0Yorum

Çeşme Alaçatı’da Ankaralıların İzleri

İki hafta önce Çeşme Alaçatı’da düzenlenen ot festivali kapsamında yapılacak olan yöresel otlar yarışmasına jüri olarak davet edildim. Güzel bir günde, güneşli bir havada İzmir’e ulaştık. Otobanda kısa ve manzaralı bir yolculuktan sonra ünlü Strongbow Mağazası’nın sahipleri Gülşen ve Mehmet Big çifti ile Emekli Büyükelçi Eldal Tümer’in eşi Güniz Hanımla birlikte Alaçatı’ya vardık. Çeşme’nin yanı başında ama kalabalıklardan uzak, bohem bir sığınak Alaçatı. Aynı zamanda hiç dinmeyen rüzgarıyla sörf meraklılarının ilk tercih ettikleri yer. Diğer adıyla “rüzgarın evi”. Otele yerleşmeden önce festivalin baş aktörü Tülin Onarer Hanımefendi ile Mehmet Onarer Bey’in, eski bir köy evini muhteşem bir yapıta dönüştürdükleri konutlara uğradık. Nefis bir Türk kahvesini Tülin Hanım’ ın kendi elleriyle yaptığı sakızlı kurabiyeler ile birlikte yudumladık.

Sabah erken saatlerde uçak yolculuğu yaptığımda ertesi gün ruh gibi dolaşıyorum. Allahtan ki yemek yarışması ertesi gün yapılacaktı. Kahve uykumu dağıttı ve değerli dostum Aykut Mutlu’nun mihmandarlığında Port Otel’e doğru yola çıktık. Kısa bir gezinti yaptıktan sonra Port Alaçatı’ya geldik. Mesa’nın kurucularından Aykut Bey, Türkiye’nin geleceğine yönelik akıllara durgunluk veren bir proje yapmış. Bir zamanlar Miami’de ünlü Hollywood yıldızlarının malikanelerinin önünde teknelerin bağlı olduğunu görünce insan eliyle neler yapılabiliyormuş diye hayrete düşmüştüm. Aykut Bey de beni hayrete düşürdü. Denizi doldurarak değil, denizi içeri çekerek tam bir çevreci anlayışıyla yaptığı 3 fazdan oluşan 1’inci etap projesi, hayal mühendisliğinin inşaat mühendisliğiyle birleşince nasıl bir sinerji oluşabileceğinin kanıtı adeta. 1’inci fazda görkemli bir otel, 2’nci fazda yamaç evler, 3’üncü fazda ise kanalın olduğu bölge yer alıyor. Ev sahipleri evlerinin önünden teknelerine binebiliyor. Bu proje Alaçatı’ya farklılık katmış. Özverili ve çok zor koşullarda ancak amatör ruhlu idealist insanların yapabileceği bir eser. Tam bir rüya gerçekleştirilmiş.

Öğle yemeğinde Port Balık Restoranı’na gidiyoruz. Güzel bir salata ve zeytinyağlılar eşliğinde çok taze lahoz ızgara yiyoruz. Tertemiz, kolalı beyaz masa örtüleri, denizin yosun kokusu zaten başlı başına güzel bir atmosfer yaratıyor. Restoran sahibi Niyazi Bey işinin başında. Biz öğle yemeğine oturduğumuzda tek masaydık. Yemeğin sonunda restoran kalabalıklaşmaya başladı. Restorancı gözüyle ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz.

Akşam yemeğinde Kuytu Restoran’da Yaprak Uziş’in güler yüzü, insan sevgisi ve yemeğe olan aşkının masamıza yansıtıldığı birbirinden güzel bir ziyafetle karşılaştık. Her ürün birbirinden lezzetliydi. Salatadan enginar dolmasına kadar her yemek büyük bir özenle yapılmış.

