4Yorum

Doğanın Gizli Kahramanı

Ünlü bir profesör sınıfa girip karşısındaki öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra,  

“Bugün zaman yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız” dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkasından kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha fazla taş almayacağından emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu.

Öğrenciler hep bir ağızdan “Doldu” diye cevapladılar.

Profesör “Öyle mi?” dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilere dönerek bir kez daha “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu.  

Bir öğrenci “Dolmadı herhalde” diye cevap verdi.

“Doğru” dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum tanelerini taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü.

Gene öğrencilerine döndü ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu.

Tüm sınıftakiler bir ağızdan “Hayır!” diye bağırdılar.

“Güzel” dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına doluncaya kadar suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek “Bu deneyin amacı neydi?” diye sordu.

Uyanık bir öğrenci hemen “Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha fazla ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır” diye atladı.

“Hayır” dedi profesör, “Bu deneyin asıl anlatmak istediği, eğer büyük taşları baştan yerleştirmezseniz küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamayacağınız gerçeğidir! Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti: “Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser meydana getirmek, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek!”

Süha Umar, yaşamı boyunca büyük taşları baştan yerleştiren idealist bir büyükelçidir. Devlette çalıştığı dönemdeki ülke yararına olan ciddi faaliyetlerini, emekli olduktan sonra da sürdüren Umar, kalıcı eserler bırakmıştır.

UMUTLARIMIZI CANLANDIRDI

Yıllar önce av malzemeleri satan bir mağazaya röportaj yapmaya gittiğimde Süha Umar’ın adı geçince dükkan sahibinin tansiyonu yükselmişti. Neredeyse vatan haini gibi anlatıyordu Umar’ı. Çünkü o yasak, zamansız ve usulsüz avlananlara göz açtırmayan bir kahramandı. Uzun yıllar başkanlığını yaptığı Av ve Yaban Hayatı Koruma Vakfı, güzel işler gerçekleştiriyordu. Tırıvırı ile avlananlara, dinamit avcılarına, gece dalıp ışıklı ve zıpkınlı avcılık yapanlara göz açtırmıyordu. Bu tutum sularımızdaki canlıların kökünü kurutanları rahatsız ediyordu.

Emekli Büyükelçi Süha Umar, uzun yıllar sonra geçtiğimiz hafta Ankara’ya geldiğinde biraz sohbet ettik. Gözlerinin içi gülüyordu. Nesli tükenen birkaç hayvan ismi saydı ve ormanlardaki yeni sayılarından bahsetti, ben de çok mutlu oldum. “Rakamları söylemeyin kimseye Süreyya Bey” dedi. Gerçekten içime su serpti. Umudumuzun yok olduğu anlarda yetkili ağızlardan güzel haberler almak çok sevindirici bir durum.

SIRBİSTAN GÜNLERİ

Emekli Büyükelçi Süha Umar, Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra tekrar göreve çağrıldı. On yıllığına özel sözleşme yapıldı kendisi ile. Deneyimlerinden yararlanmak istenildi. Dışişleri’nde önemli görevlerde bulunduktan sonra Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a tayin oldu. İki buçuk yıl boyunca gitmediği köy kasaba kalmadı. Kendisini ziyarete gittiğimde gördüklerine inanamadım, adeta gözlerim yaşardı. Kendi maaşını bile Türkiye’nin tanıtımı için harcıyordu. Yediden yetmişe herkesin sevgisini kazandı Sırbistan’da. Ön yargılı olanları yaklaştırdı bize. Fanatik bir grup oluşturdu. Yeni Pazar Devlet Üniversitesi bünyesinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün kurulmasını sağladı.

Karlofça kasabasında Karlofça Barış Anlaşması’nın imzalandığı yerde yapılan ve Osmanlı heyetinin girdiği, sonradan “Türkler bir daha Avrupa’ya girmesin!” diye duvarla örülen kapıyı törenle açtıran ve Askeri Ateşeyle birlikte törenle o kapıdan giren Büyükelçi Süha Umar’ın iki buçuk yılda Sırbistan’da yaptığı hizmetleri anlatmaya sayfalar yetmez. Otobandan geçen 10 tırdan altısının Türk tırları olduğu bir ülkede Türkiye-Sırbistan ticaret hacmi sıfırdı. Bugün gelinen seviyede onun büyük emeği var.

DENİZLER VE GELİBOLU

1992 yılından bu yana özellikle 1999 yılında ciddi bir çalışma başlattı Büyükelçi Süha Umar. Denizlerde Sahil Güvenlik, iç sularda Jandarma Genel Komutanlığı ve Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü ile omuz omuza işbirliği yaparak deniz dibindeki otlukların tahribini önledi. Iğrıpların yasaklanmasında etkin rol oynadı. Gözü dönmüş kaçak avcılar sevmezler tabi onu. Iğrıp, açıkta kıyıya doğru belirli bölgenin önce çevrilmesi sonra halatlarla çekilerek deniz dibinin taranması şeklinde avlanmadır. Eriştelik denilen denizin dibindeki otluklarda yavru balıklar saklanır, buralarda büyürler. Bu tahribat önlenince balık popülasyonunda gözle görülür bir artış oldu. Bu gaddar ığrıp avı onun çabalarıyla son buldu. Trol ve gırgır avıyla da çok mücadele etti. Denizlerin korunmasında kelle koltukta çalıştı yıllarca. Emekliliğinin ilk yıllarında teknesiyle “Piri Reis” yolculuğuna çıktı. “Temiz Deniz, Mavi Vatan” kampanyasında dikkatleri çekip insanların duyarlılığını arttırdı. Gelibolu Yarımadasının bir zamanlar elden gitmesinde yine cansiperane çalıştı. Sit bölgelerinin korunmasında ona çok şey borçluyuz.

Maddi işlerle hiç işi olmayan, parayı sevmeyen, ülkesini, vatanını ve doğayı bu denli seven ve sevdiğini icraatlarıyla gösteren ender insanlardan birisidir Süha Umar.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Süha Umar, söz konusu vatansa ve devletin menfaatiyse babasını bile dinlemez. Doğru bildiği yolda ilerler ve asla taviz vermez.  

ANILARINI YAZDI

Şu aralar deneyimlerini aktarmak için kitap yazıyor Süha Bey. Ellerine, kalemine sağlık… Piyasada üç kitabı var bir solukta ve büyük bir keyifle okunacak cinsten: “Belgrad 500 Yıl Sonra”, “Büyük Beyaz Adam”, “Çöl Devriyesi: Ürdün Anıları”.

Ürdün Büyükelçiliği sırasındaki izlenimlerini de kitap haline getiren Umar’ın çok sade ama bir o kadar da aktif yaşamı var. Bu yaşam tarzında kendisine sabırla en büyük desteği veren hayat arkadaşı yakınlarda kaybettiği Tülin Hanım’dı.

Bodrum’da da hiç durmuyor Umar. Yacht Türkiye dergisine düzenli yazılar yazıyor. Koylarda sintine boşaltanları, teknelerini babalar yerine ağaca bağlayanları, doğayı kirletenleri gönüllü olarak takip ediyor, uyarıyor. Herkesin de bu güzel ülkenin cennet koylarına, denizlerine sahip çıkmasını arzuluyor.

İyi ki varsınız… Varlığınız gelecek nesillerin stoklarına el atanlara korku, bizlere umut veriyor.

Yalnız kendisini düşünen insan, yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar. İyi pazarlar.

Yorum Yazın