0Yorum

İnandıkları Yolda Yürüyenler

Trilye’nin müdavim konuklarından Gamze Demirağ ve Barış Seyhan yaşama farklı bakış açısıyla bakan son derece zevk sahibi dostlarımdır. Bir gün parayla pulla ilgili bir konu açılınca “Ağabey, Bob Marley ölürken ‘Ziggy’ demiş biliyor musun?” dediler. Kendileri konuyu güzel bir şekilde anlattılar ve Bob Marley’in hayata dair söylemlerini daha ayrıntılı incelememe de vesile oldular.
Bob Marley kısacık ömründe 130’un üzerinde plak yapmış ve her biri dillere destan olmuş yüzlerce şarkısı bulunan, yaşarken efsaneleşen Jamaikalı reggae sanatçısıdır.
Reggae müziğinin sadece Jamaika sınırlarında kalmamasını sağlayıp, onu bütün dünyaya duyuran, bu tür müziğin kralı olarak anılan Marley, söz yazarı, şarkıcı ve gitaristtir. Şarkı sözü ve müzik alt yapısı öylesine gelişmiş ki kendisi bir müzik ansiklopedisi sanki.
1977 yılında futbol oynarken (tabii ki Jamaika’da o yıllarda çıplak ayakla) ayak başparmağında açılan bir yaradan dolayı deri kanserine yakalanan Marley, inandığı Rastafaryanizm dinine göre mezara tek parça girilmesinin istenmesinden dolayı parmağının kesilip iyileşmesine karşı çıktı, dolayısıyla da bu ölümü bile bile kabullenmiş oldu. Doktorlar çok basit bir operasyon olduğunu söylediler ama o asla kabul etmedi. Durumu iyice ağırlaşınca Almanya’dan ülkesine dönmek istedi Bob Marley. Jamaika uçağı Miami semalarındayken durumu iyice kritikleşti Marley’in. Uçak acil tıbbi yardım için Miami’ye acil iniş yaptı. 36 yaşında hayata gözlerini kapamadan önce yanındaki oğluna söylediği son söz “Ziggy” oldu. Ölümünden bir ay önce Jamaika’nın en büyük ödülü olan Merit’e layık görülmüştü ama onu almaya bile ömrü yetmedi. Hayata hep pembe gözlüklerle bakan sevgili Gamze ve Barış dostlarımın yıllar önce söyledikleri “Ziggy” sözcüğü bende çok etki yaratmıştır. Ziggy, “Para hayatı satın alamaz” anlamına geliyor.
Ömer Çelik, çok uzun yıllar öncesinden tanıdığım, ulusal bir gazetede yazdığı yazılarını sürekli okuduğum, Bob Marley’in ima ettiği gibi para ile hiç işi olmayan çok donanımlı bir insandır.

MÜTEVAZI KİŞİLİK

Tanıdığım günden itibaren başarı merdivenlerini koşar adımla ama çok sağlam basarak çıkan Ömer Çelik, Türkiye’de çok önemli konumlara gelmesine rağmen hiç değişmemiş, ender rastlanan siyasetçilerden birisidir.
Trilye’nin ilk açıldığı günden beri farklılığının farkına varan seçici ve titiz bir insandır Ömer Çelik. Siyaset bilimi üzerine master ve doktora yapan Ömer Çelik sıkı bir siyaset bilimcisidir.
Halktan kopmayan tavrı onu üç dönem üst üste milletvekili yapmış, Adanalılar Çelik’i bağrına basmıştır. Herkesle barışık, tam bir kucaklayıcı, insanlık duyguları ağır basan, çok okuyan, çok çalışan, evi milli kütüphane gibi olan, sosyal yönü çok kuvvetli ve insanlara güven veren siyasetçi görünümüyle takdir toplayan bir değerdir Ömer Bey.
Çok iyi İngilizce bilen, 22. Dönemde NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Üyeliği görevinde bulunan Ömer Çelik, prensiplerine bağlı, ciddi bir devlet adamıdır aynı zamanda. Hiç ufak hesaplar peşinde koşmaz. İnsanlığa, dostluğa, arkadaşlığa önem verir.

