0Yorum

Büyük Hedeflere Odaklananlar

Genç adam evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plastik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç hepsi okula başlamıştı. Masrafları artınca yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı çocuklarının harçlığına katardı. Adam, bir gün çalışırken elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşamüzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçluyu görmüştü. Oğlu, evden atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada babasını karşısında bulmuştu. Adam, on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü onun yüzünden mahvolmuştu. Bir kere yapmış olsa ses çıkartmazdı. Ama tekrarlaması hangi yönden bakılırsa bakılsın büyük bir hataydı. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Her şey onun iyiliği içindi. Belki vurduğu tokat serseri olmasını engellerdi. Adam, oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra eşine dert yanarak: “Bu çocuğun okulda kimlerle düşüp kalktığını bilmemiz lazım!” dedi. “Eğer serbest bırakırsak başımıza büyük dertler açacak!” Adam, bir süre düşündü. Sonunda da en kolay yolu buldu. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu günlüğünde arkadaşlarına ait bir ipucu olmalıydı. Eşi istemese de ona kulak asmadı ve çocuğunun günlüğünü okumaya başladı. Oğlu, en son sayfada “Bu gece kötü bir rüya gördüm!” yazmıştı. “Atölyede çalışırken babamı elektrik çarpıyordu, Allahım onu koru! Ben elimden geleni yapacağım!” Türkiye’nin gururu olmuş ünlü Namet firmasının sahibi Faruk Kayar’ı çok eskilerden, askerlik yıllarından tanırım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dâhil benim üsteğmenlik yıllarımda Hasdal Kışlası’nda birlikteydik. O zamanlardan beri kendisinde algıladığım en önemli haslet, ailesini, işini ve vatanını ölümüne sevmekti. Bu sevgiyle alev alan çalışma ateşi onu sektöründe zirveye taşıdı.

GIDA DEVİ OLDU

Faruk Kayar Türkiye’nin gıda devi Namet’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı’dır. Yarattığı örnek üretim tesisiyle Türkiye’nin gururu olmuş, Avrupa Birliği standartlarını tam olarak karşılayarak bu anlamda Türk Gıda Endüstrisi’nde dönüm noktası oluşturmuştur. 800 personelin çalıştığı üretim merkezi hijyen konusunda tam not almaktadır. 100 yıllık Kayarlar ailesi sektörden hiç kopmadı. 2005 yılında Namet’i bünyelerine katan grup entegre et ve et ürünlerini gerçekleştiriyor.

DÜNYA MARKASI OLACAK

Yıllardır Güney Amerika ülkelerinde Avrupa ve Amerika’nın ünlü et lokantalarında yediğimiz nefis etleri, soğuk füme ürünleri gördükçe niçin bizde yok diye hayıflanırdık. Şimdi alasını yapıyor Namet. Hem de kendi topraklarımızda damağımıza çok leziz gelen ürünleri üretiyor. Ürün adaptasyonuna gerek kalmadan damak tadımızı şahlandıran ürünler sunuyor. Yok olan hayvancılığımıza tekrar dikkatleri çekip hamle yapmamızı sağladı Kayarlar. Hedefleri de yüksek tuttu. “Orta Doğu’ya girmek istiyorum, Avrupa’ya girmek istiyorum ve tüm dünyaya et satmak istiyorum” derken gözlerindeki heyecanı kendi heyecanıma benzettim. Döviz olarak çıkan pek çok paramızı da ülkeye kazandırdı, adeta ibreyi geri çevirdi Faruk Bey’in inançlı ruhu Namet’i.

ÖDÜLLERE DOYMUYOR

Et ve şarküteri alanında yılın şirketi seçilen ve pek çok ödüle layık görülen şirket, mütevazı tavrını hiç bozmadan hedeflerine doğru ve emin adımlarla ilerlemektedir. “En önemli ödül halkın bize verdiği ödüldür” diyen Faruk Bey, durmadan çalışıyor. “Henüz işe yeni başladık, yapılacak çok işimiz var” diyerek çalışmalarına hızını arttırarak devam edeceğini vurguluyor.

MARKAYA ÇOK ÖNEM VERİYOR

Pozitif bilimlerin dışında sosyal bilimlere de inanan Faruk Bey, onun kılcalı olan pazarlamaya çok önem veriyor. Gıpta ile izlediğim bir reklam basıncı yapıyor. Fabrika, çiftlik gibi yatırımların dışında son yıllarda Namet markasına da yatırım yapıyor. Hem de öyle bir başarılı yapıyor ki takdir etmemek elde değil. Dünyanın pazarlama dehası Philip Kotler (Principles of Marketing) kitabında aynen şöyle diyor: “Öz sermayenizi kullanarak çok özel bir ürün ürettiniz. Tüm ünlü gurmeleri davet ettiniz, hepsi tam puan verdi. Bu arada öz sermayeniz bitti, sakın ola ki piyasaya çıkmayın” diyor. “Gidin bankadan borç alın, reklama yatırın, yoksa çok zor durumda kalırsınız.” Önceki yıllarda Vedat Milor’un billboardlarda Namet posterinde fotoğrafını görünce “Neden riske giriyor?” demiştim. Ama son ürün yelpazesini test ettikten sonra tüm önyargılarım yıkıldı. Yolun açık olsun Faruk Bey. İnsanlar fırsatı nadiren tanırlar çünkü o çoğu zaman zorlu bir iş kılığında gelir.

Yorum Yazın