkiye’de bulamadığımız soslar, baharatlar onların mutfağında arz-ı endam eder. Paylaşmayı çok seven çift hayata o kadar bağlıdır ki tahmin edemezsiniz. Mah cemalinin parlaklığı, gözlerinin ışıltısı hiç eksilmez Farrell’in.

HAYATINI DEĞİŞTİREN OLAY

ABD’de henüz çiçeği burnunda bir avukat iken ünlü bir iş adamının davasını üstlenir Mike. Celseler ileri tarihlere atıldıkça heyecanı kaybolmaya başlar. Ama bir akşamüzeri davaya bakan mahkeme başkanı odasına davet eder genç avukat Mike’ı. “Evladım senin çalışmalarını, dürüstlüğünü çok beğeniyorum. Bu davanın peşini bırakma. Bir ay sonraki duruşmada senin lehine karar vereceğim. Kimseye söyleme. Biz şimdi Tennessee dağlarındaki kayak merkezine sömestr tatiline gidiyoruz, dönünce görüşürüz” der. Mike sevinçten havalara uçar. Fakat sömestr tatiline giden hâkim bey evlilik yıldönümü kutlaması yaparken arkadaşlarının fotoğrafını çekip bu mutlu günü ölümsüzleştirmek ister. Ancak o zamanlar panoramik fotoğraf makineleri hak getire. Eşi biraz daha geriye gitmesini söyler, daha güzel görüntü alması için. O da biraz daha arka arka gelerek geriye giderken ayağı takılır ve sendeleyerek yere düşmeye başlar. Karların üzerinde kayarak ağaçlara çarpıp, uçuruma yuvarlanır ve ölür. Kendi doğum günlerinde fotoğraflarını çekmek isteyen Trilye Restoran Servis Müdürü Erdinç Seferoğlu’na “Biraz daha geriden çek fotoğrafımızı” derken bu olayı kendisi hem hüzünlü hem de mutlu bir şekilde anlattı. Genç yaşta ayağının ucuna kadar gelen büyük servet yapacağı bir davayı kaybettiğine üzülmüyor ve ekliyor: “Böyle dostlara sahip olamayacaktım, Türkiye gibi cennet bir ülkede yaşayamayacaktım, böyle manevi zenginliklere sahip olamayacaktım.” Maddi hiçbir konuya değer vermeyen tam bir dost canlısıdır Farrell. Ankara’nın her zaman güler yüzü. Hayatı dolu dolu yaşayan biri. Türkiye’nin gururu Gama Holding’te de uzun yıllar hukuk danışmanlığı yapan Mike’ı tanıdığım için çok mutluyum. Size de tanıtmak istedim ki hayatta hiçbir olumsuz konu bir son değil. Hatta karanlıkların en yoğun olduğu anlarda aydınlıklara daha kısa sürede ulaşılıyor.

Yorum Yazın