0Yorum

Uludağ'ın Zirvesindeki Başarı

 

 

         Çocukluk yıllarımı öyle özlediğim zamanlar oluyor ki bilemezsiniz. Henüz ağır hayat şartları insanın omzuna yüklenmeden, gelecekle ilgili sosyal korku duygusuna kapılmadan, oyun oynamak ve ders çalışmaktan başka bir sorumluluk taşımadan yaşanan güzel günlerin verdiği haz bambaşkaydı. Televizyonun henüz icat edilmediği yıllarda vizyondaki bir filmi izlemek, kabak çekirdeği ve gazoz ikilisi ile birlikte sinemada olmak ne kadar keyifliydi. Çanakkale Belediye Başkanı merhum Reşat Tabak’ın sahibi olduğu Emek Sineması’nda babamın büfesi vardı. Antrelerde inanılmaz gazoz satılırdı. Kırk sekizlik gazoz kasaları hemen tükenirdi. Parça buzlarla soğuttuğumuz gazozlar yaz aylarında sığındığımız tek ferahlatıcıydı. Eski Çanakkale Belediye Başkanı ve eski Milletvekili İsmail Özay’ın babası merhum Hasan Özay’ın kendi ismiyle anılan “Hasan Gazozları” bölgede büyük ilgi görüyordu.  

         Kuleli Askeri Lisesi’ndeyken yaz aylarımız Karamürsel Kampı’nda geçiyordu. Bursa’ya yakın mesafede olduğu için kantinde hep Uludağ gazozu bulunurdu. Mataralarımızda kısa sürede ılıklaşan çeşme suyunu pek içemezdik. Eğitim molalarında kantine koşturur soğuk bir Uludağ gazozu ile kendimize gelirdik. Efsane gazoz ile ilk tanışmam 14 yaşımda olmuştu.

         Yıllar sonra yeme-içme konularına ilgim iyice fazlalaştı. Bazen gurme (tatbilir) bazen de gurman (obur) oldum. Gurmelik yaptığım sofralardan hep keyifle kalktım. Ama gurman olduğum akşam yemeklerinde ölçüyü kaçırınca bir kurtarıcı aradım ve sarıldım maden suyuna. İşte o zaman maden suyunun ne demek olduğunu ne işe yaradığını anladım. Gecenin zehir olmasını önleyen kurtarıcı aktörle o zaman tanıştım. Kavaklıdere Şaraplarının Satış Direktörü Caner Şener, damak tadına güvendiğim bir dostumdur. Son iki yıldır yeni evli olmasına rağmen Ankara dışına pek sık seyahat etmektedir. Geçenlerde İstanbul’dan Ankara’ya gelirken Bolu’da mola vermiş ve iştah açıcı yemeklerle başlayıp ölçüyü bir hayli kaçırmış. Neredeyse sofradan kalkamayacak duruma gelmiş. İki şişe Uludağ sodası içtikten sonra yoluna devam etmiş. Kendine nasıl geldiğini ve sodanın kendisini nasıl kısa bir sürede düzelttiğini anlatınca hiç şaşırmadım doğrusu.

DEVLER LİGİNDE BİZ DE VARIZ

          Uzun zamandır restorana canlı çiğ istiridye getirtiyorum. Ama maalesef Ankara’da ve Türkiye genelinde kabuklu deniz ürünlerine olan ilgi kabil-i ihmal derecesinde. 4 yıl önce bir akşam yemeğinde mostrada sergilenmiş olan istiridyelerden bir beyefendinin üç düzine (istiridyeler restoranlarda düzine ile satılır) istediğini görünce ve büyük bir keyifle yediklerini izleyince çok mutlu oldum. Hemen kabuklu deniz ürünleriyle çok ilgili olan bu beyefendi ile tanıştım. Tanıdık bir simaydı. Aynı zamanda Fransa’nın Fahri Konsolosu olan Mehmet Erbak, Uludağ gazozlarının efsane marka olmasında büyük emeği geçen yönetim kurulu başkanıdır. Fransızca, İngilizce ve İtalyanca bilen Mehmet Bey, Saint Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra öğrenimini Fransa’da tamamlamıştır. Son derece idealist bir insan olan Erbak, Türkiye’nin gelecekte her anlamda Avrupa’da daha güçlü bir ülke olacağını kendi başarılarından da esinlenerek sık sık söylemektedir.

PAŞA GAZOZU

          1870’li yıllarda bir Fransız madencinin Uludağ’da bulduğu “ekşi su” için Talat ve Fuat Paşa ile kurduğu ortak şirket, 1925 yılında Bursalı Mehmet Hakkı’ya geçer. 1930’da Nilüfer markasıyla “gazlı meşrubat” yani gazoz üretimine başlanır. 1931’de ekşi suyun çıkarıldığı Keşiş Dağı’na Atatürk “Uludağ” ismini koyunca, şirket bir yıl sonra Uludağ markalı gazozunu piyasaya çıkarır. Üçüncü kuşak temsilcisi Mehmet Erbak şirketi adeta uçurur. Kriz dönemlerinde bile büyüme gösteren ve çok uluslu dünya devletlerinin bulunduğu pazardaki payını sürekli artıran Erbak’ın Uludağ’ı “Dünya Yıldızı” ambalaj ödülünü aldığı gibi, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden de madalya almıştır. 15 ülkeye ihracat yapan ve sayısız ödüllere sahip olan Uludağ’ın patronu Erbak aynı zamanda BUSİAD (Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği) yönetim kurulu üyesidir.

Uludağ gazozlarının formülünü yaratan Nuri Erbak ile oğul Mehmet Erbak formülü tehlikeye atmamak için yıllarca aynı uçağa bile binmemişler. Son yıllarda geleneksel limonatamızı da yaşatmak için yeni bir ürünü piyasaya süren Erbak, sürekli yenilik yaparak, sanki işine yeni başlamış bir delikanlı heyecanıyla başarıdan başarıya koşmaktadır.

         Tembel insanlar vakitlerini nasıl geçireceklerini, çalışkan ve yetenekli insanlar ise vakitlerinden nasıl tasarruf edeceklerini düşünürler. Sürdüğünüz hayatın niteliği, ne işle meşgul olursanız olun, mükemmelliğe ne kadar derinden adanmış olduğunuza bağlı olarak belirlenir. İyi pazarlar.

Yorum Yazın