0Yorum

Geleceğini Önceden Biçimlendirenler

Her şeyden sürekli şikayet eden, her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan kız, hayatın kendisine göre çok kötü olduğunu her fırsatta dile getiriyordu. Sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu. Yaşam ona göre çok kötüydü. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına. Genç kızın bu yakınmaları karşısında mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden beklemeye başladı. Kızı da hiçbir şey anlamadığı gibi bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi merakla bekliyordu. Ama o kadar sabırsızdı ki sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı. Kızına dönerek sordu: “Ne görüyorsun?” “Patates, yumurta ve kahve,” diye alaylı bir cevap verdi kızı. “Daha yakından bak bir de” dedi baba, “Patatese dokun.” Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi. “Aynı şekilde yumurtayı da incele.” Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü. En sonunda kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söyleneni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı: “Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?” Babası, patatesin de yumurtanın da kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi. Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertleşmiş, katılaşmıştı. Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı. “Sen hangisisin?” diye sordu kızına. “Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin? Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin, yumurta gibi kalbini mi katılaştıracaksın, yoksa kahve çekirdekleri gibi başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin?” Talat Kılıçarslan, Silahlı Kuvvetler’den Yüzbaşı rütbesi ile emekli olmuş, nesli tükenen insanlardandır. Trilye’nin uzun yıllardır Satın Alma ve Mesul Müdürlüğü görevini yürüten Kılıçarslan ile 1988 yılında tanıştım. Bir yaz günü çiçeği burnunda bir Üsteğmen Levazım Saymanlığı’na atanmıştı Siirt Tugayı’nın. Bezgin ama onurlu bir duruşu vardı. Dik duruşuyla çiviye benzetmiştim kendisini. Bilirsiniz ilk çekici dik duran çivi yer kafasına. Talat Bey’in de böyle bir çekiç yediği belliydi. Normalde İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirler atamalarda “A Bölgesi” olarak adlandırılır. Asgari ve azami kalış süreleri bellidir. Belli ki Talat Üsteğmen bir vukuat işlemiş! Çünkü zamansız bir tayindi. Talat Bey, Astsubay okulunu bitirdikten sonra binlerce kişinin girdiği sınavda birinciliği kazanıp, subay hazırlama okulundaki eğitimini tamamladı ve subay oldu.

GAZİ UNVANI VAR

1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda topçu sınıfında görevliyken Rumların havan atışları tacizine uğradı ve yaralandı. Uzun bir süre ameliyat ve tedavisi sürdükten sonra “Sınıfı görevini yapamaz” kararıyla levazım sınıfında görevlendirildi. Yıllardır Allah’tan istediği subay olup deniz kenarında bir yerde görev yapmaktı. Bu duası kabul gördü ki Talat Bey, hem subay oldu hem de dünyanın en iyi deniz manzaralı şehirlerinden birisi olan İstanbul’a tayin edildi. Sarayburnu Sirkeci Levazım Amirliği’nde görev yaptı. Fakat deniz kenarında pek mutlu etmediler onu. Katakullici bazı müteahhitler çizgisini bozmayan bu Anadolu evladına usulsüz işler teklif etti. Hatta bir gün valiz dolusu para ile gelmiş birisi. Karşılığında malı görmeden imza atmasını, kötü ve eksik malı geçirmesini istemiş. Talat Bey adamı kovalayıp, valizi tekmelemiş. Adam hem bağırmış hem de onu Siirt’e sürdüreceğini söylemiş. Gerçekten de öyle olmuş. Üç ay sonra Talat Bey Siirt’e sürüldü! Dürüst olmanın ödülünü aldı. Subaylığını hep kritik görevlerde geçirmiştir. Kendisine emanet edilen devletin her kuruşunu “Yetim hakkı var” diyerek kollamasını bilmiştir. Emekli olduğunda ne bankada parası, ne evi, ne de arabası olan Talat Bey, emekliliğinin tadını yine gece gündüz çalışarak çıkarmıştır. Gıda toptancılığında Türkiye’nin tanınmış firmalarından Öz Rize’de aktif görevlerde bulunduktan sonra bir yaz günü, çok sıcak bir havada kendi elleriyle, kan ter içinde kalarak getirdiği oğlunun davetiyesini teslim ederken Trilye’li olmak istediğini söylemiş ve ondan sonra yepyeni bir hayata adım atmıştır bu dürüst insan. Ülkeye iki değerli evlat yetiştiren Talat Bey’in kızı Özlem, ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünü derece ile bitirdikten sonra New York Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi bölümünde doktorasına başlamıştır. Oğlu Barış ise Remax firmasında Satış Taktikleri, Etkili İletişim, Beden Dili, Takım Çalışması, Kişilik Tipleri ile ilgili eğitim vermektedir. Uzun yıllar devletin menfaatlerini korumada gösterdiği titizliği iş yerinde de gösteren Talat Bey’in en büyük destekçisi ülkenin her yerinde görev yaptığında hep yanında olan çocukluk aşkı Süheyla Hanım’dır. Yaşamdaki hevesi hiç kırılmayan Talat Bey sanki hayata yeni başlıyormuş gibi, her gün heyecanını ve şevkini sürdürmektedir. Hayatta her zaman; saygı duyulacak veya duyulmayacak iş diye bir ayrımın bulunmadığını, iletişim kurmanın yalnızca konuşmak olmadığını, astları ile aynı asansöre binmenin asansörü düşürmeyeceğini, saygının el pençe divan durmak olmadığını, “Özür dilerim” demenin küçültücü ve yöneticiliğin sadece emir vermek olmadığını bilen, kendisi ve tüm dünya ile barışık, bunları tüm çevresine anlatıp aşılayacak kişiler aranmaktadır.

Yorum Yazın