0Yorum

Çalışmaktan Yorulmayanlar

Bir zürafanın dünyaya gelmesi zorlu bir iştir. Yavru zürafa annesinin rahminden yaklaşık 3 metrelik bir yükseklikten aşağı düşer ve bu düşüş genellikle sırt üstü olur. Yeni doğmuş zürafa, birkaç saniye içinde yüz üstü dönerek ayaklarını vücudunun altına alır. Dünyaya ilk bakışta doğum sıvısının son kalıntılarını yüzünden ve kulaklarından silkeler. Şimdi, annesinden alacağı sert ama bir o kadar da şefkatli hayat dersine hazırdır artık!

Anne zürafa bebeğinin üzerine eğilir. Bir dakika kadar bekler ve sonra ilk bakışta çok mantıksız görünen bir şey yapar: Bebeğini ön ayaklarıyla tekmelercesine dürterek onu ayağa kalkmaya zorlar.

Yavru zürafa ayağa kalkmadığı takdirde bu zorlu süreç defalarca tekrarlanır. Ayakta durma mücadelesi çok önemlidir. Yavru zürafanın yorgunluğu arttıkça anne onu tekrar tekrar tekmeleyerek çabalaması için uyarır. Sonunda, yavru zürafa titrek bacaklarının üzerinde ilk defa ayakta durmayı başarır.

Daha sonra anne zürafa başka “ilginç” bir şey yapar! Onu yeniden tekmeleyerek yere düşürür. Niye mi dersiniz? Ona nasıl ayağa kalktığını hatırlatmak için! Vahşi hayatta bebek zürafalar için en güvenli yer, annelerin yanı ve sürüleridir, dolayısıyla sürüden ayrılmamaları için mümkün olan en kısa zamanda ayağa kalkmaları gerekir. Zira yırtıcı hayvanlar yavru zürafaları büyük bir keyifle takip ederler.

Anne şefkatiyle dolu bu hayat tarzını, yaşamını önemli kişilerin başarılarını inceleyerek geçiren Irving Stone’un sözleriyle bağlamak gerekir. Stone, bu özel insanların ortak noktalarını şöyle tarif ediyor:

“Onların hayatlarında hep peşinden koşacakları ve onları ayakta tutacak bir gayeleri ve düşleri vardır. Elbette ki insanın gayesine ulaşması kolay olmaz, bazen sert engellerle karşılaşır. Ama görünüşte sert ve çetin gibi görünen bu şartların altında, aslında insanı kuvvetlendiren özel incelikler vardır.

Bu insanlar defalarca darbe yerler, yere yıkılırlar, yıllarca bir şey elde etmek için çaba gösterirler. Ama yere yıkıldıklarında her zaman ayağa kalkarlar. Bu insanları yok edemezsiniz. Onlar çalışıp didinirler ve hedeflerine ulaşırlar. Hiçbir zaman yılmazlar.”

Reha Arar ismini İstanbul’da ilk radikal ve hummalı çalışmalarının yapıldığı günlerde duymuştum. Atanur Oğuz ve Reha Arar, İstanbul’un modern bir kente yakışır hale getirilmesi için projeler üreten, vizyon oluşturan bir yapı içindelerdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin temel taşlarıydı. Daha sonra Reha Bey’le gastronomi alanında yollarımız kesişti. Chaine des Rotisseurs Derneği’nin Türkiye’de kurulması ve yaygınlaşması için Atok İlhan ile birlikte büyük çaba harcadı.

MUTFAK AŞIĞI

Merit Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar, Hacettepe Üniversitesi’nde öğrencilik yaptığı yıllarda Ankara ile tanıştı, İstanbul’da yaşamasına rağmen Ankara ile irtibatını koparmadı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde müthiş işler yapan Reha Bey, yedi gün yirmi dört saat çalışan, çok değerli bir yönetici ve işadamıdır.

Turizm hayatına kıramadığı dostu Uran Holding’in sahibi İsmet Uran’ın ısrarıyla soyundu Reha Bey. Antalya Titreyengöl’de beş yıldızlı Grand Prestige Oteli’nin inşaatını bitirip açılışını yaptı. Daha sonra Türkiye’de inanılmaz başarılara imza atan, gıpta ettiğim işadamı Besim Tibuk ile yolları kesişti. Net Holding’te Genel Koordinatör Yardımcısı olarak göreve başlayan Arar, Merit Otelleri’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi.

VİRTÜÖZ ÖZELLİĞİ

27 yıldır yürüttüğü görevine aynı heyecanla devam ettiğine pek çok kez tanıklık ettim. El attığı her işte bir süre sonra zirveyi yakalar Reha Bey. Ondaki çalışkanlık, ondaki azim ilgilendiği konuya hemen tavan yaptırır. Hayatı boyunca sayısız ödülleri vardır. Fransa’da uzun yıllar yaşamış olan Arar, çok donanımlı bir insandır. Sürekli okur, sürekli gezer. Hem çok gezen hem de çok okuyan olduğundan hep sinerji oluşturur. Şarap ve yemek üzerine uzmanlığı, tadına doyulmaz tatlı sohbetleri ile gastronomi dünyamızın Reha Ağabeyidir o. Hümanist ve vefalı oluşu, insanlara yardım elini uzatışı, unutulmayan dostlukları onu hep farklı kılmıştır.

Chaine des Rotisseurs Derneği’nin “Maitre Hotelier” nişanına sahiptir, keskin damak zevki ve üstün gastronomi bilgisi onun çok önemli özelliklerindendir.

KUVVETLİ KALEM

Yıllardır Gecce Dergisi’nden, çeşitli gazete ve dergilerde yazılarını zevkle okuduğum Reha Arar, Milliyet Cadde’de lezzetli yazılar yazmaktadır. Bir yaşam gurusunun kaleminden “Tatlar, Dostlar, Anlar” isimli kitabı akıcı bir dille yazılmış, keyifle okuyacağınız bir kitap. Deneyimlerini aktarmış, güzel mekânları tanıtmış, güzel bir hizmet yapmış.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Özel Kalem Müdürüyken henüz otellerde bile catering işi yaygın değilken Metin Mörfi Menahem’e büyük çadırlarda catering hizmeti yaptıran ve İstanbul’da bu sektörün gelişmesine imza atan Reha Arar’a yeme içme dünyası olarak çok şey borçluyuz.

İNCE ZEVKLERİ VARDIR

Tarihi harita, minyatür itfaiye gibi koleksiyonları olan Arar, yeni tatlar, inovasyonlar peşinde iz sürer. Gençleri keşfedip teşvik eder. İşini severek yapanlara yürekten destek verir, herkesi kucaklar. En önemli meziyetlerinden biri yapıcı olmasıdır. Destek verdiği insanların başarısını görmek çok mutlu eder Reha Bey’i. Son derece zevk sahibi, kibar bir insan olan Arar için her başarı daha zor bir probleme girişin biletidir.

Hayatta elde etmek kadar büyü bozan bir şey var mı?

Yorum Yazın