0Yorum

Berlin'deki Ankaralılar

 

 

         Geçen hafta Kemal Baytaş’la birlikte Berlin’den gelen bir davete katılmak için hafta sonu Almanya’daydık. Her gün değişik mekanlarda Meksika, İtalyan ve Alman mutfaklarını deneme fırsatı bulduk. Daha önce birkaç kez belirtmiştim; yurtdışında mutfağımızı temsil edenler %40 kuyruk yağı, % 60 kıyma ile döner satıp Türkiye’ye kısa sürede lüks bir otomobil getirme sevdasını aşamıyorlardı. Ama bu kez değişik bir durumla karşılaştım.

         Dünyanın en büyük alışveriş merkezlerinden birisi Berlin’de ismi “KaDeWe”. Tıklım tıklım dolu bir mağaza, yan tarafında Ankara’nın  Sakarya Caddesini anımsatan sıra sıra restoranlar var. “Faustus” isimli Alman restoranında iğne atsanız yere düşmez. Almanların nişan, doğum günü, evlilik, şirket kutlaması gibi özel günleri için bir yıl önceden rezervasyonla çalışıyor. Hem yemek, hem eğlence var,  çok klas bir yer. Çok keyif aldık.

         Yanında “Mola” isimli bir İtalyan lokantası. Bosna’lı aşçıbaşı Ramadan herkese parmak ısırttıracak lezzette pizzalar yapıyor. Taş fırında Türkiye’den  gelen özel ürünlerle müthiş yemekler yapılıyor. Bitişiğinde “Paydos” isimli Latin Amerika mutfağı yemekleri yapan bir restoran mevcut.  Özellikle Meksika ağırlıklı. Paydos’un bitişiğinde “Akimata” isimli Japon restoranı. Berlin’deki suşinin en iyisini yapıyor. Bazen müşterilerin bu lezzeti tatması için bir saat beklediği oluyor. “Akimata” den çıkınca dışarıda nefis pasta kokuları buram buram burnunuzda tütüyor. Bu güzel kokular yandaki “Grenander” isimli Türk pastanesinden.

         Yukarıda saydığım Berlin’in en güzel mekanlarının hepsi Tamer Akkılıç isimli  genç bir Türk’e ait. Can dostu Kenan Erdoğan’la birlikte gece gündüz çalışıyor. Pek çok gurme derneğine üye, bazılarında yönetici. Dünyadaki trendleri yakından takip ediyor. Kimse bileğini bükemez. Ölümcül hastalığa yakalanmış bir Lübnan’lı  yirmi beş yıldır işlettiği tanınmış mekanını ona devrediyor: “evlat sen burayı benden daha ileriye götürürsün, benim de gözüm açık gitmez” diyor. En büyük sürprizi önümüzdeki yıl mükemmel bir Türk mutfağına hazırlanıyor olması. Türk mutfağının sadece dönerle ve kebapla anılmasına çok içerlediğini söyleyen Akkılıç bu girişimiyle turizmin yeni gözdesi olan Berlin’de ülkemizi çok iyi tanıtacağa benziyor. 

EROL ÖZÜDOĞRU’DAN MÜTHİŞ PERFORMANS

          Bazı bürokratlar bakanlıktaki önemli görevlerinden ayrıldıklarında hemen küserler, gününü gün etmeye çalışırlar. Ama Turizm Bakanlığı eski müsteşar yardımcısının heyecanını görünce duygulanmamak elde değil. Kısa sürede kültür ve turizm çevreleriyle sıkı ilişkiler kurmayı başaran Özüdoğru,  geçen yıl ITB (Uluslararası Turizm Borsası) fuarında şimdiye kadar benzerine rastlanmayan bir Türkiye Standı yapmıştı. O zamanda Aspendos’un minyatürünü Almanya’ya taşımıştı. Uçağından, otel ve tur operatörüne kadar herkesin katıldığı bu fuar ülkemiz için çok önemli. Hele Sabri Baybaş’ın da Berlin Turizm Bürosunda yapmış olduğu çalışmalar da takdire şayandır. Berlin’in en büyük tiyatro salonunda Osmanlı’dan günümüze kadar Türkiye mozaiğinin müzik ve şovla sergilendiği gecede Almanların bile gözlerinin dolduğunu gördüm. Sekiz yaşında IQ’su tespit edilip yüksek öğrenime gönderilen ve henüz yirmi iki yaşında böyle bir dev organizasyonu yöneten genç yetenek Sinem Altan’ı Almanlar ayakta alkışlamışlardı. 

OSCAR ADAYI TÜRK SANATÇISI 

                   Yirmi sekiz yıl önce Ankara Devlet Tiyatro’larından Almanya’ya giden tiyatro ve sinema oyuncusu Orhan Güner’i  sadece Berlin değil bütün Almanya tanıyor. “Army” isimli Bosna-Hırvatistan ortak yapımı filminin önemli oyuncularından birisidir.  Haziran 2008 de uluslararası film arenasında “Oscar”a aday gösteriliyor. Şu anda İstanbul’da haftalardır oynanan “ANTONIUS, KLEOPATRA, ARADA BİR CAESAR” isimli oyunun yazarı da Orhan Güner. 

         TÜTAV  Başkanı Kemal Baytaş bu Türk işletmelerinin tanıtıma yapmış olduğu katkılardan çok duygulandığını ve memnun kaldığını dile getirdi. Kısa bir seyahatte Berlin’de gördüğüm Ankara’lıları bir nebze anlatmaya çalıştım. Mayıs ayında da Orman  Bakanlığı’ndan  Kızılcahamam’da almış oldukları arsada yirmi bin fidan dikerek, Berlin-Ankara Ormanının temelini atacaklar. Yani çok uzaklarda bile olsalar Türkiye’yi hiç ihmal etmiyorlar. Yeni jenerasyon iyi geliyor, gümbür gümbür geliyor.  Hiç kimse unutmasın ki Türk’leri  ve Türkiye’yi küçümseyenler bir gün gelir yasını tutarlar. Yerdeki çamura bakıp da karamsar olmayın her yağmurun sonunda bulutlar gider ve mutlaka güneş açar. İyi pazarlar

 

 

Yorum Yazın