1Yorum

Zarafetin Temsilcileri

Bir uçak kazası sonucu Amerikalı ile Japon ormanda mahsur kalırlar. Vahşi bir kaplanın kendilerine doğru geldiğini gören Japon, hemen ayakkabılarının bağlarını bağlamaya yeltenir. Bunu gören Amerikalı alaylı bir ifadeyle: “Kaplandan daha hızlı koşacağını mı sanıyorsun?” der. Japon’un cevabı ise şöyle olur: “Senden hızlı koşmam yeterli!” 36 yıldır Amerika’da herkesten hızlı koşan, çok değerli bilim adamı Prof. Dr. Umran İnan, geçtiğimiz hafta 29 Ekim Resepsiyonu’na katılmak üzere Ankara’ya geldi. Pek çok İstanbullu gibi “Trilye’ye uğramadan Ankara’dan dönülmez” ilkesine bağlılığını kanıtlamak için Trilye’ye zarif eşi Elif Hanım’la birlikte geldi. Kendisinden çok etkilendiğim bu değerli bilim adamını sizlere tanıtmak istedim. Koç Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Umran İnan’ın göreve başladığı zamanlarda hakkında pek çok yazılar çıktı, güzel şeyler anlatıldı ama bir de ben anlatmak istedim.

MÜTEVAZI KİŞİLİK

Uzun yıllardır Amerika’nın yaptığı başarılı uzay çalışmalarında önemli bir etkinliği olan bilim adamı Prof. Dr. Umran İnan, 36 yıl boyunca büyük başarılara imza attı. Stanford Üniversitesi’nde 25 doktora öğrencisini bırakıp Koç Üniversitesi’ne rektör oldu. İnan, Colombia Mekiği uzaydaki görevini bitirip de dünyaya dönerken parçalanınca Houston’a çağrıldı ve tam 12 saat generallerle birlikte toplantı yaptı. Uzay iletişiminde kullanılan düşük frekanslı elektromanyetik dalgalar konusunda uzmanlığı ile tanınan Umran Bey, bu kadar önemli kariyere rağmen sanki bir öğrenciymiş gibi tevazu sahibi bir insan. Sabahları kampuste eşi Elif Hanım’la yürüyüş yapan, sporu hayatından hiç çıkarmayan Prof. Dr. Umran İnan, üniversitenin öğrencileri ile iç içe, sanki onlardan biriymiş gibi. Kaprisi olmayan, sadelikten hiçbir zaman vazgeçmeyen bir yapısı var. Üniversite sınavlarında birinci olan İzmirli genci ailesiyle birlikte bir saat ofisinde ağırlayıp, dereceye girememiş ilk 1500’deki öğrencilerin görüşme talebine de kayıtsız kalmamış, görüşmek isteyenlere kapısını sonuna kadar açmış, yapmacık olmayan çok içten davranışlarıyla herkese samimi yaklaşımlarda bulunmuştur.

ANTARKTİKA’DA İSMİ VAR

13 kez gittiği Antarktika’da yaptığı çalışmalar nedeniyle bir tepeye ismi verildi Profesör İnan’ın. Ekibiyle birlikte gerçekleştirdiği cihazlar bugün yedi kıtada, kırk beş ayrı yerde atmosferdeki elektromanyetik dalgaları ölçüyor. Dünyaca tanınıyor Prof. Dr. Umran İnan. Erzincan’ın bağrından kopup, Ankara’ya gelen ve ODTÜ’de lisans ile yüksek lisans eğitimini tamamlayan İnan, daha sonra Stanford Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünde Robert Halliwell’den Jeofizik ve Çok Düşük Frekans Radyo Bilimi alanında doktorasını aldı. 1992 yılında Stanford Üniversitesi’nde Profesör unvanı alan İnan, 2009 yılına kadar akademisyenlik görevine devam etti. 1997 yılında yine Stanford Üniversitesi’ne bağlı olan Uzay, Telekomünikasyon ve Radyo Bilim Laboratuarlarının (STAR) Direktörlüğü’ne atandı ve 2009 yılına kadar sürdürdü bu görevini. Akademik hayatı boyunca Jeofizik, Yakın Uzay, İyonosfer ve Atmosfer Fiziği, Radyasyon Kuşakları, Elektromanyetik Dalga - Temel Parçacık Etkileşimi ve Çok Düşük Frekanslı Radyo Bilimi alanlarında çalışmalar yaptı.

SAYISIZ ÖDÜL SAHİBİ

Prof. Dr. Umran İnan, üç kez Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi (NASA) tarafından Grup Başarı Ödülü’ne layık görüldü, Stanford Üniversitesi tarafından Tau Beta Pi Ödülü ve Allan V. Cox Madalyası’nı aldı. Ayrıca Uzay İletişim Bilimi’nin ‘Oscar’ı olarak kabul edilen Appleton Ödülü’ne layık görüldü. 2010 yılında Tübitak Özel Ödülü alan İnan’a verilen en büyük ödül ise öğrencilerinin gönlünde kurduğu tahttır.

DENEYİMLERİNİ AKTARIYOR

Sohbetine doyamayacağınız donanımlı insan İnan, rektörü olduğu Koç Üniversitesi’ni mükemmellik merkezi yapmayı ve dünya çapında bir eğitim merkezi olmasını sağlamayı kendisine hedef seçmiş ve göreve başladığı günden beri de başarı üstüne başarı katıyor. Özel hayatında da sadeliğe çok önem veren Umran Bey, deniz ürünlerine oldukça meraklı. Ankara’ya geldiği gün menüde bir adet trançayı görünce çok sevindi. Uzun yıllardır Amerika’da yaşadığını, trança balığını çok özlediğini, kaybolan bir balık olduğunu anlattı. Ankara’dan ayrıldıktan sonra da kibar bir mektupla yaşadığı kısa zamandaki mutluluğunu dile getirip teşekkür etti İnan. Böylesine kibar bir insanın dünyanın en büyük projelerine imza atmasına rağmen içimizden biri olmaktan asla uzaklaşamadığını anlatır gibiydi adeta. Başarının insanı kibirli, bencil ve kendini beğenmiş birine dönüştürerek şımarttığı görüşü doğru değildir. Aksine başarı insanı alçak gönüllü, anlayışlı ve kibar kılar. Asıl başarısızlık insanı zalim ve buruk biri yapar. Her şey hayal edebileceğimizden basit, düşünebileceğimizden çapraşıktır. Sade yaşam her zaman zarafetin temelidir. İyi pazarlar.

Yorum Yazın