KÜLTÜR BAKANLIĞI’NA YAKIŞTI

Vizyonunu hep takdir ettiğim Ömer Çelik, Turizm ve Kültür Bakanlığı’na geldiği günden beri entelektüel birikimi ve demokratik duruşu ile hep takdir almıştır. Bir gün ayakkabısında bir toz, pantolonunda kırışıklık görmediğim, titiz bir bekâr olan Ömer Çelik’in bulunduğu her görevi temsil etmesinde başarısının temel unsurlarınsan birisi çok özenli oluşudur.
Ayrıca da giydiği her şeyi yakıştıran Çelik, tanıdığım en iyi giyinen ve giydiğini yakıştıranlardandır.

HER KONUDA DİKKATLİ

Bulunduğu ortamlarda hep ev sahibi olmak ister, paraya hiç önem vermez, konuklar hesap ödemeye hazırlanırken o yarım saat önce yardımcısı Kenan Bey’e mesaj çekmiş ve hesabı ödetmiştir bile.
Dostlarını unutmaz, vefalıdır. Kaprisi yoktur Ömer Çelik’in. Sahip olduğu makamı hissettirmek aklının ucundan bile geçmez. Kendisinden küçük yaştaki insanlara bile yol verir. Bu devirde inanılmayacak kadar tevazu sahibidir.
İnsanları tek tipleştirmeye kimsenin hakkı ve yetkisi olmadığını dile getiren ve mantıklı çıkışlarıyla zaman zaman herkesi sevindiren Ömer Çelik, siyaset dışındaki özel hayatında da gerçekten paylaşmayı, ekonomik gücü olmayanlara yardım etmeyi seven çok farklı bir kişiliktir.

HAMSİ TUTKUNU

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, seçim bölgesinin tercih ettiği yemeklerin aksine tam bir balık tutkunudur. Deniz ürünlerine oldukça ilgili olan Ömer Çelik’in olmazsa olmazı hamsidir. Hamsi mevsimini iple çeker. Balık Adana yemeden de ana yemeğe hiçbir zaman başlamaz. Ama tanıdığım çok önemli bir gurmedir. Izgara dışındaki yemeklere pek sıcak bakmadığı gibi dondurulan, kimyasal içerikli hiçbir yiyeceğe itibar etmez. Yeme içme konusunda her şeyi bilir. Yemeğin içindeki baharatların cinslerini, kullanılan yağı ve diğer malzemeleri kolaylıkla ayırt eder. Önüne gelen salatadan limon suyunun yeni sıkılan veya konsantre olup olmadığını ya da balığın çiftlik mi gerçek deniz balığı mı olduğunu anlar. Yani Kültür ve Turizm Bakanlığı’na getirilmesi tam isabet: Hem kültürcü hem de turizmci.

TAKDİR EDİCİ

Ömer Bey’in en önemli özelliklerinden birisi de takdir edici olmasıdır. O başarıyı ödüllendirir. Güzel şeylere destek verir. Bir ayağı Antalya’da bir ayağı Sultanahmet’te.
Kültür varlıkları ile yaptığı ataklar turizmcilere verdiği destekler uzun yıllar konuşulacak.
Çalışmayı övmenin ve çalışana şevk vermenin değerine yürekten inanan bir isimdir Ömer Çelik. Bir şeyi beğenince onu candan değerlendirir ve övmekte cömert davranır.
Yönetmek bir kumruyu avucunuzda tutmaya benzer. Çok sıkarsanız öldürürsünüz, çok gevşetirseniz elinizden kaçırırsınız. Bu yeteneği en iyi gördüğüm insanlardan biri Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’tir. O insanlığa, ülkemize yararlı yetenekleri pamuklar içinde tutmasını ve korumasını bilmiştir her zaman. İyi pazarlar.

Not: Can dostlarımız için soğuk kış günlerinde kapınızın önüne koyacağınız bir kap yemek veya ağaçlara havlu kâğıt rulolarına reçel sürüp yem yapıştırarak asmanız hayat kurtaracaktır.

Yorum Yazın