0Yorum

Berlin'den İzlenimler

Berlin’i Ankara’ya çok benzetiyorum. Almanya’nın başkenti, Doğu Almanya ile birleştikten sonra yükseliş trendine girdi. Çok turist çekiyor ve birdenbire ilgi odağı oldu. ATM’lerinde Türkçe karakterli talimatların yazılı olduğu, adım başı dönercilerin bulunduğu ve Türklerin işlettiği çok başarılı restoran ve otellerin oluşu bu şehirde hiç yabancılık çektirmiyor bana.

Yoldan çevirdiğiniz bir taksiye adres bildirirken hemen Türkçe konuşmaya başlayın. Çünkü büyük olasılıkla şoförü Türk olacaktır. Pek çok mağazalarda çalışanlar, hatta hastanelerde doktorlar ve hemşirelik yapanlar, emniyet teşkilatının polisleri Türk kökenli vatandaşlarımızdan oluşuyor.

ASIRLIK MAĞAZA KADEWE

Avrupa’nın ilk alışveriş merkezlerinden KaDeWe, 110 yıllık bir maziye sahip. “Batının Alışverişhanesi” olarak adlandırılabilir. KaDeWe 1907 yılında Alman tüccar Adolf Jandorf tarafından kurulmuş. Abraham Adolf Jandorf, 1870 yılında Güney Almanya’nın bir köyünde dünyaya gelmiş ve 37 yaşında ünlü bir işadamı olmuş. Kurduğu KaDeWe’de en çok ilgilendiğim bölümü gurme katı. Burada dolaşırken kendimden geçiyorum. Sayısız çay, kahve, içki, puro, ekmek, peynir çeşidinin bulunduğu katta Kanada’nın kral yengecinden istiridyeye, ıstakoza, ünlü bouillabaisse (buyabez) çorbasına kadar ne ararsanız, gastronomi dünyasında neyi özlemişseniz her şey var. Her katta reyonların detayını gösteren 6 dilde yazılmış plan bulunuyor.

DİNAMİK ŞEHİR

Berlin sadece tarihi, sanatı ya da festivalleri ile değil, tasarım dünyasının da kalbinin attığı yer. Dinamik yaşam tüm dünyanın insanlarını bu kentte toplayabiliyor. Avrupa kentlerindeki durağanlık burada pek görülmüyor.

Spree nehrinde bir tekne turu atarsanız şehrin görünümüne tam puan verirsiniz. Tiergarten’de mutlaka yürüyüş yapmalısınız. Avrupa’nın en yeşil kentinin de Berlin olduğunu görebilirsiniz.

Berlin’de Checkpoint Charlie’ye gidip bol bol hatıra fotoğrafı çektirmek ziyaretçilerin çok ilgisini çekiyor. Doğu Almanya günlerinden kalma temsili asker, civardaki hediyelik eşya dükkanlarındaki görseller, sizi yakın tarihe götürüyor.

Berliner Dom Kilisesi görülecekler listesinin başlarında yer almalı. 1905 yılında Kaiser Wilhelm II tarafından inşa edilmiş olan kilisede müthiş konserler de veriliyor. Önceden bilet ayarlamalısınız.

Soğuk Savaş zamanlarından kalma sınır noktalarından biri olan Brandenburg kapısı şehrin bölünüp yeniden birleşmesinin sembolü olarak kalmış.

Müzeler ve tabii ki Bergama Müzesi, Türkiye’den götürülen eserlerle dolu. Duygusal anlar yaşamamanız mümkün değil.

Berlin Duvarı, ünlü ayı Kunt’un bir zamanlar yaşadığı hayvanat bahçesi, şehrin dışındaki outletler vaktiniz kalırsa ziyaret edebileceğiniz yerler.

Rausch el yapımı çikolatalarının yapıldığı imalathane, organik pazar, antika pazarı, ilginizi çekebilir.

TÜRKLERİN BAŞARILI İŞLETMELERİ

Berlin’de Ankaralı hemşehrilerimizden pek çok başarılı işadamı ile karşılaşmak çok sıradan bir şey artık. Almanya’nın ekonomisinde önemli söz hakkı bulunan Türkler, girişimcilik ruhunu burada çok net bir şekilde yansıtıyorlar.

KaDeWe mağazasının hemen yanı başında güzel bir otel açıldı. Mercury isimli otelin yapımında işadamı Tamer Akkılıç çok çaba gösterdi. Bu otelin sağındaki ve solundaki tüm işletmeler Tamer Bey’e ait. Kızı Suna, eşi Serap ile birlikte İtalyan Mola’dan, Arjantin steak, gelato dondurmacı ve cafeye kadar hepsi ayrı ayrı birer lezzet durağı olan mekanlara özellikle turistler ve Almanlar çok ilgi gösteriyor. Meydandaki bahçelerde oturup saatlerce keyif yapmak ziyaretçilerin en büyük zevki. Tamer Bey, mekanlarının hepsini otel inşaatıyla birlikte yeniledi. İşinin başında durarak başarılarına başarı katıyor. Türkiye’de ve Almanya’da tanınmış ne kadar ünlü sanatçı, sporcu varsa hepsini burada görmek mümkün.

KaDeWe’nin karşı tarafında açık meydanda İlkay Erçelik’in Antica Roma isimli İtalyan restoranı var. Oldukça başarılı. İlkay Bey de burada eşi Gülay Hanım ile birlikte aile işletmesi havasında çalışıyor. Catering ve otel işletmeciliği konularında Berlin’de iyi bir isim yaptı İlkay Bey.

SANATA TAVAN YAPTIRAN İKİLİ

Yıllar önce Berlin’deki ATB Turizm Fuarında zamanın Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erol Özüdoğru’nun yaptığı tanıtım gecesinde ilk kez sahne alan, heyecanıyla herkesi büyüleyen Sinem Altan ve Begüm Tüzemen, Tütav Başkanı Kemal Baytaş’ın verdiği burs ile Berlin’de üniversite bitirerek müthiş başarılara imza attılar.

Sinem Altan, 2015 yılında “Avrupa’nın En İyi Bestecisi” ödülüne, Begüm Tüzemen ise Berlin’de gerçekleşen iki ayrı projede “En İyi Yorum” ödülüne layık görüldüler.

Almanlar işini iyi yapanları layıkıyla değerlendirip ödüllendiriyorlar. Bu iki genç kızın Almanya’daki konserleri ayakta alkışlanıyor. Daha sonraları bu müthiş başarı öykülerinin detaylarını anlatacağım sizlere. Gerçekten hayret edeceksiniz. Gerçek bir mücadele ve başarı öyküsü.

YEME İÇMEDE TRENDY

Berlin’de her gidişimde ziyaret ettiğim ve bir kez gitmek benim için yeterli bir daha ziyaret etmeme gerek yok dediğim Michelin yıldızlı restoranların hepsi kapanmış. Geleneksel, yalın ve lezzet odaklı mekanlar iş yapmaya devam ediyor. Ünlü şef Tim Raue’nun restoranı bunlardan biri. Rozbifçi Mogg, denenmesi gereken ayrı bir mekan.

Berlin’i neden mi seviyorum? Ankara’ya biraz benzediği için, hiç yabancılık çekmediğim sanki kendi memleketimdeymiş hissini bende yarattığı için ve daha birçok nedeni var sanırım. İyi pazarlar.

 

Not: Sıcaklar üst sınırlarda bu aralar. Sokaklardaki can dostlarımızın suya ihtiyacı olabilir. Artık benden daha duyarlısınız ama yine de hatırlatmak isterim.

 

Yorum Yazın