0Yorum

2014 Yılında Neler Oldu?

“Neler geldi neler geçti felekten, un elerken deve düştü elekten” derseniz kimse inanmaz. Bir zamanlar Karpiç, Süreyya gibi Atatürk’ün destek verdiği ve bir elin beş parmağını geçmeyen restoranlardan sonra Ankara’da bu kadar çok restoran, kafe, bar gibi mekânların olacağına kim inanırdı?
Hizmet sektörünün Ankara’da hızlı bir büyüme gösterdiğini çok net bir şekilde gördük 2014 yılında.

DÖNERCİLER ÇOK ARTTI

Geçen yıl New York’ta Katz isimli bir sandviççi ile tanıştım. Sadece gündüz 4-5 saatte yaptığı ciro dudak uçuklatıcı. Rozbif sandviç için kuyrukta bekliyorsunuz. Çıkışta hesabı ayaküzeri alıyorlar beyan usulü. Etrafına baktım aynı semtte bir benzeri yok. Ünlü bir şef benzetmeye çalışmış menüyü, kınamışlar “Şuna bak sandviççi oldu” diye. Amerika’da birisinin iş yaptığını görünce pıtır pıtır yanına aynı işi yapan mekânlar açılmıyor, taklitçiler prim görmüyor. Çukurambar ve Tunalı’da güzel döner yapan bir yer açılınca mantar gibi dönerciler açıldığını görünce aklıma bu konu geldi.

FLAMİNGO BABASINI KAYBETTİ

Öğrencilik yıllarımızdan bugünlere kadar yüzündeki tebessümü, kalkık kaşlarıyla sektöre büyük hizmetleri dokunan, asıl mesleği Kimya Mühendisliği olan ama işini çok iyi yapıp adeta markasını ölümsüzleştiren Saffet Tarı ebediyete intikal etti. Yüreğimizi buruk bıraktı. Soğuk kış günlerinde kapıdan geçerken gördüğü dostlarına ikram ettiği sıcak sahleple, samimi dostluğu ve insanın içini ısıtan güzel gözleriyle muhabbetine doyamadığım, Tunalı Flamingo Pastanesi’nin Saffet Amca’sı yok artık.

Bilkent’teki Cafe Neuhaus’un yaratıcısı ve son yıllarda kendini Kale’nin turizme kazanılmasına adayan ve orada küçük bir kafe açıp her gün çocuğu gibi, o kadar işinin arasında Eski Ankara Saklı Teras adlı kafesiyle ilgilenen Hüseyin Bektaş’ı da çalışmaktan tatile çıkmaya fırsat bulamadığı ve ilk defa tatile çıktığı bir Kurban bayramı tatili sırasında kaybettik.

Filistin Caddesi’ndeki Palet Pastanesi üç kardeşin muhteşem dayanışmasıyla sektördeki yerini sabitlemiş görünüyor ve sürekli yeniliklere devam ediyor.

DEKORASYON DEĞİL YEMEK YAPIN

Filistin’in ünlü Gar Lokantası yıllardır el değiştirdi. Her yeni sahibi de çoğu zaman dekorasyona avuç dolusu para harcar ve beni de davet ederlerdi. “Süreyya Bey çok güzel dekorasyon yaptık, uygun zamanınızda sizi ağırlamak isteriz” derlerdi. En sonunda patladım “Ben dekorasyon değil, sulu yemek, güzel yemek, Türk yemekleri istiyorum” diye. Nihayet yeni sahibi Gürsel Öztürk, döner günü, kuzu günü gibi haftanın her günü özel yemekler yapıyor. Köşebaşı’ndan tanıdığımız ünlü şef Selim Yılmaz de sinerji yarattı.
Karum’da iki yıldır faaliyet gösteren Gönül Durağı da çok başarılı ve iş merkezinin göbeğinde lezzet dağıtıyor. Deniz Bulut bu işi çok seviyor ve yemeklerini aşk ile yaptığı belli. Hele köftesi konusunda uzmanlaşmış en iyi köfteciye taş çıkartacak nitelikte. Ama yemek saatini fazla geciktirmeyin hiçbir şey kalmıyor.

ET VE İTALYAN

Nusr-Et’in gelişi ile bir hayli hareketlendi et lokantaları. Günaydın pek çok şubesiyle “Pazarda ben de varım” dedi. Butcha Ankaralıların ilk göz ağrılarından birisi zaten.
Adana Sofrası yılların verdiği deneyim ve değişmeyen kalitesiyle müdavim müşterilerini çekiyor.
İtalyanlardan Mezzaluna yıllardır titizliğini sürdürüyor. Pizza üzerine uzmanlaşma yolunda çaba gösteren Pizza Il Forno şubelerini açmaya devam ediyor.
Makkarna 10’uncu yılını doldurdu. Sürekli işinin başında bulunan Kaan Küce, çok yer açılmasına rağmen ibrenin kendisine döndüğüne oldukça memnun.

