0Yorum

Çiğdem Tunç Trilye İçin Yazdı

 

 

Çok olmadı…

Daha dün gibi, Mahmure Sultan'ın beni kolumdan çekiştire çekiştire Emin Çölaşan'ın masasına götürüp de kitabıma imza istettirdiği o akşamdan bu yana çok olmadı…

Ya da oldu mu?

Emin Bey kulakları çınlasın ne kadar da zarif, imzalamak üzere kitabını elimden aldığında ayrı kalkıyor ayağa, imzalayıp bana geri vermek üzereyken yeniden ayaklanıyor. Masadaki eşi ve dostları sevgi dolu sohbetleriyle bizi selamlarken Süreyya Bey'e kaçamak bir bakış fırlatıyorum:

"Senin bu çılgın karın sağımdan solumdan ittirip, yeni yeni sohbetlerde başrol kapmasa bana da, masama dönüp lakerdamın hakkını verebilsem, elaman Süreyya Bey"…

Tabii hanımlararası üçlü koalisyonun o gece, orada, Trilye'de, masada kurulduğunu gören Süreyya Bey her akıllı erkeğin yaptığını yapıyor ve "arazi" oluyor.

Kurnaz adam!

Beyser (Semizoğlu), Çiğdem (Tunç) ve Mahmure (Trilye imparatoriçesi, kendi karısı) bir arada…

Herkes aynı anda konuşuyor ve ne tuhaftır ki herkes birbirini gayet iyi duyuyor ve cevaplıyor…

Maazallah!

Akıllı adam, kaçıyor ve gecenin sonuna kadar masamızı zarifçe biz kadınlara bırakıyor…

Ben sonunda lakerdamla başbaşa kalabiliyorum bu defa da Beyser'le Mahmure'nin Tontik sohbeti koyulaşıyor.

Onlar her ikisi adambaşı kırkbeşer dakika süren tiradlarını atarlarken, sonrasında "Pumpkin ve Tontik" ana temalı beraber ve solo repertuarlarını sunarken ben de azıcık rahatlıyorum ve tabağımdakilere konsantre olabiliyorum. Hem de ne olma, sırasıyla kalamar tava, kalamar ızgara, tereyağında jumbo karides bir daha ve yine bir daha kalamar ızgara, zeytinler, zeytinyağına banılan esmer ekmekler, mide fesadı, Lansor adlı mide ilacım yanımda mı? Yeniden kalamar ızgaralar, bu arada hala susmadılar, aynı anda konuşuyorlar berber makası gibi, Koray Tontik'i getirdi, Koray kızıyor, girlfriendi bekliyor, bu bir Cumartesi gecesi, Koray dadılık yapıyor, Tontik aç, o da kalamara dalıyor, Beyser hiç susmuyor hiç, benim buzlarım bitiyor, Yeşil Efe, bir kadeh, bir kadeh daha, daha da buz, buzları katur kutur ısırıyorum, yan masalar dahi dönüp bakıyor, Mahmure hiç rahatsız olmuyor, haftada bir deli kontenjanları varmış, bu akşam bizimle o kontenjanı değerlendiriyorlar, viskisinden bir yudum alıp kahkahasını patlatıyor, hoş kadın çok hoş bir kadın, fotoğraflarımı çekiyor Süreyya Bey, Tontik de yanımda, anası bana çeki düzen vereceğine anasının biricik aşkı dediği Tontik'ine imaj danışmanlığı yapıyor, bu defa Beyser fenalaşıyor, Lansor onun elinde, çünkü çok yedi, çok, ilacını kabak tatlısıyla birlikte alıyor, arka masada "aşk" oturuyor, çaylar geliyor, daha çok erken, "Yeşil efem, Yeşil efemi verin" diyorum, vallahi gördüm, aşk, bir arka masada oturuyor ve Tontik Trilye'nin içinde patinaj çekiyorrr…

Aaaaah!

Bahçeye kaçtım.

Yalnız başınayım.

Kış bahçesi.

Kar aydınlığıyla diyorum kendi kendime, ilk düştüğünde bu sessiz bahçeye, kar aydınlığıyla yıkanacağım isimsiz bir silüet misali.

Geceyi dinliyorum, geceyi işitiyorum…

Halı misali yumuşacık güz yaprakları gizli bir şarkı söylüyorlar Trilye bahçesinde… Bu duayı   bir ben duyabiliyorum bir de hiçkimse…

Ayak sesleri yaklaşıyor, "aşk" çıkageliyor yanıbaşıma…

"Hoş geldin" diyorum, "seni farkettim".

"Hoşbulduk, bu senin için" diyor avucundaki şarkıyı bana uzatırken;

"Hiç, hiç mi hiç,

Pişman değilim asla ben" …

Piaf söylüyor.

"Aşk"ın duru güzel yüzüne bakıyorum… Uzunca bakıyorum ve "zor" diyorum kendi kendime.

Düşüncelerimi okurmuşcasına,

"Ama imkansız değil" diyor bana. Sonra gitmek zorunda kalıyor şarkımızı ve bahçemizi bana bırakarak.

Arkasından sesleniyorum,

"Burada olacağım, ilk kar düştüğünde"

Duysun diye iyice bağırıyorum ardısıra;

"Bekleyeceğim seni"..

Durup uzaktan tebessüm ediyor bana, gözlerime nişan almış.

 

Trilye'de bu gece çok mutluydum…

 

Çiğdem Tunç

 

Yorum Yazın