0Yorum

Ankara'nın Gururlandıran Başarıları

Bir gün genç adam, büyük düşünür Aristo’ya gider yalvarır: “Lütfen, Aristo bana bildiğin her şeyi öğret” der.

“Bildiğin her şeyi, ama her şeyi öğrenmek istiyorum.”

“İstediğini düşüneceğim. Ama öncelikle birlikte nehre doğru yürüyelim, ne dersin?” der Aristo. Genç adam nehre doğru Aristo’nun yanından seğirtir. Nehre vardıklarında Aristo eğilip yerden bir taş alır, suya bırakır ve genç adama taşı sudan çıkarmasını söyler. Genç adam taşı çıkarmak üzere eğilince Aristo onu ensesinden kavrayıp kafasını suya sokar ve genç adam canhıraş bir halde kollarını sallayana dek öylece tutar. Genç adam nefes alabilmek için debelenip durur. Aristo genç adamın bu numaradan kendine ders çıkarmış olacağına kanaat getirdiğinde kafasını sudan çıkarır.

Nihayet tekrar konuşabilecek hale gelince şaşkınlık ve öfkeyle sorar genç adam: “Neden yaptın bunu? Az kalsın boğuluyordum.”

Aristo yanıtlar: “Sana bildiğim her şeyi öğreteceğim. Ama öğrettiklerimi öğrenmek için, öğreteceklerime fena halde ihtiyaç duyman lazım. Yaşamak için nefes almaya duyduğun kadar ihtiyaç duymuyorsan öğreneceklerinin bir faydası yoktur.”

Vatani görevini yaptığı sırada ayağındaki botla sorun yaşayıp nedenlerini araştırma ihtiyacını duyduktan sonra neler yapılabilir diye yola çıkan Vedat Yakupoğlu, Ankara’nın yetiştirdiği çok değerli bir işadamıdır.

AYAKKABININ ÖNEMİ

Günümüzün önemli bölümünü üzerinde kendisini ezerek geçirdiğimiz ayaklarımız için ayakkabının, botların önemini çok iyi anlarım. Şu anda yaptığım iş ayakta çok kalmayı gerektiriyor. “Ah” çeken aşçılar hep ayakta çalışırlar. Berberler ve aşçılarda toplardamar hastalıklarının nedeni vücudun ağırlığını eşit oranda tabana yaymayan ayakkabılardandır.

Eski bir piyade subayı olarak 70 km’lik kıta ihtilalı yaptığım günü dün gibi hatırlıyorum. Kıbrıs’ta Yılmazköy’den çıkıp Beşparmak Dağlarına gidip geldiğimizi, kampette uyuyup ertesi gün tekrar yürüdüğümüzü ve eşimin saatlerce postalların yaptığı tahribatın oluşturduğu baloncukları tek tek iğneyle patlattığını nasıl unuturum.

İşte Türkiye’de bu konuya hayatını adayarak el atan işadamı Vedat Yakupoğlu’dur.

CEM YILMAZ’DAN ÖĞRENDİM

Yıllar önce insanların uzun saatler ayakta kaldığını ve kendilerini rahatlatan ayakkabıları ünlü markalardan yurt dışından getirdiklerini bilirdim. Bir akşam Trilye sohbetinde Cem Yılmaz’a sordum. O da bana Esenboğa Havaalanına giderken uğradığı mağazanın adını söyledi. Burnumun dibindekini ben keşfedemediğim için üzülmüştüm. O günden sonra Vedat Yakupoğlu’nu ve YDS efsanesini daha yakından izlemeye başladım.

İngiltere’nin başkenti Londra’da TV programı için çekim yaparken Kraliyet Sarayı’nın önünde nöbet tutan askerlerin YDS’den giyindiğini büyük bir gururla öğrendim.

Artık Silahlı Kuvvetlerdeki askerlerin bizim zamanımızdaki gibi yılda birkaç kez bot almadığını, ayaklarının üşümediğini, botlarına su girmediğini ve tüm bunları YDS’nin yaptığını öğrendim.

