0Yorum

Eskimeyen Başarılar

          Rus salatasıyla yeni tanışıyorduk. Bazı fanatikler Amerikan salatası diyorlardı. Adı ne olursa olsun ben seviyordum. O yıllar eşimle flört devresindeydik. Şişli’deki YKM binası, Taksim’deki The Marmara’nın önü buluşma noktalarımızdı. Daha sonra Aşiyan’a giderdik. Pazar günleri ise Sarıyer’e balık yemeye. Mahmure Kurtuluş’taki Tuşba şarküteriye gider nefis Rus salatalı sandviç yaptırırdı. Çalıştığı şirket Ali Raif ve Şeriki, Harbiye’deki Divan Pastanesi’nin karşı tarafındaydı. O zamanlar kilo sorunum yoktu. Her sabah Hasdal’da teçhizatlı 5 kilometre koşardım. Divan’ın frambuazlı pastalarına ve crepe dantellelerine (krep dantel okunur) bayılırdım. Aşiyan çay bahçesine gideceğimiz zamanlar iş çıkışı Mahmure güzel pastaları paket yaptırırdı.

         Divan Pastanesi böyle romantik günlerimizde bizi çok etkiliyordu. Daha sonra turizm sektörüyle ilgilenmeye başlayınca Divan’ın ne kadar önemli olduğunu çok iyi anladım. 50 yıl önce İstanbul’da otel sıkıntısı çekiliyordu. Pera Palace, Tokatlıyan gibi büyük oteller eskimiş, eli yüzü düzgün bir tek Park Otel kalmıştı. Park Otel’de ise yer bulmak imkansızdı. O zamana kadar otelcilikle ilgisi olmayan Vehbi Koç, İstanbul’da temiz, medeni bir otele olan ihtiyacı sezerek Elmadağ’da apartman yaptırmak üzere aldığı arsaya otel yapmaya karar vermişti. Türk emeği ve Türk sermayesi ile yapılan Divan Oteli, belki de İstanbul’da yeni bir görüşün, Türk turizminin başlangıcı olacaktı. O zamana kadar Türklerin otel işletmeciliği ve hizmet sektörü hakkında yeterli bilgi ve tecrübesi yoktu. Koç ailesinin turizm ile ilgilenen kişisi Semahat Hanım’ın bugünkü turizmin gelişmesinde öyle bir emeği var ki inanamazsınız. Yerli ve yabancı pek çok yemek kitabını sürekli okuyan birisi olarak Türk mutfağında kaynak yetersizliğinden çok yakınırım. Mehmet Kamil’in 1844 yılında basılan Melceü’t Tabbahin (Aşçının Sığınağı) kitabından sonra Türkiye’deki en ciddi yemek kitabı “Eskimeyen Tatlar”dır. Rahmetli Tuğrul Şavkay’ın kaleme aldığı kitap, Semahat Arsel Hanımefendi önderliğinde hazırlanmıştır. İngilizce “Timeless Tastes” ismiyle de basılan bu muhteşem eseri yurt dışındaki pek çok dostuma hediye olarak götürdüm. Pek çok konferansımda yararlandım. Hala baş ucu kitabımdır.

         İki hafta önce Ankara’da tarihin en sıcak günü yaşanırken öğle saatlerinde Koç Holding Ankara Resmi İşler Koordinatörü Tunç Koyuncu aradı. “Süreyya Bey’ciğim Semahat Hanım’a Trilye’yi anlattım, biraz sonra geliyoruz” dedi. Heyecanla bekledim. Tonton hanımefendi merdivenleri çıktıkça heyecanım artıyordu. Trilye’den müthiş keyif alan Semahat Hanım’ın ziyaretinden biz de son derece mutlu olduk. Kendisinden “Boynuz kulağı geçmiş, İstanbul’dan çok ilerisiniz” gibi iltifatları duyunca da ağzımız kulaklarımıza vardı. Yeni bir kitap hazırlayacağı müjdesini de verdi.

ANKARA TUTKUNU

          Semahat Hanım dünya zenginler listesine girse de, çok büyük işler başarmış olsa da, uzun yıllar İstanbul’da yaşasa da Ankara’ya karşı ayrı bir duyguyla bakıyor. Kim bakmaz ki? Anıtkabir’den geçerken ben bile bazen Atatürk’ün gözlerini görür gibi hissediyorum kendimi. Üstelik Semahat Hanım’ın babası, Türkiye’nin gelişmesinde çok önemli rolü olan, Türk özel teşebbüsüne öncülük etmiş Vehbi Koç’un da ilk ivme kazandığı yer Ankara.

Semahat Hanım, Ankara’da doğmuş, iş hayatından hiç kopmamış, son derece dinamik, iş gündemini takip eden, toplantılara katılan, Türkiye’nin yetiştirdiği çok değerli bir hanımefendi. 1973 yılında annesini kaybettikten sonra aileyi bir arada tutmak görevi de ona düştü. Babasını yalnız bırakmazken, kardeşlerine de annelik yaptı. Vehbi Bey’in büyük çocuğu olduğu için de büyük sorumluklar taşıdı. Babasıyla en fazla zaman geçiren ve onu en iyi anlayan kişi oldu.

         Semahat Hanım, Koç Grubu’nun sosyal sorumluluk projelerinin mimarıdır. Goethe Institute mezunu olup, Setur Yönetim Kurulu Başkanlığı, Koç Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliği, Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı, SANERC Başkanlığı, Turyat Yönetim Kurulu Başkanlığı gibi özel görevleri beraberinde yürüten Arsel, pek çok ödül sahibidir. Türkiye’de kültür ve sanat yaşamının gelişmesinde kendisi ve Koç ailesi öncü rol üstlenmiştir. Ülkenin kültür mirasına yaptığı katkılar sebebiyle aileye Dünya Anıtlar Vakfı tarafından “Hadrian” ödülü verilmiştir.

         Bazı insanlar ekmeği yiyince, bazıları ekmeği verince yaşadıklarına inanırlar. İyi pazarlar.

Yorum Yazın