0Yorum

Çin Seyahatinde Unutamadıklarım

 

Çin’in Henan eyaletine Ramazan ayının son haftasında Türk Tanıtma Vakfı ile birlikte gittiğimi daha önce yazmış, TÜTAV’ın Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıkta çok güzel bir sunum yaptığını, çok duygusal anlar yaşadığımızı belirtmiştim. Ancak hoşgörüye, sevgiye, kardeşliğe, kişisel inançlara karşı çok duyarlı olmamız gereken bir zamanda bakın Çin’de neler yaşadık.

Zhengzhou kentine gelir gelmez henüz uçak apronunda iken devlet görevlileri tarafından karşılandık. Kısa bir süre VIP salonunda çok sıcak ilgi gördükten sonra valizlerimiz gelince otele doğru yola koyulduk. Fransızların zincir oteli olan Sofitel’e geldik. Odaya girer girmez Belediye Başkanı tarafından yöreye ait bir hediye ile karşılaştık. Odanın camlı bölümünde kıble işaretini gösteren bir ok mevcuttu. Çok yorgun olduğum için hemen istirahate çekilecektim ki telefon çaldı. Genç bir Çinli bayanın telefondaki kibar sesi aynen şöyleydi: “Efendim, ülkemize hoş geldiniz, yolculuğunuz iyi geçmiştir umarım. Şu anda sizin ülkenizde Ramazan ayı devam ediyor, eğer oruç tutuyorsanız size sahur yemeği çıkaracağız. Özel bir isteğiniz var mı?” Budist, ateist ya da mensubu olduğu dini bilmediğim başka bir ülkenin insanı ülkesine gelen bir yabancıya nasıl yaklaşıyor, şok oldum kaldım.

Bir pazar günü mihmandarsız kendi başımıza alışverişe çıkmak istedik. Kemal Ağabey Türkiye’deki evlatlarına hediye getirmeyi pek sever. Dönüşte inanılmaz bir yağmura yakalandık ve sırılsıklam olduk tabi ki. Bütün taksiler dolu geçiyor. Çaresiz kaldığımızı gören meçhul bir kişi yanımıza sokuldu. İngilizce bilmediği için el kol işaretleriyle bize bir otobüsü gösterdi ve oraya doğru ilerledik. Bizi otobüse bindirdi. Şoföre bir şeyler söyledi ve kaşla göz arasında bizim itirazlarımıza rağmen yol paramızı ödedi ve kayboldu. Sanıyorum bizi izleyen bir görevliydi. Festival boyunca başımıza bir şeyler gelmesin diye görevlendirilen birisiydi diye tahmin yürüttük.

Çin’de mesafe ne olursa olsun bindiğimiz her taksiye 6 Yuan ödedik. Yani 1 Amerikan Dolarından daha az. Çok düşük geldiği için bahşiş bırakmak istiyoruz ama hiçbir tanesi kabul etmiyor. Petrolde dışa bağımlı olmasına rağmen benzin fiyatlarının hükümet tarafından sübvanse edildiğini öğrendik. İlk mihmandarımız görevi devrederken vedalaşmaya gelince Kemal Baytaş her zamanki nazikliğini göstererek Güral Porselende yaptırdığı çok özel bir fincan takımını hediye etmek istedi, ancak kız amirlerime sorayım deyince işin espirisi kaçtı.

Yağmurlu bir havada Kung Fu’cu rahiplerin evi olan Shaolin Tapınağı’nın bulunduğu 232 pagodadan oluşan pagoda ormanına doğru yol alıyoruz. Bu gizemli ormanda 500 kadar Budha tapınağı var. Dünyaca ünlü savaş sanatı Kung Fu’nun temelinin çıkış yeri burası. Tek parça elbise giyen, saçlarını kazıtan rahipleri spor yaparken bile görüntülüyoruz. Hintli bir rahip tarafından kurulan ünlü Shaolin Tapınağı’nın sağanak yağan yağmur nedeniyle az bir bölümünü gezebildik. 

ÇİN’DE TARKAN HAYRANLIĞI

1996 yılında Malezya’nın başkentinde Hard-Rock Cafe’ye gitmiştim. Tıklım tıklım kalabalıkta birkaç yudum bir şeyler içerken, çok sıcak bir akşamda dans edenlerin birdenbire çığlık attığını duyunca merak ettim.  Ama hemen merakım giderildi. DJ, Tarkan’ın “Şıkıdım” şarkısını koymuştu. Dünyanın bir ucunda bir Türk şarkıcısına böyle bir hayranlık duyulacağı hiç aklıma gelmezdi.

Sofitel Otel’de akşam yemeğini yedikten sonra Kanal 1 Genel Yayın Yönetmeni Murat İde ile birlikte otelin yakınındaki bir gece kulubüne gittik. Birer kadeh içki yudumlarken yaklaşık 1,5 saat kaldığımız mekanda hiç yabancılık çekmedik. Mekanın sahibi Türk olduğumuzu öğrenince bir kağıda Türk bayrağını çizdi. Ama en önemlisi yaklaşık 1 saat boyunca Tarkan’ın parçaları çaldı ve insanlar bir Türk şarkıcısının parçalarıyla coşuyorlardı.

Umarım her alanda sesimizi dünyaya duyuracak bir Türkiye’yi yaratmak çok uzak mesafede değildir.  İyi pazarlar.

 

Yorum Yazın