0Yorum

Leman Gölü'nün Güzellikleri

Cenevre’ye hayat veren Leman Gölü, diğer adıyla Cenevre Gölü’nün yüzde kırkı İsviçre’ye, yüzde altmışı Fransa’ya ait. Gözü gibi bakıyorlar, suyu deniz suyundan farksız, berrak ve çok temiz. Kuğular, ördekler özgürce yüzüyor gölün üzerinde. Patırtısız gürültüsüz tekne turları, yelkenliler, büyük bir fıskiye, plaj, bambaşka bir hava katıyor göle...

Fransızlara ait Yvoire kasabası Cenevre’den yarım saat süren yolculuktan sonra gölün kıyısında görülmesi gereken bir yer. Yedi yüz yıllık bin haneli Fransız köyü, İsviçre’den Akdeniz’e geçmişsiniz havası veriyor. Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Özel Temsilcisi Büyükelçi Namık Güner Erpul ve eşi Necla Hanım, vizyonlarını hep takdir ettiğim insanlar, ilk durak yerimizin Yvoire olmasını sağladılar. Biz de birlikte Michelin yıldızlı Les Jardins du Léman isimli restoranda göle bakarak Fransız mutfağının damgasını vurduğu güzel bir deneyim yaşadık.

Mango ve egzotik meyvelerle birlikte sunulan mavi kuyruk karides seviçe, peynirli pane şekline getirilmiş Leman Gölü’nün turna balığı, şambaba tatlısından esinlenerek yapılmış tatlıları, peynir çeşitleri, gurmeleri ve tarih sevenleri buraya çekmeye yeter de artar bile. Restoranın açılış saatinden bir saat önce gidip köyü baştan sona dolaşıp göz zevkinizi tatmin edebilirsiniz. Butik el yapımı ürünlerin satıldığı hediyelik eşya dükkanları, çiçeklerin yetmiş rengi, sardunyanın kıpkırmızı hali masallar köyünde hissi veriyor.

MICHELIN’Lİ BALIK RESTORANI

Denizi olmayan bir ülkede Michelin yıldızlı bir balık restoranı... Çok ilginç geliyor insana ama menüyü tatmaya başlayınca tüm kuşkularınız yok olur Fiskebar’da. Sempatik garson, “Şefimiz kaçtı, Michelin’de uçtu” diyor ama bence uçmamış.

İstiridye, sülünes, soğuk balık tabağı (gölün tatlı su levreği ağırlıklı), tarama ve en ilginci abalone (deniz kulağı). Deniz kulağının tabanına kabak püresi, üzerine de köpük ve kırmızı havyar eklemişler, sunum çok güzel ve sası tadını da mükemmel hale getirmişler.  Çanakkale’de küçüklüğümden beri denizden çıkarıp keyifle yediğim sülünes ve abalone ile karşılaşıp göl kenarında nadide deniz ürünlerini tatmam beni eski günlerime götürdü. Ambiyansı, hizmeti ile ve de balık öldürülmeden alınan havyar sunumu ile çok mutlu oldum Fiskebar’da. Denizi olmayan İsviçre’de deniz ürünlerine ilgi bir hayli fazla, kaliteli restoran oranı çok yüksek. Önceden belirlediğiniz yerlere gitmek için seyahatinizi planlarken rezervasyon yaptırmanızı öneririm.

Yorum Yazın