0Yorum

Basınımızın Sönmeyen Yıldızı

İki arkadaş ormanda ağaç kesme ihalesini kazanmışlardı. Bir tanesi oldukça hızlı başladı. Sabah erkenden kalkıyor hiç durup dinlenmeden, hatta öğle yemeği bile yemeden çalışıyor, akşam da evine diğer arkadaşından geç gidiyordu.

İkinci adam, arkadaşı kadar çalışmıyordu. Yorulduğunda mola veriyor ve akşam hava kararmaya başlayınca da evinin yolunu tutuyordu.

Çalışmaya başlayalı bir haftayı geçmişti. Birinci adam ne kadar çalıştığını göstermek için “Kestiğimiz ağaçları sayalım” teklifinde bulundu. Saydıklarında sonuç şaşırtıcıydı. İkinci adam arkadaşından daha fazla ağaç kesmişti. Birinci adam öfkelendi: “Bu nasıl olabilir? Bir hafta boyunca durup dinlenmeden çalıştım. Ama sen işe benden geç gelip erken gittin, gün boyunca verdiğin molalarla dinlendin. Bu nasıl adalet ve nasıl iştir ki senin kestiğin ağaçlar benimkinden fazla?”

İkinci adam sakin ve kendisinden emin bir tavırla arkadaşını yanıtladı: “Bunda anlaşılmayacak bir şey yok, sen durmadan çalışırken ben arada bir dinleniyor, bir yandan da baltamı biliyordum. İnsanın baltası keskin olunca, ağaçları daha az çabayla kesebiliyor.”

Fikret Bila, keskin kalemiyle Türk basınının asla unutamayacağı değerli bir isimdir. 30 yıl gibi uzun bir süre Milliyet Gazetesi’nin belkemiği olmuş Bila’yı çok uzun yıllardır tanırım, okurum ve kendisine gıpta ederim.

NESLİ TÜKENEN GAZETECİ

Zonguldak doğumlu Fikret Bila, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 5 yıl Sayıştay Denetçisi olarak görev yaptı. Gazi Üniversitesi’nde doktora derecesi aldıktan sonra Yankı dergisinde çok sevdiği mesleği gazeteciliğe ilk adımını attı. Bir süre ara verdikten sonra 1986 yılında Nokta dergisiyle yeniden gazeteciliğe döndü. 1987 yılında girdiği Milliyet Gazetesi’nin Ankara Temsilciliği’ni ve Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptı. CNN Türk’te de “Ankara Kulisi” programını sundu Bila.

Beş yıl önce Ankara Sheraton Oteli’nde gerçekleşen bir ödül töreninde kürsüde kendisinin konuşmasını, yanımda oturan Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan ile izlediğim gün gözyaşlarımı tutamadığımı dün gibi hatırlıyorum.

Fikret Bila hayatında mesleğinden başka hiçbir işle uğraşmayan, gecesini gündüzünü bu ulvi mesleğe adayan, artık benzerlerine zor rastlayacağımız bir istisna örnektir. Bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olan, ender bulunan gazetecilerden biri olarak gördüğüm Fikret Bey’i dinlerken gözümün önünden film şeridi gibi akmıştı tarihe damga vuran olaylar, onun yaşadıkları, benim yaşadıklarım ve ülkenin yaşadıkları. Fikirlerinden taviz vermeyen, hiçbir konuyu günübirlikçi düşünmeyen, yaptığı her haberde, yazdığı her yazıda çok detaya inen, insanların kişilik haklarına dokunmayan, hiçbir beklentisiz, cesurca yazabilen Fikret Bey, değişik bir kalemdir.

Kendisini okurken, izlerken ya da kendisiyle sohbet ederken “Neler geldi neler geçti felekten, un elerken deve düştü delikten” diye düşünmüşümdür.

SEVGİ HAYATA DÖNDÜRDÜ

1998 yılında Başbakan Mesut Yılmaz’ın Makedonya’ya düzenlediği ziyaret sırasında Fikret Bila’nın geçirdiği trafik kazasını belki hatırlarsınız. Ağır yaralanan Fikret Bey ölümden döndü. Uzun süre tedavi gören Bila’yı hayata bağlayan sevgi tomurcukları, inancı ve azmi oldu. Sonunda Allah onu sevenlerine ve ülkeye bağışladı.

