0Yorum

Devler Ligindeki Temsilcimiz

 

         Üç yıl önce restoranımızdaki tabak ve diğer porselen malzemeleri yenilemek, son moda çalışmaları yerinde görmek üzere eşimle birlikte Kütahya’ya gitmeye karar verdik. Kütahya Porselen’in sahibi Nafi Güral’dan randevu istedik ve yola koyulduk. Tahmini geliş saatimizi fabrika girişindeki görevlilere bildiren Nafi Bey, bizi güler yüzüyle karşıladı. Odasındaki dekorasyondan çok etkilenmiştik. Üç vardiya usulü 24 saat çalışan bir fabrikanın sahibi sıradan biri gibi gece gündüz işinin başındaydı. Akşam yöresel yemekleri yaşatmak için yaptığı tesisinde bizi ağırladı ve bir ara bana dönerek dedi ki; “Süreyyacığım hiç sanayici müşterin var mı?” Şaşırmıştım böyle bir soruyla karşılaşınca. Çünkü sanayicinin uzun akşam yemekleri için vakti yoktur. “Sanayici çalışır, üretir, didinir” demişti. Tabi ben de “Balık yemeyen sanayicilerin yaşamı pek sağlıklı olmuyor, ara sıra diğer faaliyetlere de zaman ayırmak gerekir Nafi Ağabey” demiştim.

         Uzun yıllardır yeme-içme sektöründe olan bir kişi olarak Nafi Bey’e ne kadar teşekkür etsek azdır. Kütahya’yı Kurtuluş Savaşı yıllarından tanımayan Türk insanı yoktur. Pek çok insanımızın can verdiği o topraklara can veren de Nafi Güral’dır. Kırılma yüzdeleri çok fazla, kaba çizgilerle özensiz yapılmış, düşük kaliteli seramik ve porselenden dolayı ithal ürünlere zamanında çok para ödeyen işletmecileri ucuz ve kaliteli porselenle tanıştıran, yabancı ülkelere inanılmaz döviz ödemekten bizleri kurtaran, Kütahya’nın toprağına can veren Nafi Güral, hepimizi yabancı mallar karşısındaki kompleksimizden kurtarmıştır. 

MUTFAK FUARLARININ GURURU

         1997’de İtalya’nın Bresha kentinde bir firmanın davetlisi olarak, mutfak işiyle uğraşan arkadaşım Emin Aydoğan’la birlikte bulunuyorduk. Firmanın dış ülkeler satış direktörü, söz arasında Orta Doğu ve Avrupa pazarında en çekindikleri firmanın Kütahya Porselen olduğunu söylemişti. Çünkü Anadolu’nun bağrından doğan bu kalite emsallerine göre pazarda çok ucuz fiyattaydı. Çok duygusal anlar yaşadığımız ziyarette, ünlü Baretta’nın yanı başındaki firma yetkililerinin sözleri hala kulaklarımda.

SAPANCA’DAKİ OTEL EMSALSİZ

         Bazı sosyal derneklerdeki üyeliklerim nedeniyle Uzak Doğu’ya, Çin’e zaman zaman seyahatlerde bulunurum. Uzun yolculuklardan sonra SPA gibi tesislerde yorgunluk atmayı çok severim. İmkanlarım dahilinde en iyilerini araştırıp, giderim. 1996’dan bu yana dünyada en çok ün yapan Tokyo, Bangkok, Kuala Lumpur, Singapur, Cakarta gibi yerlerde gittiğim SPA merkezlerini çok beğenirdim. Ama geçen yıl Sapanca’da yeni açılan Güral Sapanca Wellness Park’ı görünce gerçekten donakaldım. Benimle birlikte olan diğer konuklar da böyle bir tesisin dünyada eşi benzeri olmadığını (bulunmadığını) söylediler. Herkes ekonomik krizde rant sağlama hesapları yaparken, Nafi Bey “Üç yüz kişiyi daha krizde işsiz kalmaktan nasıl kurtarırım” hesabını yaptı. İnanılmazı gerçekleştirdi. Yolunuz düşerse uğrayın, abartmadığımı göreceksiniz.

          BEŞ KITADA KÜTAHYA DAMGASI

         30 yıl önce kurulan Kütahya Porselen, 26 ülkeye satış yapıyor. Geçen yıl Çin’in en büyük eyaleti Henan’ın Zhengzhou kentinde düzenlenen 10’uncu Asya Sanatları Festivali’nde açılış töreni sırasında Çinliler bir sanat müzesini gezdirmişti. Çok az sayıda eserler arasında iki adet Kütahya Porselen’in çinilerini de cam fanusta sergilemişlerdi. Turkuaz renginde bu eserler, dünyanın her yerinden gelen insanları büyülemişti.

         Son yıllarda kendisine Türkiye’nin “Bay Porselen”i lakabı takılan Nafi Güral, son derece hayırsever bir kişiliğe sahiptir. Kendi adıyla anılan Fen Lisesi vardır. Eşi Gülsüm Hanım’la birlikte Kütahya’yı öyle bir sahiplenmişlerdir ki son zamanlarda isimleri çok duyulan Kütahya Konakları’nı şehre gelen herkese gezdiriyorlar. TOBB Ticaret ve Sanayi Odaları Konsey Başkanı görevini de yürüten Nafi Bey’in kendisine ayırdığı boş vakitlerinde düşündüğü tek şey ülkesinin sorunlarına yardımcı olmak, yatırım yapmak, yarattığı dünya markası Kütahya Porselen’i devler liginin zirvesinde tutmaktır.

         Başarılı insanların hayatları dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunlukları artar, nefesleri daralır ama görüş açıları genişler. O geniş açılardan her zaman taze ve canlı anlatımlara olanak veren genç düşünceler çıkar. Yarınlar, genç düşüncelerin güzelliğine inananlarındır. İyi pazarlar.

Yorum Yazın