0Yorum

Balığını Ye Denizini Sor

Ünlü bir Çin atasözünden yola çıkarak bir gün mutlu olmak istedim ve oğlumla birlikte Antalya’da Adrasan Koyu’nda balık tutmaya gittim. Gerçekten kafanızdaki yükü denize bırakmak, her türlü kötü olumsuzluklardan kurtulmak için tam bir çare balık tutmak.

Deneyimlerinden yararlanarak balığın bol av verdiği saatlerde şafak sökerken (bahri fecir başlangıcında) çıktık balığa. Boş yere uykusuz kalmamalıydım. Yüzyıllardır askeri birliklerin taarruz yaparken seçtiği saattir. Karşı taraf uyku sersemidir bu saatlerde. Balıklar da öyle, en çok av verdikleri zamandır. Yarım saatte çapari ile iki kovayı doldurduk. Akşam yemeğinde sadece bize değil, otelde kalanlara da ziyafet için yetti.

DAMAKLARIM KÜSTÜ

Palamut balıklarını temiz yağda pişirmelerine rağmen ne dilim ne de damaklarım gülümsemedi. Çünkü tat alamadılar. Yediklerimiz çocukluğumuzdan beri sevdiğimiz palamuta hiç benzemiyordu. Yavan ve sası bir tattı karşılaştığımız. Çünkü bizim alıştığımız Karadeniz ve boğaz palamutları yağlı ve çok lezzetliydi her zaman.

ÇANAKKALE LÜFERİ

Öğrencilik yıllarıma boğazın en dar yerindeki Kilitbahir iskelesindeki kayalıklardan akıntıya bıraktığım hırsızlı lüfer oltaları (balığın dişleri kesmesin diye tel sarılır) hep dolu gelirdi. Çok lüfer ve kofana yakalardım mevsiminde. Eylülün son haftasında lüferle vedalaşmak zor gelirdi bana. Aile hasreti gibi bir şeydi. Tam da balık akınının tavan yaptığı günlerde biterdi bu tatil ve tam yol Ankara! Okuldan mezun olup İstanbul’a tayin olduktan sonra tanıştığım İstanbul restoranlarında servis edilen boğaz lüferi sanki bir dost gibi gelirdi bana. Çanakkale’de tuttuklarımın biraz saman gibi olduğunu fark etmek hemşehrilerimden uzaklaştırdı beni!

HAMSİNİN DURUMU NEDİR?

Adına türküler söylenmiş, mutfaklarda sayısız yemekleri yapılmış hamsinin vatanı Karadeniz’dir. Jeolojik devirlerde boğazların açılmasından sonra hamsi sürüleri Akdeniz’den Karadeniz’e doğru çıkış yapmış ve bu suları bünyelerine uygun bulup benimsemişlerdir. Kulağına kar suyu kaçmadan ilk yenilen hamsiler Marmara hamsileridir. Marmara bölgesinin yerleşik sahipleridir. Hiç göç yapmazlar. Karadeniz hamsilerine oranla daha küçüktürler. Zaman zaman yaz ortalarında sardalye sürülerine de karışan bu hamsiler “Aman bir an önce kar yağsa da Karadeniz hamsileri başlasa, hamsi yediğimizin tadına varsak” dedirtir. Lezzet olarak Doğu ve Batı Karadeniz’de yakalanan hamsilerle uzaktan yakından ilgisi yoktur.

LEZZET İÇİN NE YAPMALI?

Akdeniz ve Güney Ege balıklarını daha uzun süre marinasyonda tutmalı. Derin bir kapta zeytinyağı, tane karabiber, defne yaprağı ve sebze tozunda bekletip pişireceğiniz balığın çıktığı denize göre marinasyon süresini uzatmalı. Kuzey Ege, Marmara, Karadeniz ve Saros balıkları için bu süre yirmi dakika, Güney Ege ve Akdeniz balıkları için en az bir saat olmalı. Yazın kuruttuğunuz sebzeleri toz haline getirip karışıma bir tatlı kaşığı atarsanız farkı mutlaka hissedersiniz. Balıkçınıza balıkların memleketini sorduğunuzda fiyat konularında da yanılmazsınız. Akdeniz’in mercanı, sinariti, palamutu, akyası, trançası Kuzey Ege ve Saros Körfezi’ne oranla daha ucuzdur. 7200 km’lik sahil şeridine sahip bir ülkenin fertleri olarak birazcık şımarmaya hakkımız var gibi. Tanrı bize Karadeniz’i ve Saros’u nasip etmiş. Yani biz güneşi görmüşüz, ay ve yıldızlarla uğraşmak birazcık yavan gibi. Bol balıklı bir hafta dileğiyle.

Yorum Yazın