1Yorum

Başkent'in Özel Yeteneği

Bir gün okyanusta yol alan gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allah’a devamlı yalvardı, yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufku gözledi. Ama ne gelen oldu ne giden…

Adayı mecburen mesken tutan adam daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve yabani hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından kendine küçük bir kulübe yaptı.

Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula v.s. gibi eşyaları bu kulübeye taşıdı. Günler hep aynı geçiyordu. Balık avlayıp pişirip yiyor, ufku gözlüyor ve kendisini bu ıssız yerden kurtarması için Allah’a dua ediyordu.

Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı. Geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığı gördü. Dumanlar döne döne göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Ne yapacağını ne diyeceğini bilemedi. O geceyi tarifsiz bir keder içinde geçirdi. Feryat etti. Oysa o kadar dua etmişti.  

Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Evet, evet onu kurtarmaya geliyorlardı! Hem de her şeyden umudunu kestiği bir anda.

“Benim burada olduğumu nasıl anladınız?” diye sordu bitkin adam, kendisini kurtaranlara…

Aldığı cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı.

“Dumanla verdiğin işareti gördük!”

Ayşe Keleş, başkentin çok özel yetenekleri olan bir iş insanıdır. Yaşantısında koyduğu hedeflere ulaşmayı, hayallerinin peşinde gitmeyi kendisine şiar edinmiştir. Başarıya yürüdüğü yollarda karşılaştığı zorlukları hep inancıyla yenmiş, dayanma gücünü hiçbir zaman kaybetmemiş, havlu atmamıştır. En umutsuz olduğu zamanlarda adadaki dumanı gören gemi kaptanı gibi görünmez eller onu zirveye taşımıştır.

SANATÇI KİŞİLİK

Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji bölümünden mezun olan Ayşe Keleş, Gökçeada’da kazılar yapar. Öğrenim aldığı mesleğiyle ilgili çalışmalarda bulunur.

Yolu efsane Türkmenistan Büyükelçisi Halil Uğur ile kesişir. Bir süre birlikte çalışırlar. 1994-2000 yılları arasında da Washington’da Türkmenistan Büyükelçisi görevinde bulunan bu sıra dışı insandan çok şey öğrendiğini söyleyen Ayşe Hanım kendi yolunu çizer. Büyükelçi Halil Bey de üretim aşkını ateşlemek için çiftlik kurmaya karar verir.

Sanata olan ilgisini hayata geçirmek için sevdiği işe yönelen Ayşe Keleş ismini belki ilk kez duyuyorsunuz ama önümüzdeki yıllarda bütün dünyadaki sanat çevresinin tanıyacağını şimdiden müjdeleyebilirim.

Resimden antikaya, on parmağında on marifet var Ayşe Hanım’ın. Görsel, yazılı ve sosyal medyada görünmeyi pek sevmeyen Ayşe Hanım, kapılarını ilk kez ‘Kaptan Gusto’ köşesine açtı. Ben de ülkemizdeki yıkılmaz dinamiklerin hep bireysel yeteneklerle donanmış Ayşe Hanım gibi insanların varlığıyla daha da güçlendiğini anlatmak istedim. İçimizdeki değerler paha biçilmez sır yeteneklere sahiptir. Bunlardan bir tanesi Ayşe Hanım’dır.

YARATICI İNSAN

Ayşe Keleş, Nenehatun Caddesi’ndeki Asia Minor Home mobilya mağazasının sahibidir. Sabah yürüyüşlerinde önünden geçerken hep dua ederim nazarlardan korusun Allah diye. Mağazaya girerken melekli büfeyi gördüğünüzde şaşırıyorsunuz.  Ayşe Hanım’ın dükkanı mobilya dükkanı ama burası adeta bir müze. Yetenekli elleriyle yarattığı eserler, dilden dile dolaşıp, konuyla ilgisi olanlarda derin izler bırakmış. O kadar çok özel sipariş alıyor ki “Nazar değmesin”! Neredeyse hemen hepsi yurt dışından…

O, kelimenin tam anlamıyla bir sanatçı. Müthiş bir vizyon ve zevk sahibi. Parayla işi yok Ayşe Hanım’ın. Zaten yarattığı güzelliklerin parasal değeri olamaz. Dost canlısıdır, ilkelidir, prensiplerinden taviz vermez. Geçtiğimiz hafta cuma akşamı Türk resminin önemli sanatçılarından ünlü ressam Hümeyra Erdem’in eserlerine ev sahipliği yapan Asia Minor’da sanatseverlerin buluşması vardı. Göz kamaştıran eserler büyük beğeni aldı!  Sergide ayaklarım ağrıyınca oturmak istedim. Oturur oturmaz Ayşe Hanım, “Süreyya Bey oturduğunuz sandalye 300 yıllık” deyince atalarımızın ruhuna da iyi göndermeler yaptım, ne kaliteli işler çıkarmışlar diye… Küratörlüğünü Ayşe Hanım’ın üstlendiği “Huzur” isimli sergide huzurlu bir akşam yaşadık.  

‘İlk erkek arkadaşım’ dediği sevgili eşi Haluk Bey, vizyon sahibi, çalışkan, çok değerli bir beyefendi. Ayşe Hanım’ın başarılı yaşantısındaki en büyük destekçisi olan Haluk Bey, eşi Ayşe Hanım ile zaman zaman Trilye’ye geldiğinde de ortak ilgi alanımızın olduğu konularda sohbet ederiz. Sohbetlerinden ve varlıklarından büyük keyif aldığım çift, kendileriyle barışık, huzurlu, çalışkan, gösterişten uzak yaşamlarıyla uzun yıllardır gıpta ettiğim bir aile. Kızları Asia Minor, annesinin titizliğiyle çok güzel yetişmekte…

SOSYAL SORUMLULUKLARI

Ayşe Hanım, sessiz sedasız öyle güzel işlere imza atıyor ki, sosyal sorumluluk projelerinde hep ön saflarda. Çalışkan, gayretli bir işletmeyi tespit etsin, hemen destek oluyor.  

Bütün insanlar senden uzaklaşırken senin yanına gelendir gerçek dost, böylelerini aramıştır hep Ayşe Hanım. Eğer bütün arkadaşlarım kendilerini bir köprüden atacak olsalardı ben onlarla birlikte atlamaz aşağıda beklerdim ki onları tutabileyim dercesine, gerçek dostlara önem veren müstesna bir insandır Ayşe Hanım.

Ailesiyle Trilye’de balık ve deniz ürünleri yemeyi çok seven Ayşe Hanım, yediği içtiği her şeye dikkat eder, oldukça titizdir. İnce ruhunu sanatla birleştirip ülkemizin değerlerine katma değer katan Ayşe Keleş ile ne kadar gurur duysak azdır. İyi ki varsınız, varlığınız yüreğimize su serpiyor.

Bardakta bir papatya bile olsa, gözünüzün önünde daima güzel şeyler bulunsun… İyi pazarlar.

Yorum Yazın