0Yorum

Madrid’de Gastronomi Turu

Geçtiğimiz hafta sonu “Uluslararası Otel & Restoran Kalite Ödülü”müzü almak üzere Madrid’e gittik. Dünyanın 28 ülkesinden ödüle layık görülen otel ve restoran sahipleri ile tanıştık ve ülkemizde gastronominin çıtasının çok yükseldiğini, yüzyıllardır bereketli topraklarda hüküm süren atalarımızdan miras kalan etnik ve bölgesel mutfakları yavaş yavaş dünyanın tanımaya başlandığını anlatıp bir hayli ilgi uyandırdık. Gaziantep, Antakya, Denizli, Tokat, İstanbul saymakla bitmez bizim bölgesel mutfaklarımızın güzide yemekleri. Pek çoğundan Türkiye’ye gelme sözü aldığım Kanada’dan, Brezilya’ya, Lübnan’dan, Endonezya’ya kadar ülkelerin başarılı işletmecileri ile duygusal anlar yaşadık.

TOLEDO’NUN ADOLFO’SU

Maalesef Ankara’dan bir Avrupa ülkesine veya kıtalararası yapacağım uçuşlarda sıfır uyku ile yolculuk yapıyorum. Sadece uçakta birkaç saat kestirdiğim yolculuk sonunda otele yerleşir yerleşmez ver elini Toledo.

Oğlum Koray’ın arkadaşı Nicanor doğma büyüme Madridli. Pazar günü kapalıdır diye tahmin ettiğimiz Adolfo’nun Castilla-La Mancha’sının açık olduğunu öğrenince tam gaz Toledo’ya gittik.

Sıcakkanlı şef Adolfo bizi çok güler yüzle karşıladı. Av hayvanları mönüde ağırlıklı. Av hayvanlarının gerçekten doğada mı yakalandığını tartışırken Nicanor’un ağzına bir tüfek saçması gelince sözün bittiği yerde olduğumuzu anladık.

ZENGİN MAHSEN

Adolfo ve oğlu şaraba çok meraklı. Sokağın başındaki mahzene gidince gözlerimize inanamadık. Mouton Rotschild’dan Petrus’a kadar 10 bin şişelik mahzeni var. Biz şarapların uykusu kaçmasın, ışıktan etkilenmesin diye çekinmiştik mahzende fotoğraf çekmeye. Ama Adolfo niye çekmediniz diye gönül koydu. Oğlunun adına çıkardığı Adolfo isimli kırmızı şarapları çok kaliteli. Pazarlamaya oldukça inanıyor Adolfo. Madrid’de bir restoranı var.

EL BARRIL

Deniz ürünlerine meraklı ve tapas dışında bir şeyler yemek isteyenleri çok mutlu edecek bir yer. Kral yengeçten, ıstakoza, yılan balığı surimiden, midyeye kadar her türlü deniz ürününü taze olarak bulabiliyorsunuz.

Tipik bir İspanyol balık restoranı burası. Tam karşı çaprazında El Gran Barril isimli bar-restoran tarzı bir alt markası var. Burada aperatif alıp karşıya geçmenizi öneririm.

BOTİN MUTLAKA GÖRÜLMELİ

1725’ten beri faaliyet gösteren, Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş, dünyanın en eski restoranı olarak anılan Botin’de odun fırında yapılan etler ünlü.

Merdivenlerden inerken kafanızın çarpmamasına dikkat edin. Tarihte zaman tünelinde kısa bir seyahat gibi gelecek size ve duygularınızı gizleyemeyeceksiniz.

Restoranın karşısında da ayaküstü barlar var. Tipik İspanyol müdavimleri bulunuyor. Ernest Hemingway çok dolaşmış buralarda köhne masalarda kitaplarının bazılarını tamamlamış.

Ayrıca gurme pazarı Mercado De San Miguel’e mutlaka uğranmalı.

AHTAPOT DÜNYASI

Madrid’teki sigara satış makinelerinin direktörü olan Nicanor, ilgimizi çekebileceğini tahmin ettiği ahtapot temalı bir restoran olan La Gran Pulperia’yı önerdi.

Pamuk gibi Akdeniz ahtapotlarının hiç dokusu bozulmamış ve makasla kesiliyordu. Makul fiyatlı ve havaalanına çok yakın olması nedeniyle listeye alınması gereken bir yer.

Maalesef uçağın kalkış zamanında gastronomi fuarına Ferran Adria gelmişti. Ama alternatif maliyete bakılınca az zamanda çok işler başardık Madrid’de, fuara katılıp uçağı kaçırma riskini göze alamadık. Ferran Adria ile müstakbel gastronomi devrimleri ile ilgili sohbeti bir dahaki sefere bıraktık.

Yorum Yazın