KAPAMA USULÜ ARNAVUT BÖREĞİ

Ertesi gün diğer jüri üyesi Ayhan Sicimoğlu ile birlikte Serap Yurdaer Hanımefendinin atölyesini gezdik. El yapımı ürünler büyük bir özenle yapılıyor. Bahçesinde Alaçatı’da 3 tane kalan kapamadan birisinde Arnavut böreği (pırpeç) yapımını izledik. Saç ayağının altında yanan ateşin üzerine börek tepsisi konuyor. En üste kalın bir saç kapandığı için kapama adını alıyor ve 10 dakikada leziz bir börek pişiyor. Aşçı Nevin Hanım kapama yapmayı annesinden öğrenmiş. Birkaç ay öncesinde annesi 105 yaşında vefat etmiş. Torununa yaptığı patik yarım kalmış.

Öğle saatlerinde 55 çeşit yemeğin bulunduğu yemek yarışması başladı. Enginar çanağında turp otu salatasından, dağlarda kendiliğinden yetişen labadaya kadar pek çok otu yarışmacılar doğadan toplamışlar. İçlerinde hiç profesyonel yok. Nasıl heyecanlılar bir görseniz.

Kırk otlu yemek, yarışmanın birincisi oldu. Ayşen Kadıbeşegil, isminin “kırk ot” ama içindeki ot çeşidinin otuz adet olduğunu söyledi. Yaratıcılık ve lezzet ön planda olduğu için bütün jüriden yüksek puan aldı. Yarışmanın ikincisi güveçte kuzu etli şevketi bostan ile Şehnaz Uludağ oldu. Özlem Koç ise enginar çanağında turp otu salatası ile üçüncülüğü hak etti. 55’inci yemek arap saçı soslu sütlü levrekti. Balığın benmari sisteminde bekletilmesi risklidir ama ilk ben tattım. Tadı güzeldi ama orijinallikten ve yöresellikten puan alamadığı için dereceye giremedi.

Organizasyonu yapan Tülin Onarer Hanımefendinin performansı mükemmeldi. Agrilya Yönetim Kurulu Üyesi Ankaralı Oya Kırcalı Hanım da bize çok güzel misafirperverlik örneği gösterdi. Bu tür yarışmaların Türk mutfağının ve Türk turizminin gelişmesinde büyük yararı olacağına inanıyorum. Bir sonraki yıla hazırlıklar şimdiden başladı bile. 7’den 70’e tüm Alaçatı halkının kalbine girmiş olan Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç vizyonuyla ve dürüst duruşuyla Alaçatı’yı marka yapmış. Nisan ayında bile sokaklar tıklım tıklımdı.

SALİH ÇEÇEN’İN SÜRPRİZİ

Salih Çeçen’le akşam yemeğinde karşılaşmam benim için büyük bir sürpriz oldu. Ertesi gün beni marinaya davet etti. IC-CN Ortaklığı 400 teknelik Çeşme Marina’yı dünya şaheseri yapmış. İşin başında İbrahim Bey’in birbirinden değerli ve yetenekli çocuklarından Salih Çeçen var. İşçi olarak mı çalışıyor, patron mu ayırt etmek çok zor. Ekibine de öyle bir ruh vermiş ki kısa bir turda hemen gözlemledim. Salih Bey 7 gün 24 saat işinin başında ve büyük bir heyecanla çalışıyor. 400 yıllık anıt ağacın yerini ve tesisin etrafına ölmez ağaçlarla (zeytin ağacı) peyzaj yapılıyor. Tüm ünlü markalar yerlerini hazırlıyorlar. Süper bir çarşı yapılıyor. Burası bölgeye ses getirecek, tüm sektörlere de katkısı olacağı kesin.

Ankaralı işadamlarının harikalar yarattığını görerek Ankara’ya dönmek tüm yorgunluklarımı giderdi. Başarının anahtarı başarıya duyulan inançtır. Büyük hayaller kurun çünkü sadece büyük hayaller insanların ruhlarını harekete geçirebilecek güce sahip olurlar.

Büyük işler başarmak için sadece harekete geçmek yetmez. Ne yapmak istediğinizin rüyasını da görmeniz gerekir; sadece rüyasını görmek yetmez, rüyanın gerçekleşeceğine inanmak da gerekir. Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu ise uyanmaktır.

Yorum Yazın