0Yorum

Ankara’dan New York’a

TRT Türk’te yayınlanan, Genpower Jeneratör’ün sponsorluğunu yaptığı “Dünyanın Türk Şefleri” programının çekimleri için aralık ayının soğuk ve karlı günlerinde New York’taydık.
Uzun yıllar sonra ilginç başarılara rastladım Amerika’da. Yoğurttan, Ramazan pidesine kadar marka olmuş başarılı Türk girişimcileri üç hafta boyunca ekranlara taşıdık. Fırsat buldukça sizlere de tanıtacağım. Çünkü oralarda çok farklı dünyalar kurup başarıyı yakalamışlar ve gayet iyi ülkemizi temsil ediyorlar.

ÇANKAYA’DAN MANHATTAN’A

Ali Rıza Doğan, New York’ta Türk lokantası denilince herkesin aklına ilk gelen mekanlardan Ali Baba Restoran’ın sahibi. Sıcak dekorasyonu, servis elemanlarının samimi ve içten davranışları, yemek kalitesiyle farkındalık yaratmış bir mekan Ali Baba. Cumhurbaşkanı ve Başbakan New York’a gelince de yemekleri buradan istediğini söylüyor Ali Rıza Doğan.
Ankara’da Flamingo Pastanesi’nde çalıştığı günlerden itibaren 1986 yılında geldiği Amerika’da çektiği büyük sıkıntıları anlatırken içini çeken ama geldiği noktada yaşadığı mutluluğu gözlerinden yansıtan Ali Rıza Doğan son derece mütevazı bir iş adamı.

HAYIRSEVER YAPISI

Türkiye’den ayrılalı uzun yıllar olmasına rağmen geleneklerini unutmayan, ülkesine olan sevgisi artan Ali Rıza Bey’in sahip olduğu arabalarındaki plakalarda kendi adı, arka camda ise “K. Atatürk” yazılı.
Amerika’ya okumaya gelen öğrencilere “baba” edasıyla yaklaşıp onlara iş imkanı sağlayan ve öğrenim hayatlarında karşılaştıkları zorlukları azaltan çok değerli bir işletmeci Ali Rıza Bey.
Ali Baba Restoran’ın yemekleri de oldukça güzel. Zoru başarıp yurt dışında hem de okyanus ötesinde lezzeti yakalamış. Amerika’da Türk yemeklerini özleyen herkesin özlemini gideriyor yarattığı Anadolu nefasetiyle.
Baba Cemal Doğan’la birlikte 11 yıl İtalyan ve Amerikan restoranlarında bulaşıkçılıktan garsonluğa kadar her işi yapan Ali Rıza Doğan, 1997 yılında 34. Cadde’de kendi adının “Ali”sini, babasının da “Baba”sını alarak Ali Baba ismini koymuş ilk restoranlarına.
Ali Baba’s Terrace ve ilk açılan Ali Baba Restoran’larının duvarları mekanda yemek yiyen ünlülerin fotoğrafları ile dolu. Bunların içinde Amerikan Başkanları da var.
Ankara’yı çok özlediğini söyleyen Ali Bey, fırsat buldukça yılda bir iki kez Ankara’yı ziyaret etmektedir.

HARLEM’DE SAVANN RESTORAN

Harlem’de rahatça dolaşabileceğimize hiç inanmazdım. Eski Harlem değil artık, ev fiyatları uçmuş. Lüks mağazalar gani. Clinton ofisini taşıdıktan sonra Harlem’in çehresi değişmiş. Clinton ofisini taşır da Ankaralı Galip Bey restoranını taşımaz mı?
Galip Özbek 15 yıl işlek bir semtte restoran işlettikten sonra Harlem’de restoran açmaya karar verdi. Hem de Makine Mühendisliği kariyerinden vazgeçerek girdiği restoran işinde zoru başardı.
Yemek işine öyle hevesli ki Galip Bey. Amerika’ya ilk geldiği yıllarda annesi çok kızmış: “Evladım sende hiç akıl yok mu? Dünyanın kanını emen ülkede sana ekmek yedirirler mi hiç?” deyip Türkiye’ye dönmesini isteyen annesine cevabı başarılarıyla vermiş Galip Bey.
Müdavimi çok Savann Restoran’ın. Sevecen ve mütevazı kişiliğiyle kurduğu ilişkileri sonucunda tercih edilen bir işletme yaratan Galip Bey, yemeklerine birazcık yorum yapmış. Bence daha da güzel olmuş.
Mekanında Anadolu esintilerini çok kolay hissediyorsunuz. Sevgili dostum, Ankara’nın değerli iş adamlarından Muvaffak Akgün’ün damak tadına olan güvenim sonsuzdur. Kendisinin önerisiyle bulduğumuz Savann Restoran’da lezzet ön planda tutuluyor.

İLK GURME RESTORAN

New York’un ilk gurme Türk restoranı olarak adı geçen Turkish Kitchen dekorasyonuyla ve öne çıkan lezzetleriyle ülkemizi çok iyi temsil ediyor.

Son yıllarda tattığım en iyi kuzu pirzola ve Arnavut ciğerine Turkish Kitchen’da rastladım. Künefe tıpkı Antakya’daki gibi.
Ciddi ve titiz çalışmaları ile Amerika’da başarıyı yakalayan Turkish Kitchen’ın sahipleri Ilgar Peker ve Ahmet Yıldızel ile Ankara Hilton’dan yakından tanıdığımız mutfak şefi İbrahim Kılıç müthiş bir ekip çalışması gerçekleştiriyor.

Türkiye’de özlediğiniz hiçbir lezzeti aratmayacak nefasette bir restoran burası. Sıcak bir atmosferde kendinizi evinizde hissediyorsunuz.
Türk mutfağının ayak sesleri Amerika’da çok iyi duyulmaya başlamış. Bu ivmeyi yakalamış işletmecilerin yakın gelecekte İtalyanlardan, Japonlardan, Fransızlardan geri kalmayacaklarının ve yeni konseptler geliştireceklerinin kokusunu aldım bu ziyaretimde. Oldukça da mutlu oldum. Ankara her konuda öncülük yaptığı gibi, gastronomi alanında çok değerli işletmecileri yetiştirip başka ülkelere ihraç ediyor. Haftaya kadar ağzınızın tadı hep güzel olsun.

Yorum Yazın