1Yorum

Hayallerini Hayata Geçirenler

“Sefiller”in yazarı ünlü Victor Hugo’ya bir gün “Hayatında en çok mutlu olmanı sağlayan iltifat nedir?” diye sorarlar. Victor Hugo anlatır:

“Bir akşam tiyatrodan eve dönüyordum. Dış kapıya geldiğimde anahtarı yanıma almadığımı fark ettim. Bu arada çok şiddetli bir şekilde ufak su dökmeye ihtiyacım vardı, çok sıkıştım. Evde bulunan aşçımın kulakları ağır işittiği için bir türlü zilin sesini duyamadı. Ben de artık dayanamayacağımı anladığım için hemen evimin duvarına işemeye başladım. Tam o sırada bir sarhoş belirdi ve benim omzuma vurarak, “Bana bak utanmaz herif! Koskoca Victor Hugo’nun duvarına su dökmeye utanmıyor musun? Defol git buradan bakayım!” dedi.

İşte hiç tanımadığım, halktan birisinin bu şekilde bana değer vermesi, aldığım en samimi övgüydü.”

Can Kıraç, yaşamı parlak başarılarla dolu olmasına rağmen tanıdığım en mütevazı işadamlarından birisidir. Değerli dostum Turgut Tokuş ve zarif eşi Güzin Hanım’ın zaman zaman konuğu olarak Trilye’ye gelen Can Kıraç’ı gören pek çok konuğumuz onunla selamlaşmak için fırsat ararlar. Çünkü Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduğu yıllardan günümüze kadar ülkemizin kalkınmasında fazlaca rolü olmuştur Can Bey’in.

İSMİNİ ATATÜRK KOYDU

Can Kıraç, Ankara’nın Etimesgut ilçesinde dünyaya geldi. Ziraat mühendisi olan babası Ali Numan Kıraç, Gazi Mustafa Kemal’in emrinde Gazi Çiftliği’nde görev yapıyordu. İsmini Atatürk’ün koyduğu Can Kıraç, çocukluğunu Eskişehir’de geçirdikten sonra Galatasaray Lisesi’ne girdi. Daha sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitirdi. Mezun olur olmaz Ankara’da Koç Ticaret Şirketi Otomobilcilik şubesinde çalışma hayatına başladı. Üniversite öğrenciliği yıllarında, Türkiye Milli Talebe Federasyonu Başkanlığı yaptı. Süleyman Demirel, kendisinin aktif faaliyetlerini siyasette değerlendirmesini istedi ve politikaya girme davetinde bulundu. Ama o siyasetten uzak kalmayı ve Koç Topluluğu’nda başarı merdivenlerini çok sağlam adımlarla tırmanmayı tercih etti.

RENKLİ KİŞİLİK

İş dünyasının duayen isimlerinden biri olan Can Kıraç, Koç Holding’in kilit noktalarında görev yaptıktan sonra “Ömrümün kalan kısmını özgür geçirmek istiyorum,” diyerek beklenmedik bir anda emekli oldu. Merhum Vehbi Koç’un ısrarlarına rağmen kendisine yeni bir yol çizdi. Yaptığı kolaj çalışmaları ve kitaplarıyla renkli kişiliğini gözler önüne serdi.

Galatasaray Lisesi’nden mezun olduğu için Galatasaraylılığını, adını koyan Atatürk’e sevdasını her zaman dile getirdi.

Hayata sıkı sıkıya bağlı, yaşam sevinci hiç eksik olmayan Kıraç, 41 yıl görev yaptığı Koç Grubu’nda tüm çalışma arkadaşlarında derin izler bırakmıştır ve dostlukları halen devam etmektedir.

HER ZAMAN ŞIK

Zarafeti, şıklığı, sohbeti, yeme içme gustosu Can Kıraç’ı her zaman farklı kılmaktadır.

Çok okuyan, çok gezen ve bir o kadar da yazma yeteneği olan Can Bey, birikimlerini yeni nesillere aktarmak için anılarını topladığı iki kitap yazdı. Rahat okunan bir üslupla hazırladığı kitaplarında, iş dünyasının önde gelen ve daha da önemlisi nükte ve mizah kavramlarını oldukça iyi bilen profesyonel bir yöneticinin 90 yıllık hayat hikayesinin yanı sıra Türkiye’nin sanayileşme macerası da anlatılıyor.

Yöneticiliğin inceliklerine ve memleketin sosyal ve ekonomik geçmiş konularına meraklı olanların pek çok şey bulabileceği “Antika Adam” ile “Eldivensiz Adam” kitapları oldukça ilgi gördü.

“Kolajlı Taşlamalar”, “Anılarımla Patronum Vehbi Koç” ise bir solukta okunabilecek, yakın tarihimizi ilgilendiren konularla dolu. Yazarlık yeteneğini de emekli olduktan sonra keşfeden Kıraç, kendisini sürekli yenileyen, geniş bir vizyonu olan, ülkemizin önemli değerlerinden birisidir.

Deniz ürünlerine oldukça meraklı olan Can Kıraç, Ankara’da olduğu zamanlarda Trilye’ye uğrar. Yakın dostlarıyla sohbetlerde bulunur. Hem özel hayatında hem de yöneticilik yaşamında, iyi bir dinleyici olmuş ve değişik fikirleri uzlaştırma becerisi kazanmıştır Kıraç. Böyle bir karakter yapısı içinde olunca da onun özverisi ön plana çıkıyor. Çalışma hayatında en çok yorulduğu konunun uzlaştırmacı özelliğinin olmasından kaynaklandığını zaman zaman ifade etmektedir.

Çocukluk ve gençlik yıllarını devlet memuru bir babanın sahip olduğu mütevazı koşullar içinde geçirdiğini söyleyen Can Bey, Galatasaray Lisesi’nde okumuş olmayı ‘gençlik çağının lüksü’ olarak hatırladığını vurgular. Koç Topluluğu’nda geçen hayatını ‘olgunluk çağının görkemli dönemi’ olarak değerlendiğini söyleyen Can Kıraç, Koç ailesinin ve çalışma arkadaşlarının güvenine sahip olarak ulaştığı makam ve elde ettiği yetkiler sebebiyle asla büyüklük gururuna kapılmadan, şımarıklığın çirkinliğini, kendisine, eşine ve çocuklarına hiçbir zaman bulaştırmadığını söylemektedir.

İnsanlarla ilişki kurmaktan her zaman heyecan ve keyif alan, insanları anlamaya ve onların düşünce dünyalarına ulaşabilmeye daima özlem duyduğunu anlatan Kıraç, insan olmanın zevkini tatlı sohbetlerde bulunarak, yazarak çıkardığını söyler. Sohbet insanıdır, karizmatiktir, ulaşılması zor gibi görünen, aslında son derece tevazu sahibi, halk adamı ve tam bir beyefendidir. Can Kıraç’ın çok ünlü bir sözü vardır: “İnsanın hayatı, insanın hayalidir.”

İyi yöneticiler, insanlar için para sağladıkları kadar, yaşamları için anlam da sağlarlar. İyi pazarlar.

Yorum Yazın