0Yorum

Koşmaktan Yorulmayanlar

Çin seyahatlerimin bir tanesinde iç Moğolistan’a gitmiştim. Başkent Hohhot’tan Gegentala Bozkırı’na kadar dolaştım. En çok dikkatimi çeken her yerde Cengiz Han’ın fotoğraflarının asılı olmasıydı. Bir gün mihmandarımız onunla ilgili bir öykü anlattı. Ordusu, güçlü bir düşman tarafından dağıtılmış. Düşman askerleri civarı gözden geçirirken imparator terk edilmiş bir ağılda saklanıyormuş. Orada yatarken ve kendisini umutsuz ve mahzun hissederken, karıncanın bir mısır tanesini dik bir duvarın diğer yanına taşımaya çalışmasını seyretmiş. Mısır tanesi, karıncadan daha büyükmüş. Karınca taneyi duvarın üstüne tam altmış dokuz kez taşımaya çalışmış. Altmış dokuz kez geriye düşmüş. Yetmişinci denemesinde mısır tanesini tepeden diğer tarafa itmiş. Doğada gördüğü olumlu bir örnekten ilham alan Cengiz Han, bağırarak sıçramış, o yılmaması gerektiğini anlamış, kuvvetlerini toplayıp düşmanı bertaraf etmiş. Sonunda imparatorluğu, Karadeniz’den yukarı Ganj Nehri’ne kadar uzanmış. Genelkurmay’da çalıştığım yıllarda karargâhın karşısındaki lojmanda kalırdım. Sabah trafiğinden etkilenmeden erken saatlerde karargahtaki mutfağa gelir, Şef Doğan Güden ile yemeklerin hazırlanmasına nezaret ederdim. Bu arada tüm gazeteleri de gözden geçirirdim. Günlük makaleleri hızla okuduktan sonra, başarı öykülerine ve gastronomi yazılarına oldukça zaman ayırırdım. Bir sabah benim gibi erken saatlerde işinin başına gelen genç ve güzel bir hanımefendinin röportajına takıldım. Cengiz Han’a ilham veren karınca gibi çalışkan, özverili, Cafemiz efsanesini yaratan hanımefendinin başarısının gelecekte daha da hissedilir dozda artacağını o yazıyı okuyunca anlamıştım. Gamze Cizreli, dışarıda yemek yeme alışkanlığının çok sınırlı olduğu Ankara’da inanılmazı başardı.

MARKA YARATICISI

Cafemiz’in başarılı olması önce Arjantin Caddesi’nin sonra da Filistin Caddesi’nin yazgısını değiştirdi: Birkaç büyük sanayi kuruluşunun istihdam ettiği kişi sayısından daha fazla çalışanın oluştuğu bir dizi kafe, restoran, pastane doluşuverdi. Hareketlilik başladı. Mağazalar bölgeye taşındı, manavların, kuruyemişçilerin, taksicilerin yüzü güldü. Kuki ve Quick China kendi tarzında ilk örneklerdi. Hiç kopyacılık yapmadı, hep kendi tarzını yarattı Gamze Hanım. Kendisi gibi işletmeleri de kişilikliydi. Gamze Cizreli risk almayı seven, örnek bir girişimcidir. Kuki ve Cafemiz karmasından oluşan Big Chefs’in ünü sınırları aştı. Ankara Gamze Hanım’ın sayesinde marka ihraç eden bir kent oldu. Sanko Holding ile Gaziantep’te kurulan ortaklık, kebap kentine lezzetli steakleriyle meydan okudu adeta. Sonra peşinden İstanbul geldi. Lezzet sektöründe bir Ankara markasını İstanbullular’ın beğenmesi benim göğsümü kabarttı. Ankara’yı taşra gören İstanbul’un ezberi bozuldu ve ünlü simalarının uğrak yeri olan Big Chefs’lerin her geçen gün kaliteli imajı güçlendi.

Dünyanın en zor işlerinden sayılan restoran işletmeciliğini hem de bir bayan olarak başaran Cizreli ile övünç duymak her Ankaralı için mutluluk vericidir. Yorulmak bilmeyen enerjisine hayran olmamak elde değil. Televizyon programları, gazete yazıları, üniversitede verdiği dersler, işlettiği mekanlar, hangi koltuğunun altına sığmaktadır bilinmez ama bir iki uçak seyahatinde rast geldiğim Gamze Hanım yolcu bekleme salonunda bile yanında taşıdığı bilgisayarıyla çalışır. Zamanını hiç boşa geçirmez. Ankara’daki dostluklardan, güvenden, huzurdan çok memnun olan Cizreli diğer illerde şubeler açsa da Ankara sevdasından bir türlü vazgeçemez. Pek çok sosyal sorumluluk projesinde de aktif görevler alan Gamze Cizreli, Ankara’ya da çok şeyler borçlu olduğunu sık sık dile getirmektedir. Girişimci ruhu onu sürekli başarılı kılacak bir alt yapının çimentosuna benzer. Girişimci kişilerle girişimci olmayanlar arasındaki fark aynen gece ile gündüz arasındaki fark gibidir. Cesaretli ve çalışkan bir kadın ise tek başına çoğunluktur.

Yorum Yazın