0Yorum

Ankara'nın Üreten Kadınları

         Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova, her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun bir yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece 1,5 kova su götürebilmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş:

“Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.”

“Neden?” diye sormuş sucu, “Niye utanç duyuyorsun?”

        Kova cevap vermiş, “Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.”

        Sucu şöyle demiş: “Patronun evine dönerken, yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.”

        Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş:

        “Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.”

        Tülay Yeşilyaprak Ankara’da üretmekten doğan sevinci yaşayan ve hepimize yaşatan çok değerli bir iş kadınıdır. Çiftliğinde peynir üretimi yapan bir kadının kusurundan, iyi niyetini zafiyet olarak görüp kendisini kullanmak istemesine hırslanarak yarattığı güzellikler parmak ısıttıracak niteliktedir.

 BAŞARILI İŞ HAYATI

         Ankaralı olup da Alamode Home Store’u bilmeyen yoktur. Kaliteli triko almak isteyenlerin vazgeçilmez adresine yıllarca çok uğradım. Özel günlerde veya alışveriş zamanlarımda tarzıma uygun kazaklar Hüseyin Bey ve eşi Tülay Hanım’ın zevklerinin yansıtıldığı ürünlerdi. Benim de tarzıma oldukça uygun. Gördükleri yoğun ilgi işlerinin sürekli olmasına yaradı. Ama onlar hiçbir zaman durmak, dinlenmek nedir bilmediler, kazandıklarını yatırıma, istihdama çevirdiler, üretmenin hazzını yaşadılar.

POLATLI’DA BESİCİLİK

         Çok çalışkan, titiz ve idealist bir yapısı olan Tülay Hanım eşiyle birlikte hayallerini gerçekleştirmek isteyince Polatlı’ya yakın bir köyde arazi satın alırlar. Oradaki köylülere istihdam sağlamak, anne sütüne en yakın süt olan keçi sütü üretmek ve de doğal, lezzetli keçi peynirleri yapmak için çok meşakkatli bir yolculuğa çıkarlar. Çünkü Türkiye’de üretmek alın teri ile para kazanmak hak etmeden hak sahibi olmak isteyenlere taviz vermemek çok zor. Bunu bile bile ailece işe soyunup zoru seçmişler. İngiltere’de hukuk eğitimi alan kızları Dilay ve Dilara da bu işi çok sevmiş. Dilay babasıyla pek çok ülkeyi dolaşmış. Fransa’dan Avustralya’ya kadar aylarca süren inceleme yapmışlar. Kızları da Tülay Hanım gibi çok mücadeleci ve tuttuğunu koparan cinsten.

 ADAPTASYON BAŞARISI

         Doğufriz cinsi kuzu ilk kez Fransa’dan ithal edilir onların sayesinde. Dilay 1,5 ay özel izin bekler Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan. Neredeyse bakanlığın kapısında yatacak kadar heyecanlıdır. Sonunda bakanlıktakiler gıpta ederler azmine ve “Bizimle çalışır mısın” diye de teklifte bulunurlar. Türkiye’de şimdiye kadar adaptasyonu yapılamayan kuzu cinsinin adaptasyonunu başarmanın mutluluğunu yaşamalarını iki hafta önce gözlerinden okudum. Bu nasıl sevgi? Bu nasıl heyecan inanılır gibi değil! Üretmekten doğan sevinç bambaşka bir duygu olsa gerek.

 KEÇİLER İNATÇI DEĞİL

         Tülay Hanım keçilere öyle bir sevgi aşılamış ki onlarla konuşuyor, arkadaş gibi kabul ettirmiş kendini. Her dediğini anlıyorlar.

        Hijyen kuralları Avrupa Birliği standartlarında. Keçilere hiç el değmiyor, sağılırken her şey otomatik.

        Arabasıyla süt taşıyan, her sabah 05.00’te kalkıp bir saat yol giden bu güzel ve çalışkan hanımefendi internetten ve daha sonra Ziraat Fakültesi’ndeki uzman hocalardan peynir yapmanın inceliklerini öğrenip ileride marka olacak bir peynir üretiyor. Dilay ve Dilara hukuk alanında çok iyi kariyer yapıp mesleklerine yönelmişler. Keşke daha önce çiftliği ziyaret edip bu işe anne ve babalarıyla devam etmeleri yolunda telkinde bulunsaydım, beş on yıl içinde kesinlikle dünya markası olurlardı. Çünkü yanı başlarındaki yemyeşil meralar, keçilere aşılanan sevgiler, bilimsel yapılan üretim, bu çalışkan ve vizyonu olan insanların elinde gerçekten çok büyük ses getirir.

        Daha şimdiden İstanbul’un ünlü gurme marketleri peynirlerini kapış kapış satın alıyorlar Tülay Hanım’ın. Hatta ucuz buluyorlar. “Sen para kazan ki insanlar bu lezzetten mahrum kalmasın” diyorlar.

        Pek çok sivil toplum örgütünde, sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol oynayan Tülay Hanım, ilkeli bir kadın. Katakulliyi, riyakârlığı hiç sevmez. İnançlarına ters düşen hiçbir faaliyette yer almaz. Hile, hurda nedir bilmez. Para ile değerlerini değişmez. Anadolu’nun bağrından çıkan Türk kadınının neler yapabileceğini gösteren nadide bir insandır.

        Anadolu kadını işte böyle bir güçtür. Kurtuluş Savaşı’nda aynı topraklarda kağnı çeken de oydu. Bugün modern üretim yapan da o. Bir başkadır benim memleketimin kadını.

        Bu haftaki yazılarım hep güzel annelere atfen oldu. Benim de annesiz olarak geçirdiğim ilk Anneler Günüm.

        Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun.

        Ve bir gün herkes anlar, sevdiğinin kıymetini.

        Ama gidince,

        Ama bitince,

        Ama ölünce,

        Kısaca, iş işten geçince…

        Mutlu pazarlar.

Yorum Yazın