0Yorum

En Kara Şehir Olduk

İnsanların bazı dönemleri vardır, hep negatif kutuplar üzerine gelir, bir türlü nötr olamaz ya da pozitif kutuplara doğru adım atamaz. Ama hayat hep böyle gitmez, karanlıkları aydınlık kovalar, mutlaka cici şeylerin olduğu dönem de başlar. Ama bu yıl nedense bir türlü olumlu yönlere doğru kaymıyor ibremiz. Yine de tek tesellimiz, dibin de daha dibi yoktur. Buradan daha güneşli havalara geleceğiz.

Şehirler de tıpkı insanlar gibi. Hele şu Ankara’nın bahtı çok kez karalarla kaplandı. Ama hep yendi bahtı kara talihini başkentimiz. Yine de yeneceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Yazımın yayımlandığı günlerde bazen talihsiz olaylar yaşıyoruz ama acılarınızı paylaşacak iki cümle yazamamanın da çaresizliğine düşüyorum. Umut ediyorum ki bir daha hiçbir zaman böyle tatsız konulara değinmek nasip olmasın.

BAHAR KIŞA DÖNÜŞMESİN

Bahar aylarını kucakladığımız şu günlerde kimsenin gönlüne kış, gözüne yaş düşmesin, bahar kışa çevrilmesin. Her şeye rağmen dünyanın en güzel doğasına, en verimli kaynaklarına sahip çok güzel ülkemizde yaşamaya, hem de huzurlu ve mutlu yaşamaya devam edeceğiz. Mutlaka su yolunu bulacak. Çünkü bu kent gaz lambalarının ışığının altında çok zor koşullarda imkansızlıkları başararak başkent oldu. Çok acılar çekti, çok sancılı dönemler geçirdi ama Ankara her zaman aydınlığa çıkmasını bildi. Bundan sonra da böyle olacağını herkes bilmelidir.

MEVSİMLER Mİ DEĞİŞTİ ACABA

Ankara’nın Ulus semtinden doğan, dünyada Türkiye denilince ilk akla gelen isimlerinden Koç ailesinin yıldızı kaydı. Bir ayağı Ankara’da olan Mustafa Koç’u kaybetmek tüm ulusumuzu yasa boğdu.

Ankara’nın vergi rekortmenlerinden Ali Rıza Onat’ı size tanıtmıştım, “Ankara Balıkseverini Kaybetti” başlıklı yazımda. O da zamansız ve aniden aramızdan ayrıldı.

Limak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir’in hayırsever eşi Gülseren Özdemir fedakar bir anneydi. Limak Holding’in bugünlere gelmesinde çok büyük emeği geçti. Gülseren Hanım güzel yazılarıyla, ailesine sağladığı katkısıyla gönlümüzde taht kuran bir insandı. Trilye’ye geldiği zamanlarda asilliği, hanımefendiliği ve mütevazılığıyla hissettirdiği farklılık hepimizi etkilerdi. Yüreğimizi gerçekten yaralandı erken bir ölümdü. Başkentimizin tanınmış avukatlarından Erdal Yazıcıoğlu, cumartesi akşamlarının keyif adamıydı. TRT’nin eski Hukuk Danışmanı Avukat eşi Emine Hanım ile otururken, sohbet ederken gözlerini ayırmadığı bir akşam öksürük ile başlayan amansız hastalık tespitinden çok kısa bir süre sonra aramızdan ayrıldı. Cumartesi akşamlarının hoş sohbetleri, tatlı muhabbetleri yerini sükûna bıraktı şimdilik. Ünlü İrfan Mağazaları’nın sahipleri Pelin ve İlhan Küçük çifti son ana kadar nefeslerini hissettirdiler Erdal Bey’in yanında.

