0Yorum

İçindeki Devi Uyandıranlar

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

“Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”

“On yılda,” demiş kavak.

“On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

“Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!”

“Doğru,” demiş ağaç. “Doğru.”

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

“Neler oluyor bana ağaç?”

“Ölüyorsun” demiş kavak.

“Niçin?” “Benim on yılda geldiğim yere iki ayda gelmeye çalıştığın için.”

Şerafettin Mendi, Ankara’nın yetiştirdiği çok değerli, genç bir iş adamıdır. Gençliğinin baharında yakaladığı girişimci ruhunu adım adım sürdürmüş ve zaman onun emeklerini boşa çıkarmamıştır. 1989 yılında Siirt’te gönüllü olarak görev süremi bir yıl uzatmıştım. Amacım su sıkıntısı çeken tugayın suyunu 24 saat akıtmaktı. Teknik imkanlar buna elveriyordu. Atama döneminde karargaha kurmay başkanı olarak genç bir kurmay yarbay tayin oldu. Mükemmel Arapçası olduğunu öğrenince merak ettim sordum ve Siirtli olduğunu öğrendim. Genelde subayları memleketlerine tayin etmezler ama bu kez durum farklıydı. Hizmet aşkı ile yüreği yanıp tutuşan yarbayın Ankara’dan ziyarete gelen babası ile tanıştım. Evlerinin bahçesindeki bankın üzerinde yan yana sohbet ettik. İnanılmaz donanımlı, konuşkan, sevecen tavırlı ama gözleri görmeyen Hacı Sıtkı Mendi, Ankaralıların yakından tanıdığı Hacı Bayram Cami’nin 1939 yılından 1985 yılına kadar müezzinliğini yapmış nur yüzlü, kadife sesli, melek kalpli bir insandı. Benim sesimi uzaktan duysa bile hemen tanırdı. Ülkeye çok hayırlı evlatlar yetiştiren, Genelkurmay’da görev yaptığım yıllarda aramızdan ayrılan Hacı Sıtkı Mendi’yi unutmak mümkün değil. Galip Yarbay ile tugayın bahçesindeki kameriyede sohbet ederdik sık sık. Ailesindeki tüm kardeşleri devlette önemli kademelere gelmişti. Ailece çok başarılıydılar. “Süreyya Ankara’ya gittiğinde benim küçük kardeşim Şerafettin ile tanış, çok seveceksin” dedi. Girişimci ruhundan bahsetti ve Yüksel Caddesi’ndeki sıkma portakal suyuyla ünlü mavi büfeyi nasıl işlettiğini anlattı. Ziyaret ettiğimde kıpır kıpır, heyecanlı gencin iki hamle sonrasını görür gibiydim. Gerçekten de öyle oldu. Atatürk Orman Çiftliği’ndeki kaliteli ürünlerin halkla tanışmasından tutun, AOÇ’nin kaliteli elmacık suyunun işletilmesine varana kadar hep emek isteyen zor işlerin başarılmasında tanıdık Şerafettin Mendi’yi. İşlettiği benzin istasyonuyla, sahibi olduğu inşaat firmasının yaptığı inşaatların kalitesiyle, aldığı sayısız ödüllerle hem Ankara’nın hem de Türkiye’nin gururu oldu Şerafettin Mendi. Kardeşlerinin başarılarından gurur duyan, harama el uzatmayan, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla Silahlı Kuvvetler’de nam salan hafız Hacı Sıtkı Mendi’nin oğlu Yarbay Galip Bey, şu anda 2’nci Ordu Komutanı Orgeneral Galip Mendi. Hayatın akışı böyle bir şey. Geçenlerde Ankara Ticaret Odası’nın sektör temsilcileri seçiminde aday olan Şerafettin Mendi’nin yeni bir heyecan ile ülkesine çok yararlı hizmetler verme hazırlığında olduğunu hissettim. Tanıdığım günden beri hep dik tepelere tırmanmak arzusundadır ama başta yavaş yavaş yürümek gerektiğine inanarak. Ait olmaktan daha fazlasını isteyip katılacağım demektedir Şerafettin Bey. İlgilenmekten daha fazlasını yapıp yardımcı olacağını, hayal kurmaktan daha fazlasını yapıp çalışacağını, deneyimlerini öğretmekten daha fazlasını yapıp ilham vereceğini, kazanmaktan daha fazlasını yapıp kazandıracağını, vermekten daha fazlasını yapıp hizmet edeceğini, yaşamaktan daha fazlasını yapıp büyüyeceğini, arkadaşlıktan daha fazlasını yapıp dost olacağını, denemekten daha fazlasını yapıp başaracağını kendisine şiar edinmiş, ilkeli bir iş adamıdır Şerafettin Bey. Onun başarısının gizi ısrarla istemektir. Zaten öyle değil midir hep. Yapmakta ısrar ettiğimiz şey giderek kolaylaşır: İşin doğası değiştiğinden değil, bizim yapma yeteneğimiz geliştiğinden.

Yorum Yazın