AVRUPA’NIN EN BÜYÜĞÜ

Yakupoğlu Deri Sanayi A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Yakupoğlu’nu tanıdığım ilk günden beri çalışkanlığına, pratik zekasına ve heyecanına olan hayranlığımı gizleyemedim. Babasından yıllar önce devraldığı şirketi dünya devleri arasına sokmayı başardı. Zorluklarla geçen çalışma hayatında başarıyı azmi ile yakalayan Yakupoğlu’nun ürettiği özel tasarım botlara dünyanın dört bir yanında rastlayabilirsiniz. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı gibi kurumların ihtiyaçlarını karşılayan Yakupoğlu, 25 ayrı yabancı firmaya ihracat yapıyor.

Verdiği sözleri o kadar işinin arasında unutmayan, prensiplerine bağlı bir insan olan Vedat Bey, çok çalışır, cesur girişimlerde bulunur ve son derece vizyon sahibidir. Bulunduğu özel konuma rağmen mütevazılığını hiç kaybetmemiştir, gösteriş peşinde koşmamıştır. Sadece işi ile ilgilenip başarıya odaklanmıştır.

Avrupa’nın en büyük teknik bot üreticisi olan Yakupoğlu, Ankara’da önemli bir istihdam yaratmaktadır. Fabrikanın yarısında tekstil ürünleri üretir, askeri çadırlardan, su geçirmez, yanmaz çadırlara kadar geniş yelpazede ürün yapılmaktadır.

HAYALLERİNİN PEŞİNDE

Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu içinde olan Yakupoğlu Deri Sanayi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Yakupoğlu, yoğun iş temposu içinde kitap okumayı hiç ihmal etmez, bahçesi cennet bahçesi gibidir, hobileri onu hep dinlendirir, hayal dünyasına götürür.

Müziğe karşı ilgisi, henüz Yükseliş Koleji’nde başlamış Yakupoğlu’nun. Hiç vazgeçmemiş hayal ettiği şeylerden. Saksafon çalmayı öğrenmiş. Beethoven, Bach, Schubert ile lise yıllarında tanışmış. On parmağında on marifet olan çok özel bir insandır Yakupoğlu.

“Hayatın tekrarı yok” deyip hiçbir şeyi ertelemiyor Vedat Bey, kafasına koyduğunu, aklına yatanı yapıyor. Yeni şeyler keşfetmeyi seviyor.

Genel kültürü çok zengin, çok dolu bir insan. Ödüllere de doymuyor. Genelkurmay Başkanlığı’ndan aldığı ödülün dışında kendi alanında Türkiye’den Fortune 500 ve ISO 500 listelerine girebilen ilk ve tek firmadır. Dünya markası olması için Marka Turquality Destek Programına alınan, alanındaki ilk ve tek firmadır. Saymakla bitmez ki, sayfalara sığmaz. Söylemeye ne hacet. Zaten dünya markası olmuş bile.

Sosyal sorumluluk projelerinde hep ön saflarda yer alan Vedat Yakupoğlu gerçekten yardımsever birisidir.

Kendisinin başarısında büyük rolü olan zarif eşi Ayşe Hanım her zaman Vedat Bey’in yanındadır. Kızları Ebru ve Mine babalarının yolunda, kurumsal bir yaklaşımla şirkette son derece verimli işler yapmaktadırlar.

Ankara’nın bağrından ufak bir deri dükkanından dünya ülkelerine, Unicef ve Kızılhaç’a üniforma, askeri ekipman, hücum yeleği satan bir dev firmayı yaratan Vedat Yakupoğlu ile ne kadar övünsek azdır.

Derin bir felsefe bilgisine de sahip olan Vedat Bey her zaman güler yüzlü, neşeli, sempatik tavırlar içerisindedir, bulunduğu ortama pozitif enerji yayar.

Güler yüzlülük yan etkisi olmayan yatıştırıcı bir ilaçtır. Bu tür insanlar güneşe benzer, girdiği yer aydınlanır. İyi pazarlar.

Yorum Yazın