Canı pahasına gerçek bir gazetecilik yapan Fikret Bila’yı sevmeyen, mesleğine ve kişiliğine saygı duymayan insana hiç rastlamadım.

Üniversitede araştırmacı gazetecilik konularında ders veren Bila son derece duygusal bir insandır. Maddi değerleri önemsemeyen yapısı, mütevazılığı herkes tarafından takdir görür.

MİLLİYET’E ABONE OLDUK

Milliyet Gazetesi denilince uzun yıllardır gözlemlediğim kadarıyla akla ilk gelen isim Fikret Bila’dır. Ankara’da çok okunan Milliyet Gazetesi’ne duyulan güvenin ve inancın altında Fikret Bila’nın kişiliği, dik duruşu, çıkarsal ilişkilerden uzak, ülkesini seven bir gazeteci oluşu yatmaktadır. Onun döneminde haftada iki kez Milliyet Gazetesi’nde köşe yazısı yazmaktan mutlu olmamda kendisinin çok büyük payı vardır. Özgürlüğe, demokrasiye olan inancını personeline gösterdiği duyarlılıkta çok iyi hissedersiniz. Milliyet Gazetesi’nin fanatikleri olmasında gerçekten Bila’nın rolü çok büyüktür.

2011 yılında akciğer kanseri nedeniyle ölen ağabeyi gazeteci Hikmet Bila ile eski Trilye’deki Atatürk fotoğrafının altında oturduğumuz geceyi unutamadım. Ve de ağabeyinin ölümünden sonra yazdığı yazısından çok etkilendim. Okumaya başladığım andan itibaren gözyaşlarımın yoğunluğundan tamamını okumada zorlandım.

SAYISIZ ÖDÜLÜ VAR

İnsanlarda uzak geçmişi imgeleyen bellek, yakın geçmişi imgeleyen belleğe oranla daha güçlüdür. Bir saat önce tanıştırılan birisinin ismini gün içinde unutabilir ama ilkokul öğretmeninizin ismini hemen anımsarsınız. Fikret Bey’in yaşadığı pek çok olayı dün gibi hatırlıyor, bende iz bırakan köşe yazılarını yıllar sonra bile olsa hafızamda yinelemekten büyük keyif alıyorum.

“Phoenix: Ecevit’in Yeniden Doğuşu”, “Sivil Darbe Girişimi ve Ankara’da Irak Savaşları”, “Hangi PKK: Satranç Tahtasındaki Yeni Hamleler”, “Ankara’da Irak Savaşları” ve “Komutanlar Cephesi” kitaplarıyla yakın tarihe ışık tutan yazılarıyla genel kültürümüze objektif bir değer katar Fikret Bila. 

2007 yılında “Abdi İpekçi Yılın Gazetecisi Ödülü”ne layık görülen Bila, aynı yıl “Çağdaş Gazeteciler Derneği Mustafa Ekmekçi Özel Ödülü”, “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yılın Röportaj Ödülü”nü de aldı. Kocaeli Üniversitesi’nden “Yılın Gazetecisi Ödülü”, “Maliye Bakanlığı Ödülü”, “Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Haberi Ödülü”, “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yılın Gazetecisi Ödülü” gibi sayısız ödülün sahibi olan Fikret Bila’nın en büyük ödülü okuyucularının kendisine duyduğu güven ve sevgi ile onu mevsimi bitmeyen bir çiçek gibi görmeleridir.

MİLLİYET’E VEDA

Geçtiğimiz hafta Milliyet Gazetesi’nden ayrılan Bila’ya gazete arkadaşları bir veda yemeği verdiler. Hüzünlü geçen gecede anılar tazelendi. Gerçek dostlukların yüz ifadelerinden okunduğu gözlendi. Belki de bir ilk gerçekleşti. Bila’ya eski gazetesindeki arkadaşları o kadar kalpten bir yaklaşım sergilediler ki anlatamam.

Halka mal olmuş gazeteci yazar Fikret Bila hakkında anlatacak daha o kadar çok şey var ki. Zaten yıllardır tanıyorsunuz. “Varlıklı olmak mı var olmak mı?” diye sorarım zaman zaman kendime. İşte var olmanın farklılığı, var olmayı tercih edenlerin ölümsüzlüğü.

Siz zaten tanıyorsunuz. Anlatmama gerek var mı? İyi bir oyunun son söze ihtiyacı olmadığı gibi. İyi pazarlar.

Yorum Yazın