0Yorum

Bir Ömür Yetmez


Beste çalışmalarına kendisini oldukça kaptıran ünlü sanatçı rüyasında bile beste yapıyordu. Yine bir gün kafasında oluşturduğu melodilerle yoldan karşıya geçerken, arabanın biri kendisine çarpıverdi. Sanatçının yere yuvarlanmasıyla ona çarpan araba da hızla olay yerinden uzaklaştı. Hastaneye kaldırılan sanatçı gözlerini açtığında yanı başında polislerle karşılaştı. Polisler sordu:
“Size çarpan arabanın plakasını alabildiniz mi?”
“Hayır” dedi sanatçı.
“Peki markası neydi?”
“Onu da görmedim.”
“Bize yardımcı olabilecek, hatırladığınız bir şey var mı?”
Sanatçı düşündü fakat çarpan araba hakkında hiçbir şey aklına gelmedi. Polisler ümitsiz bir şekilde “Üstad” dediler, “Ne olur biraz daha düşünün. Belki hatırlayabildiğiniz bir şey çıkar.”
Sanatçı, “Üzgünüm ama aklım o sırada yeni yaptığım besteyle öylesine meşguldü ki hiçbir şey fark edemedim,” dedi.
Polisler bu durumda işlerinin oldukça zor olduğu düşüncesiyle tam kapıdan çıkacakken, sanatçı “Hatırladım!” diye bağırdı.
Polisler hemen geri dönüp bilgileri not etmek için kağıt kaleme sarıldılar, bu arada sanatçı da ne hatırladığını söyledi:
“Arabanın egzozundan şöyle bir ses çıkıyordu; do, mi, fa…”
Recep Peker Tanıtkan Türkiye’nin yetiştirdiği çok değerli bir fotoğraf sanatçısıdır. Fotoğraf sanatına onun kadar düşkün bir kişiye şu ana kadar rastlamadım.
40 yıl önce Günaydın Gazetesi’nde gazeteciliğe başlayan Recep Peker Tanıtkan çok uzun yıllar Tempo dergisinde çalışmıştır.
Recep Bey’i emekli olduğum ve hizmet sektöründe çalışmaya başladığım ilk yıllardan beri tanırım. Tasnif dışı bir gazetecidir. Herkese iyilik yapmak ister. Çıkara dayalı ilişkileri hiç sevmez. Yaşamı boyunca kazandığı paraları hep çocuklarına ve fotoğraf makinelerine harcar.

VAHŞİ ATLARLA KAMP

Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra aktif gazeteciliğe başlayan Recep Bey, Tempo’dan emekli olduktan sonra bir gün boş kalmadan yeteneklerini ve deneyimlerini Türkiye’nin en hoş dergilerinin çıkarılmasına aktarmıştır. Bazen bir arının veya kelebeğin peşinde saatlerce koşup en muhteşem görüntüsünü almak için çaba sarf ettiğini pek çok kez hayranlıkla izledim. İşini bu kadar çok seven bir insana şapka çıkartmaktan başka yapılacak bir şey yoktur.
Sandıklı’da yaban atlarını çekmek için 2 gün minik bir çadırda battaniye ile kaldığı günleri çok iyi hatırlıyorum. Atlar suyun yanına gelip güzel pozlar verince ebedileşen fotoğraflarını onun açtığı kişisel sergilerde gördüm. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in genel başkanlığını yaptığı partinin simgesi olan atlar Demirel’i de hep sevindirmiş ve Recep Bey’in 1999 yılından beri açmakta olduğu kişisel sergilerin kurdelesini kesmiştir.
Konya’daki Meke Krater Gölünde gün batımını çekerken, istediği görüntüyü yakalayana kadar 8-10 gün kendisinden haber alamadığımız Recep Bey’in çektiği fotoğrafta ışığın iyi yansımadığından dolayı suratı hemen bir karış düşer. İşine o denli saygılı olan Tanıtkan, artık nesli tükenen kelaynak kuşları gibi ender insanlardan biridir.
Recep Peker Tanıtkan vizyon sahibi, donanımlı, hemen hemen tüm dünyayı birkaç kez gezen, modern Evliya Çelebi gibidir. Hala daha Küba’da Fidel Castro’nun muhteşem fotoğraflarını çektikten sonra kendisine hediye edilen puroları saklamaktadır. Kendisine puroların kurtlandığı konusunda telkinde bulunsam da anı olarak tutmakta ısrar etmektedir!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Foto Muhabirleri Derneği, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Muhabirleri Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği’nin üyesi olan Tanıtkan, sürekli basın kartı sahibidir.
Recep Bey’in, Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutacak sergilerinin her biri birbirinden güzeldir. Doğa ile ilgili sergilerde çiçeklerin, kuşların canlı olup olmadığından bile şüphe edersiniz.
Böyle önemli değerlerin az kaldığı son dönemlerde Recep Bey’le ne kadar övünsek azdır. Sanatını son yıllarda lezzetle buluşturan Tanıtkan, Trilye ve Uludağ restoranlarının muhteşem dergilerinin yapımında da aktif rol oynamaktadır. Ankara dergisi ise başkentimize müthiş bir hizmettir. Tüm eserleri yıllarca kitaplıklarda en müstesna köşelerde yerini muhafaza edecektir.
Bütün düşüncelerinizi elinizde yapmakta olduğunuz ve sevdiğiniz işin üzerine odaklayın. Güneş ışınları bir noktaya odaklanmadan önce orayı tutuşturamaz.
Gizli kalan yetenekler killi toprağa benzer. O, ayakkabılarınızdaki çamur olabilir, bir binadaki tuğla olabilir veya herkese ilham veren bir heykel olabilir. Önemli olan, onun nasıl kullanılacağıdır.
Şunu da unutmayın ki birkaç sineğin ısırması, yarışı kazanmaya azmetmiş bir atı asla durduramaz.

Yorum Yazın