KAHVENİN HİKAYESİNİ YAZAN HELVACIOĞLU

Yine ölümünden önce başarı hikayesini size çok tanıtmak istediğim Selçuk Helvacıoğlu’nun hiç aklımda olmayan ölümü yüzünden bu arzumu yerine getiremedim. Ankara’nın tanınmış işadamlarından Adnan Ağaçlı ve eşi Merih Hanım’ın çok önem verdiği, yılların aile dostu Selçuk Helvacıoğlu’nun ölüm haberini bir gün sonraki yemekli toplantılarına hazırlık yaptığımız anda öğrenince gerçekten yıkıldım. Çok özeldir Helvacıoğlu ailesi bizim için. Eski Trilye binasının köşedeki yuvarlak masadaki anılarını Trilye’nin duvarları konuşsa da bir anlatsa…

1926 yılından beri kahvenin hikayesini yeniden yazan firmanın sahibi Selçuk Bey, fabrikasındaki inşaatın asansör boşluğuna düşerek üzüntülü bir kış geçirmemize neden oldu. Kızı Seda, oğlu Barış ve eşi Sibel Hanım hiçbir zaman müşteri gibi değil, Trilye ailesinin bir parçası olmuştu.

KARUM’UN EFSANE İSMİ

Ankara’da kapalı çarşı sanatkarlığını aratmayacak müthiş bir sanatkar, 10 yıldır parmağımda taşıdığım yüzüğü yerli yabancı birçok insana “Kim yaptı?” diye sordurtacak kadar özenli bir işadamı Tacettin Civan yenik düştü hastalığa. Kızı Pelin ve damadı Bora bir an olsun bırakmadılar son yolculuğuna dek.

İnsanlığa faydalı olmaya kendini adamış Tacettin Bey herkesle iyi geçinen herkese iyilik peşinde koşan, müstesna bir isimdi.

CUMA NAMAZINA GİDERKEN

Hacıbayram Cami İmam Hatibi Hafız Ahmet Karalı ne kadar modern, sakinleştirici, huzur veren üslubuyla, insanlara yardımcı olan tavrıyla kardeşim kadar sevdiğim Ali Kayum’un cenaze namazını kıldırırken şiir okudu ve “Bir gün bu sıra şaşar, bozulur” dedi.

Aynen öyleydi Ali Kayum’un ölümü. Bütün ölümler erkendir. Ama Ali’nin ölümü çok çok erken. Hem de hiç hak etmediği bir şekilde. Abdestini alıp, Cuma namazına giderken arabasına bindiği anda kalleşçe, hunharca.

Görüntüleri izledikten sonra inanamadım. Yanlışlıkla vurdular herhalde dedim. Çünkü o karıncayı ezmezdi. Yıllarca yurt dışı seyahatlerine birlikte gittik. Yabancı tanımadığı insanlara bile 1 dolarlık alışverişe 5 dolar veren, parayla hiç işi olmayan, hayır yapmaya, çocuk okutmaya, muhtaçlara destek vermeye çalışan çok özel bir insan Ankara’nın iklimini soğuttu bana birden bire. Sevgili eşi Birgül, bir başarı öyküsü kızı Begüm’ün biricikleri, her şeyleriydi Ali Kayum. Oğlum Koray, eşim Mahmure hepimiz kankaydık Ali ile. Kolay olmayacak sensiz yaşamaya alışmak.

Evet sevgili hemşehrilerim, böyle hüzünlü bir kış geçirdik. Hava Kuvvetleri servisine binerken katledilen, tren garında, Kızılay’da öldürülen masum insanların ölümü, içlerinden yakından tanıdıklarımız olsa da olmasa da hepsi yüreğimizi burktu. Dengemizi, ruh halimizi bozdu. Herkese huzurlu yarınlarla birlikte güzel bir pazar diliyorum.

Bırakıp gittiniz bizi,

Sakın unuttuk sanmayın.

Zaman her şeyi affeder belki ama,

Unutulmayı asla.

Sizleri hiçbir zaman unutmayacağız.

 

Yorum Yazın