0Yorum

Tahmin Etmediğiniz Sonuçlar Kanunu

                   Atatürk hayranı İngiliz yazar Andrew Mango ile sohbetimiz esnasında bir ara “Süreyya Bey bazen istemediğimiz olaylar bizi güzel sonuçlara götürebiliyor” dedi. Hemen aklıma benim yaşamakta olduğum güncel olaylarla ilgili konularım geldi. Sabah Ankara’da her pazar yazdığım yazılarda sık sık Türkiye’nin dört ayrı denizi olduğunu ve bu denizlerin hiçbir ülkeye nasip olmayacak kadar lezzetli ürünler verdiğini, denizlerimizi korumamız gerektiğini ve eğer başarırsak denizlerimizin akvaryum olacağını vurguladığımı hatırlarsınız. Bu konuda Ankara’da artan balık tüketimi ve tedarikçilerde birazcık da olsa bilinçlenme olduğunu istatistiki olarak görmem beni mutlu ediyor. Hatta balık temin ettiğim balıkçılarıma zaman zaman diyorum ki “küçük ıstakoz, yumurtasını dökmemiş balık gibi canlıları yakaladığınızda ölmemişlerse tartın, faturaya ekleyin ama denize geri bırakın”. 

İMRALI BEREKETİ 

                   Yalnız son zamanlarda hiç tahmin etmediğimiz bir gelişme oldu. İmralı ve civarı yasak bölge ilan edilince balıkçılar bölgeye yanaşamadı ve Marmara Denizi’nde kaybolmaya yüz tutan pek çok tür yeniden kendini göstermeye başladı. Istakozlar, langustolar bölgede tekrar bollaştı. 

KARDAK SİHRİ

                   Son yıllarda Yunanlılarla krize neden olan Kardak kayalıkları ise çipura lezzetini bize tekrar  hatırlattı. Kardak’ın bu kadar kıymetli oluşunun iki ülke arasında sürekli gündem yaratmasının nedenini sadece o bölgede bulunan bir yosuna bağlayanlar var. Bu yosunun çipuralarda afrodizyak etkisi yarattığını ve yosunlara sürünen balıkların mutlu olduğunu, çok ürediklerini söyleyenler var. Ama bence bunlar varsayımdan öteye gidemiyor. Asıl neden her iki ülkenin balıkçılarından arındırılmış bölgede balıkların bıraktıkları yumurtalar milyonlarca balık oluyor ve trollerin etkisinden uzak olduğu için de bölge verimli oluyor. Riskleri göze alıp bölgede avlanan balıkçılar binlerce deniz çipurasını yakalayıp çok büyük paralar kazanıyorlar. 

QUICK CHINA’NIN YÜKSELİŞİ 

                1998 yılında emekli olmadan önce kendi işimi kurma hazırlıkları yapıyordum.  O zamanlar Merit Altınel Otelinin  aşçıbaşısı Veli Özer, yardımcısı İsmail Özdemir ile birlikte yeni açılan Türk – Japon Kültür Merkezinin restoranına talip olmuştuk. Vakfın başkanı eski Merkez Bankası başkanlarından değerli bürokrat  Cafer Tayyar Sadıklar idi. Kendisinden randevu aldık ve vakfın restoranına talip olduğumuzu söyledik. Bize umutsuz bir şekilde bakıp münasip görmedi ve başka birisine kiraya verdi.

              Cumhuriyetin kuruluşundan beri restoran sıkıntısı çeken Ankara’nın bu kısır döngüsüne Atatürk bile el atmış, Karpiç’i Ankara’ya getirtmişti. Yabancı sefirlerin gidebileceği, yabancı konukların ağırlanabileceği yerlerden uzun yıllar yoksun kalan Ankara’ya son zamanlarda en çok nefes aldıran restoranların başında girişimleri ve vizyonuyla sektöre her zaman öncülük eden tanınmış iş adamı Ersin Üner’in oğlu Bohaç Üner’in açtığı Çin lokantası Quick China gelir. Göğsümüzü kabartarak gittiğimiz mekanın yöneticisi İsmail Özdemir Japon Vakfında  açamadığı restorana kavuştu ve Türk insanının alışmaya yeni başladığı suşiye menülerinde ağırlık vererek Filipinler’den getirdiği suşi ustaları ile birlikte çalışmaya başladı. Ama zaman zaman ustaların kaprisi  ve ülkelerine geri dönme arzularının yarattığı sıkıntılar İsmail ustayı dünya çapındaki yarışmalarda birincilik kazanacak kadar iyi bir suşi ustası yaptı. Ankaralı hanımlara da bu konuda dersler verip artık öğretmenlik de  yapıyor. İşte tahmin etmediğimiz sonuçlar kanununun bize kazandırdıkları!!.    

            İnandığınız yolda bir köşeye sıkıştığınızda, artık daha fazla asılamayacağınızı duyumsayacak kadar her şeyin aleyhinize olduğunu düşündüğünüz anda asla vazgeçmeyin. Çünkü o an rüzgarın yönünü değiştireceği andır. İşte bu anda tahmin etmediğiniz sonuçlar kanunu size çok şey verir. İyi pazarlar.

 

BİR İNCİ ÖYKÜSÜ

         Bir istiridye, komşu istiridyeye şöyle der:

         “içimde büyük bir sancı var. Ağır,  yuvarlak ve bana çok ıstırap veriyor.” Öbür istiridye tepeden bakan bir hoşnutlukla yanıtlar.

         “ Göğe ve denizlere şükürler olsun ki  benim içimde hiçbir sancı yok, içimde ve dışımda herşey iyi ve tamam.”

                   O sırada oradan geçmekte olan bir yengeç iki istiridyenin konuşmasını duyar,  içinde ve dışında herşeyi tamam olan istiridye ye şöyle der. “ Evet iyi ve tamamsın, ama komşunun taşıdığı sancı gerçekte son derece güzel bir inci.” 

 

 

Yorum Yazın