0Yorum

Zorlukları Aşarak Başaranlar

Ünlü yazar, sosyolog Max Weber, bir gün aynı binada yaşadığı ressam Abe Walkowitz’e rastlamıştı. O sıralarda 73 yaşında olan ressama: “Gözünden ameliyat olduğunu işittim. Resim yapman için bundan sonra gözlerin yeterli olacak mı?” diye konuştu. Ünlü ressam: “Sanırım yeterli olacak,” cevabını verdi. Ardından da şu eklemeyi yaptı: “Ama göremediğim zaman da resim eleştirmenliği yapacağım. Yani işsiz kalmam söz konusu değil.” Bir konuyu eleştirmek çok kolaydır ama onu yapmak zordur. Öğrencilik yıllarımdan beri beni en çok etkileyen, ses tonuyla, barışçıl, sevecen tutumuyla, insanlara güven veren duruşuyla dönemimizdeki herkese müthiş bir şevk aşılayan Zülfü Livaneli ülkemizin son yıllarda yetiştirdiği en önemli müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmendir.

İNSANCIL DURUŞ

Zülfü Livaneli, insanları eleştirmenin çok kolay ama yargıç olmanın zor olduğunu dile getirir. Zaman zaman Trilye’de konuk ettiğim ama vejetaryen olduğu için de sık göremediğim Zülfü Livaneli’ye geçtiğimiz hafta değerli işadamı Necati Yağcı’nın kardeşinin düğününde rastladım. Ayhan Sicimoğlu, Ferhat Göçer gibi ünlülerin de sahne aldığı Marriott Otel’deki düğünde sanatçının güzel sesini dinlemek için büyük ilgi gelince sahnede şarkı da söyleyip hepimize nostalji yaşatan Livaneli, gerçekten efsane olmuş bir sanatçıdır.

HER PARMAĞI MARİFETLİ

ABD’de Fairfax Konservatuarı’ndan mezun olan Zülfü Livaneli birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı. Eserleri Joan Baez, Maria Farantouri, Maria del Mar Bonet gibi yabancı sanatçılar tarafından, Türkiye’de de Leman Sam tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca üç yüze yakın besteye ve otuz film müziğine imzasını attı. Amcaları ve babası hakim olan Livaneli, bugüne kadar “Yer Demir Gök Bakır”, “Sis”, “Şahmaran” ve “Veda” adlı dört film yönetti. Valencia Film Festivali’nde Altın Palmiye ve 1989’da Montpoller Film Festivali’nde Altın Antigone ödülüne layık görülen uzun metrajlı filmleriyle çok ses getirdi. “Sis” En İyi Avrupa Film Ödülü’ne aday gösterildi. Livaneli’nin filmleri yurt dışında ABD, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya’da gösterildi ve büyük ilgi gördü. BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.

TIRNAKLARIYLA YÜKSELDİ

İsveç’te yaşadığı o zor günlerinde hiç yılmadan bulaşıkçılık dahil pek çok işte çalışarak ekmek parası kazandı. Ama şöhret, zirvede olmak onun çizgisini hiçbir zaman bozmadı. Her zaman sıcak, mütevazı, gülümseyen bir yüz, yardım eli uzatan bir dost oldu. Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikis Theodorakis gibi ünlü kişilerle dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu. 19 Mayıs 1997 tarihinde Ankara Hipodrom Meydanı’nda verdiği konsere 500 bin kişinin katıldığını görünce böyle bir rekorun bir daha kırılmayacağını söylemiştim. Siyaset deneyimlerinde de çok iyi sonuçlara ulaşan Livaneli, prensiplerinden ödün vermeyen tutumu nedeniyle daha çok sevdiği işlerde, yeteneklerinin yönlendirdiği alanlarda daha mutlu oldu. Kitaplarını okuyan, şarkılarını dinleyen dostlarıyla zaman zaman sohbetlere katılan Livaneli, çok iyi bir dinleyicidir aynı zamanda. Eleştirileri dinler, görüş alışverişinde bulunur. “Düşünceleriniz benim için yol işaretleri değeri taşıyor” der o sevecen üslubuyla. Sevgi yüklü bir insan olan Zülfü Livaneli, “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey” demektedir sık sık. Onun ağzından düşürmediği sözleri sevgi ve barıştır. Zülfü Livaneli’yi tanıdığım günden beri hep iyiliklerin peşinde koştuğuna, adeta iyilik timsali olduğuna inanmışımdır her zaman. Tıpkı aşağıdaki denizyıldızı öyküsündeki çocuğun yaptığı gibi: “Kıyıda binlerce denizyıldızı vardı, Küçük bir kız ölmesin diye onları, Birer birer denize atmaya başladı, ‘Uğraşma canım’ dedi annesi, ‘Bu hiçbir şeyi değiştirmez ki’ Kız bir an durdu ve elindeki denizyıldızına baktı ‘Bunun için değiştirecek ama’”

Yorum Yazın