1Yorum

Çorum’dan İtalya’ya Uzanan Başarı

Della’nın tam bir dolar seksen yedi senti vardı. O kadar, ne bir eksik, ne bir fazla. Hâlbuki ertesi gün yeni yıla adım atılacaktı ve Della’nın kocasına, sevgili Jim’ine hediye alabileceği sadece bir dolar seksen yedi senti vardı. Bu parayı da aylardır biriktiriyordu. Ama şimdi hiçbir işe yaramadıklarını görebiliyordu. Sevgili Jim’ine güzel bir şey almak hususunda hülyalar kurarak birçok mesut anlar yaşamıştı. Güzel bir hediye almak istiyordu. Ancak bu mümkün değildi, Della ağlamaya başladı. Gözyaşları dindikten sonra Della eline bir ponpon alarak yüzünü pudraladı ve avludaki bulut renkli kediyi seyrettikten sonra pencereden uzaklaşıp kendisini aynanın karşısına attı. Gözleri pırıl pırıl parlıyordu ama yirmi saniye içerisinde rengi uçuvermişti. Saçlarını çözerek omuzlarının üzerine döktü. İftihar ettikleri iki şeyleri vardı: Biri Jim’in büyükbabasından kalan altın saat, diğeri de Della’nın omuzları üzerine dökülen saçları. Della’nın saçları altın renkli bir çağlayan gibi parlayarak ve dalgalanarak dizlerine kadar döküldü ve elbise gibi vücudunu örttü. Bir an durdu. Tereddüt eder gibi oldu ve halıya iki damla gözyaşı aktı, hemen kapıdan fırladı. “MM, Sofronie. Her Nevi Saç Levazımı” ibaresi taşıyan bir tabelanın önünde durdu. Bir hamlede içeri girdi. “Saçlarımı satın alır mısınız?” diye sordu. Dükkan sahibi, saçları pişkin bir alıcı eliyle yokladıktan sonra: “20 dolar” dedi. Della, “Peki, derhal” cevabını verdi. Ondan sonraki iki saati pembe bir bulut üzerinde uçar gibi sevinçle nasıl geçirdiğini bilmiyordu. Jim’e almak istediği hediyeyi bulmak için dükkanların altını üstünü getirdi. Nihayet bulabildi, altın saat zinciri. Zincir Jim’in o emsalsiz saatine layık olacak derecede güzeldi. Eve gitti, saçlarına baktı. Jim’in bu halini beğenmesi için dua etti. Az sonra Jim kapıyı açıp içeri girdi. Gözlerini sevgili eşine dikmiş sadece bakıyordu. Sonra, hediyesini uzattı. Della, paketi açtığında ipek gibi saçları için uzun zamandır beğenip alamadığı bir çift tarak gördü. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Kendisini toparladı, tatlı bir tebessümle Jim’e hediyesini uzattı. Jim, paketi açtığında saat zincirini gördü. Ama artık saati yoktu, çünkü Della’nın güzelim saçlarına çok beğendiği tarakları alabilmek için o da saatini satmıştı. Üzülmediler… Çünkü önemli olan tek şey vardı, sevgileri! Trilye’nin pazar günleri müşteri profili biraz farklıdır. Çocuklu aileler daha sakin bir ortamda balık yemek için pazar gününü tercih ederler. Uzun yıllardır pazar günleri ailesi ile restorana gelen bir beyefendi dikkatimi çekmeye başlamıştı. Ailesine çok düşkün, eşine ve çocuklarına sevgi dağıtan, kendisiyle barışık, donanımlı kişi “Ben sizin adaşınızım” dedi ve o gün bugündür tanışırız.

ÖRNEK BAŞARI

Süreyya Kavlu, Çorum’un İskilip İlçesi’nde bir ayakkabıcı çırağı olarak 59 yıl önce ilk adımı atan Kavsan’ın kurucusu Hacı İsmail Bey’in oğludur. Babasının sabır ve itina ile yeteneklerini kullanıp 1956 yılında kendi işini kurmasıyla bir dünya markasının ilk adımı atılmış oldu. Dürüst çalışmanın, kaliteden taviz vermeden yapılan işlerin orta ve uzun vadede mutlaka hedefe ulaşacağının göstergesidir bu başarı.

KRİZDEN DOĞAN MARKA

 1994 yılında yaşanan krizde çıkış yolu arayan firma, Greyder isimli marka ile yola çıktı. Ama emin olun ben Süreyya Bey’i tanıyana kadar Greyder’i İtalyan markası sanıyordum. Meğer İtalya’ya bile ayakkabıları sattıklarını öğrenince şaşkına döndüm. Bu çizgiler, böyle bir kalitenin Çorum’un bağrından çıkan bir firma tarafından yapılması beni gerçekten çok mutlu etti. Sağlamlık, dayanıklılık, güven, tasarım ve konsept, dinamizm ve meydan okuma bu Anadolu Aslanını dünyanın pek çok ülkesine taşıdı. Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Körfez ülkeleri gibi ülkelere ihracat yapan Greyder fabrikasında dört yüzün üzerinde çalışan bulunmaktadır. Yurtiçindeki satış noktalarını da hesaba katarsak ülke istihdamına katkısının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.

DÜNYACA TANINIYOR

Yurtdışında Greyder’i herkes tanıyor. Kardeşi Mustafa Kavlu ile yarattıkları sinerji, onları daha iyi yerlere taşıdı. Hesabına, kaliteye önem veren yabancıların ayağında gururla gördüğüm Greyder firmasının patronu ve Genel Müdürü Süreyya Kavlu’nun Sefa, Sinan, Selim isimli de üç oğlu var. En büyük destekçisi olan zarif eşi Sema Hanım ve çocuklarıyla birlikte yemek yedikleri zaman sevgiye verilen değeri canlı olarak izliyorsunuz. Jim ve Della’nın öyküsündeki gibi sevgi ve özveri ne demek anlıyorsunuz. Hem aile hem de iş sevgisinin nasıl başarılı işler yapabileceğini, bir ufak kasabadan nasıl bir dünya markası yaratıldığını daha net görebiliyorsunuz. Sevgi ne satılır, ne de satın alınabilir. Ama dünyayı yeniden inşa etmeye bile yeter.

Yorum Yazın