MEZE VE BALIKÇILAR TAM GAZ

Türk mutfağının vazgeçilmez geleneklerinden meze gerçekten aranan, sevilen bir yiyecek. Mezeyi hakkını vererek yapmak, kaliteli ürün kullanmak her babayiğidin harcı değil. Her gün günlük yapacaksın, buzdolabına bile sokmayacaksın mezeyi. O nedenle açıldığı kadar bir o kadar da kapanıyor. Büyük ölçekli, belli bir kişiliğe sahip olmayan restoranlar iş yapamayınca tabii seleksiyona uğruyor ve piyasadan sessizce çekiliyor. Park Fora, Kitchenette, Bay Nihat, Gaziosmanpaşa semtindeki mekânlarını kapattı. Aslında iç mimarlara avuç dolusu para verip bu işin dekorasyonla olacağını düşünen işletmeciler sektördeki gastronomi uzmanlarına danışmadan, danışmanlık almadan bodoslama dalıyorlar. Bir süre sonra “Geç fark ettim taşın sert olduğunu” deseler de iş işten geçtiğini anlıyorlar. Restoran işletmeciliği, muhasebeden mutfağa, iletişimden halkla ilişkilere pek çok sosyal bilimin kılcalını oluşturan konulardaki donanımı gerektirir.
Kalbur, “Dekorasyon değil, ben yemek yaparım” diyenlerden ve artık klasikleşen bir mekân. Nevi şahsına münhasır Bilen ve Mehmet Tekmen çifti uzun yıllardır büyük emekle en iyi zeytinyağını, en iyi deniz ürününü kaliteden ödün vermeden sunuyor. Kalbur, Ankara’nın medar-ı iftiharı ve konusunda sadece Ankara’nın değil, Türkiye’nin en iyisi. Ankara’nın tanıtımında Kalbur’un büyük emeği var. Ona Ankara’nın her zaman ihtiyacı var. İyi ki varsınız.
İrili, ufaklı pişirici, alkollü alkolsüz balıkçı sayısı 400’ü geçti. Bir nebze emeğim olduğu için çok mutluyum. Sektörün genişlemesi gerçekten iyi. Dünyanın en zor işlerinden birisi balık restorancılığıdır. Her gün yeniden doğarcasına taze ürün sunacaksınız. Yaratıcı olacaksınız. Taklitçiliğin kimseye yar olmadığını ve aslını daha da güçlendirdiğini bileceksiniz. Balıkçıköy Fahri, yıllardır konseptini değiştirmeden, çizgisini bozmadan “Ben buyum” diyerek sektördeki ağırlığını her zaman hissettirdi ve hedeflediği yerine oturdu. Kişilikli restoran olduğu kanıtlanan Fahri’nin ortaklarından Abdullah Tüze de Ankara’da sinemacılığı canlandıran, sinemayı sevdiren, tırnaklarıyla bugünlere gelen çok değerli bir işadamıdır. Balıkçıköy’de sinerji oluşmasında büyük rolü oldu. Balıkçıköy etik kurallardan hiç sapmadı.
Çarşı uzadıkça nasip artar. Çeşitlilik her zaman kaliteyi arttırıcı tedbirler alınmasında fayda sağlar. Tatlı rekabet herkesin kendisine çeki düzen vermesine yardımcı olur. Kişilikli, yaratıcı, yenilikçi restoranlar hep ayakta kalır.

KAHVALTI MEKÂNLARI

Çukurambar’da Sütiş, Pelit gibi ünlü İstanbul markaları boy gösterdi.
Çayyolu’nda senenin son aylarında Sıcak Tepsi, sıcak bir insanın kollarında sunuldu Ankara’ya. New York ve İstanbul’da damgasını vuran Eat & Go restoranlarının sahibi Hasan Surözü “Biz de Ankara markasıyız” diyerek ferah bir mekân açtı. 2014’e damgasını vuran Sıcak Tepsi hafta sonları pek çok ünlü simayı da bir araya topluyor.
Sağlıklı, bol balıklı, bol kahkahalı, 2014’ten fersah fersah iyi olacak bir yıl diliyorum tüm Ankaralılara.

Yorum Yazın