4Yorum

Sevgiyle Yükselen Başarılar

“Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” diye sordular bilgeye.

Bilge, büyük bir sofra hazırladı ve sevgiyi dillerinden eksik etmemelerine karşın, onu günlük yaşamlarında hiç kimseye göstermeyen kişileri yemeğe çağırdı. Sofrada herkes yerini aldıktan sonra, önlerine birer tas sıcak çorba, sonra da derviş kaşıkları denen, sapları bir metre uzunluğunda özel kaşıklar getirildi.

Ev sahibi konuklarına bu kaşıkları nasıl tutmaları gerektiğini söyledi: “Herkes kaşığının ucundan tutmak zorundadır.” Konuklar, uçlarından tuttukları bir metre uzunluktaki kaşıkları güçlükle taslarına daldırıyorlar fakat kaşıklarına çorba doldurup, ağızlarına götüremiyorlardı. Ağızlarına bir kaşık çorba koyabilmeyi beceremeyen konuklar, yemekten kalktıklarında karınlarını doyuramamışlar, kaşıklarından dökülen çorbalarla da sofranın üstünü kirletmişlerdi.

Bilge, bir gün sonra ikinci bir yemek daveti verdi. Bu kez, sevgiyi gerçekten bilen ve her gün sevgiyle yaşayan kişileri çağırdı. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen, pırıl pırıl kişiler geldiler ve bu kez onlar yerlerini aldılar sofrada. Önlerine birer tas sıcak çorba ve sapları bir metre uzunluğundaki derviş kaşıkları getirildi. Onlara da kaşıkları ancak saplarının uçlarından tutabilecekleri kuralı söylendi.

Ev sahibi bilgenin “Buyurun, afiyet olsun” sözünden sonra sofradaki herkes, önündeki kaşığı sapının ucundan tuttu ve herkes kaşığını karşısındaki kişinin ağzına uzattı. Bu yöntemle herkes karnını doyurabildi. Konuklar sofradan kalktıklarında ise, sofranın üstünde dökülmüş tek damla çorba yoktu.

“Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” sorusunu soranlara bu uygulamayla yanıt verdikten sonra bilge, bir de öğütte bulundu:

“İşte,” dedi, “Kim ki sofrasında yalnızca kendini görür ve yalnızca kendini doyurmayı düşünürse, o kişi aç kalacağını da bilmelidir. Ve kim ki başkalarını da düşünür ve onları da doyurmaya çalışırsa, bir başka kişi tarafından o da kesinlikle doyurulacaktır. Çünkü yaşam denen bu pazarda, alan değil veren kazançlıdır her zaman.”

İsmail Çelik, paylaşmayı seven, yüreği sevgi dolu, çok değerli bir iş adamıdır.

Yıllar önce emekli olduğumda ikamet ettiğim Mebusevleri semtini çok severdim. Benim için adeta vaha gibiydi. Yemyeşil bir yerde, hemen Anıtkabir’in arkasında ağaçlarla kuşatılmış, müstakil binaların olduğu bir yerdi Mebusevleri.

Sabah yürüyüşlerimi o ağaçlıkların arasında dolaşarak yapardım ve büyük keyif alırdım. Birbirinden güzel binaların önünden geçerken bir tanesi farklılığıyla dikkatimi çekmişti: İsmail Çelik İnşaat.

CESUR İŞ ADAMI

Deniz ürünlerine oldukça meraklı olan İsmail Çelik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sahibi İsmail Bey’i, Trilye’yi açtığım ilk günlerden beri sık görmeye başladım.

1991 yılından beri faaliyetlerine devam eden firmanın ülkemizin gelişimindeki katkıları büyüktür.

İnşaat, enerji, petrol ve turizm sektörleri içeren ve binlerce çalışanıyla gurur kaynağı olan, İsmail Çelik Şirketler Grubu’na dönüşen firma, kuvvetli altyapısıyla, kaliteden ödün vermeden sistemli, prensipli çalışmasıyla, güçlü finansman yapısı, deneyimli kadrolarının inançlı ve özverili gayretleriyle dev adımlarla ilerlemektedir.

İNSANA DEĞER VERİR

İsmail Bey, ailesi ile birlikte de restorana geldiğinde en çok dikkatimi çeken konu onun mütevazılığıdır. Bu denli büyük işler başarmasına rağmen kişilik yapısından hiç taviz vermeyen, her şeyi hazmetmiş bir insandır Çelik. Duyguları çok güçlüdür, herkes tarafından sevilir.

İnsanlara bu kadar değer veren başarılı Anadolu insanının ülkemizdeki altyapı işlerinin gerçekleşmesinde payı çok büyüktür. Çalışma azmi, dürüstlük ve şeffaflık anlayışıyla en çok önemsediği konu özverili ve nitelikli insan kaynağıdır Çelik’in.

GELECEĞE YATIRIM

İsmail Çelik, inşaat sektörüne 1986 yılında mimar müteahhit olarak girdi. Beş yıl sonra kendi ismiyle anılan firmasını kurduktan sonra barajlar, tüneller, pompa istasyonları, sulama sistemleri, su ve atık su boru hatları, arıtma tesisleri, otoyollar, hidro-elektrik santraller, havaalanları ile konut ve endüstriyel bina inşaatları alanlarında geniş bir deneyime sahip oldu.

Ülkemizin her geçen gün enerjiye olan gereksinimi nedeniyle sektöre yönelip katkıda bulunmakta olan İsmail Çelik, turizmdeki geleceği de görmüş ve Türkiye’nin turizmdeki gözbebeği olan Bodrum’un Gündoğan beldesinde nitelikli villa, daire ve butik otel kompleksini faaliyete geçirmiştir. Mivara Otel konsepti ile de turizmde kalitenin ne denli önemli olduğuna dikkat çekmiştir. Deniz manzaralı odasında kaldığınız zaman tatilin bitmesini istemediğiniz güzellikte bir oteldir Mivara.

KOLTUKLARINDA KARPUZ ÇOK

İsmail Çelik’i tanıdığım yıllardan beri enerjisinde hiç azalma hissetmedim. Kendisini hayata bağlayan başarılı çalışmaları nedeniyle takdir edildiği kıymet bilinmiş ve sayısız ödüle layık görülmüştür. Dünya Su Konseyi’nden, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’na kadar firmasının ulusal ve uluslararası kuruluşlara üyelikleri mevcuttur.

Sektörünün gerektirdiği tüm kalite yönetim sistemi belgelerine sahip olan firmasıyla İsmail Bey, durmaksızın başarılara koşmaktadır.

Sosyal sorumluluk projelerinde, insanlara yardım etmede üzerine yoktur İsmail Bey’in. Her zaman yeniliklere açıktır, dinlemesini çok sever, öncü ve saygın kişiliği onu farklı kılmıştır. Kendisine bugünlere gelmesinde büyük destek veren zarif eşi Nezahat Hanım, oğlu Burak ve kızı Ebru’nun rolü büyüktür.

Kurtboğazı’ndan Osmaniye Belediyesi’ne kadar sayısız özel projeye imza atan İsmail Çelik, Elazığ’ın bağrından çıkmış, tırnaklarıyla müthiş başarılar yakalamış, çok değerli bir Anadolu insanıdır. Onunla ne kadar gurur duysak azdır.

Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır. Eğer süreç doğruysa, sonuçlar kendiliğinden olur. İyi pazarlar.

Yorum Yazın