0Yorum

Ankara'ya Tat Veren Markalar

Polonyalı ünlü piyanist Paderewski, mesleğinin zirvesinde olduğu yıllarda dahi, günde 8 saat piyanoda pratik yapmaktaydı. Bu kadar sıkı çalışmasının nedenini bir gazeteciye şöyle açıklamıştı:

“Eğer bir gün pratik yapmazsam, bunu kendim hissederim. Eğer iki gün çalışmazsam, dostlarım da gerilemenin farkına varırlar. Eğer üç gün pratik yapmazsam, bendeki performans düşüklüğünü dinleyicilerim de hisseder ve görürler.”

Abdurrahman Tatlıcı, bir asırlık başarının nasıl korunduğunun en bariz örneğini anlatan aynı isimli firmanın sahibidir.

1910 yılında Isparta Şarkıkaraağaç’ta dünyaya gelen Hattat Abdülkadir Efendi’nin oğlu Abdurrahman; babasını küçük yaşta kaybettikten sonra helvacı çırağı olarak işe başladı. Daha sonra Konya’nın Beyşehir İlçesi’nde kendisine ait imalathanesini açtı. Burada günlük ürettiği birkaç kazan helva ile şekeri müşterilerine sundu. Doğallığından ve kalitesinden ödün vermeyişi onun kısa sürede tanınmasını sağladı. Abdurrahman Efendi, “Tatlıcı” unvanı ile anılmaya başladı ve Tatlıcı soyadını aldı.

ANKARA YILLARI

1944 yılında Ankara’da üretim kararı alan Abdurrahman Bey, Mamak’ta bir un değirmeni satın aldı. Tahin ve helva imalatına uygun hale getirmek için bir hayli titiz çalışma yaptı. İki yıl sonra ilk üretimini gerçekleştirdi. Aynı kalite ve lezzetle sürdürdüğü ürünleri çok talep görünce üretim yetersiz kaldı.

1954 yılında Samanpazarı’nda 3 katlı bir binayı da bünyesine ekleyip, aynı zamanda ilk satış merkezini de açtı. Ürün yelpazesini genişletip lokum ve reçel de üretmeye başladı. İkinci kuşak Kadir Tatlıcı da işe dahil olup babasına yardımcı oldu ve babası Abdurrahman Tatlıcı 1988’de vefat edinceye kadar birlikte çalışıp işlere sinerji kattı.

ÜÇÜNCÜ KUŞAK ABDURRAHMAN TATLICI

Abdurrahman Tatlıcı, dedesinin bıraktığı Türkiye markasını daha ileriye taşımanın yükümlülüğünü üzerine aldı ve bu yükün altında ezilmeden çalıştı, çabaladı. Babası gibi işin içinde yoğrularak büyüyen Abdurrahman Tatlıcı, Sincan Organize Sanayi’de 600 metrekarelik imalathanede yeni neslin en büyük özlemi olan güvenilir gıda üretmektedir. Üçüncü kuşağın sorumluluğunun farkındadır. Tüketicinin kendi markalarına olan güvenini sürdürebilirlik konusunda büyük çaba sarf etmekte ve asla kaliteden taviz vermemektedir.

HURŞİT PAŞA’DAN ÖĞRENDİM

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, gastronomi konusunda çok meraklı ve bilgiliydi. Genelkurmay Genel Sekreteri görevi sırasında her zaman olduğu gibi geleneklerine bağlı ve büyüklerine karşı inanılmaz saygılı ve vefa doluydu. Bahçelievler’de yalnız oturan annesi Nedime Hanım’a haftada en az bir kere ziyarete giderdi. Yemek götürürken apartmanın altındaki marketten aldığı helvadan çok sık bahsederdi. Merak edip marketten satın aldığım helva o günden beri vazgeçemediğim Abdurrahman Tatlıcı markasıyla sunulan helva idi.        

HELVA DÖNER

Deniz ürünleri yedikten sonra soframızda vazgeçilmez ürün olarak arzuladığımız tahin helvasının hazmettirici olduğuna inanılır.

Geçen yıl Brüksel’deki balık ve deniz ürünleri fuarında Türk standında helvadan döner yapıp standı ziyaret edenlere sunuyorlardı. Balık fuarında kocaman bir tahin helvası döneri! Çok ilginç gelmişti bana.

Glikoz ile yapılan ürünlerin insanda nasıl bir baygınlık yarattığını artık tüm damaklar anlıyor olmalı. Tahin helvasını katkısız yapan, helale haram katmayan bu değerli Ankara markasının helvasının tadına bir kez baktıktan sonra başka helva yememeye karar veriyorsunuz. Çamur gibi ağıza yapışan, durunca üstü yağ tabakası yapan, yutarken damak ve boğazın içinde aşırı glikoz hissettiren helvalara hiç benzemez Tatlıcı’nın ürettikleri. Eskiden beri geleneksel tariflere sadık kalarak bu işi yürüten Tatlıcı ailesi, varlıklı olmaktan ziyade var olma yolunda karar kılmış. İstanbul’da da şubeleri bulunan Abdurrahman Tatlıcı’nın tahin ile pekmez karışımı kış günlerinin en elzem gıdasıdır. Kalorisi yüksek olmasına karşın kolesterol düşürücü özelliğinden dolayı tercih edilen tahine biraz da pekmez katınca nirvanaya ulaşıyor insan.

Geçtiğimiz hafta zarif eşi Fehime Solmaz Hanım’la birlikte evlilik yıldönümü için Trilye’ye gelen üçüncü kuşak Abdurrahman Tatlıcı’nın pozitif enerjisi hem diğer konuklara, hem çalışanlara hem de şahsıma yansıyınca asırlık Ankara markası ile ilgili bir şeyler yazmak istedim. İyi ki varsınız, yolunuz açık olsun.

İyi hizmet, şirket politikasını anlatan kitapçıklardan gelmez. İlgili bireylerden ve bu tavrı destekleyen ve örnekleyen bir kültürden gelir. İyi pazarlar.

Yorum Yazın