0Yorum

Ankara'ya Emeği Geçenler

Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan, kısacası yaşantısından sıkılan bir adam cebindeki az miktar parayla yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip, daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken, birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş: “Tiyatro, gelin kaçırmayın, bu akşam tiyatro…”

Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nerden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye.

Oyun bitmiş, herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış. Adam: “Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek” demiş.

Seyrettiği oyunun etkisiyle müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun, ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş. “İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım” demiş ve gitmiş.

Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu da diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır kirden, tozdan içine girilemeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu becerikli ve hızlı hareket eden adamı işe almaya karar vermiş.

“Tamam seni işe alıyorum” demiş. Adam: “Fakat benim yatacak yerim yok” deyince “O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın” demiş müdür.

İstediği olan tiyatro tutkunu huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür, “Adın neydi senin buraya yazalım” demiş.

Aldığı cevap ise; “William… Adım William Shakespeare” olmuş.

Shakespeare tiyatro yaşantısına böyle başlamış. Üstelik tiyatroyla ilk tanıştığı bu tarihte yaşı da 40 civarıymış. Tiyatroyu 40’lı yaşlarda tanımış ama bu tanışma onda tutku haline gelince, büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Meslek hayatı boyunca günde sadece üç saat uyuyarak, bu tutkusu uğruna zamanının büyük bir bölümünü adamaktan vazgeçmemiş ve hepimizin çok iyi bildiği o muhteşem oyunlarını yazmış. Sabah erken kalkıp oyun provasını yapıyor, oyununu oynuyor ve akşam yeniden oyun yazıyor. Bu şekilde devam eden bir yazarlık hayatı…

Mustafa Büyükhanlı, ömrünü çalışmaya adamış, yüreği ülke sevgisi ile dolu olan, hiçbir zaman unutulmayacak başarılı hizmetlere imza atmış çok değerli bir işadamıdır.

Kavaklıdere Şarapçılık firmasının bağ bozumu davetine katılmak için 10 yıl önce gittiğim Kapadokya seyahatinde tanıştığım Mustafa Bey, ünlü isimlerin başarılarını takip eden, prensiplerine bağlı, tırnaklarıyla kazıyarak zirveleri yakalamış, paylaşmayı seven, dostluklara çok önem veren bir Ankara beyefendisidir.

ANKARA’DAN DOĞAN BÜYÜKHANLI

Büyükhanlılar Ankara’nın önde gelen müteahhit ailelerindendir. Kalabalık bir kuzen grubundan oluşan ikinci kuşak, Ankara’dan dünyaya yayılan haklı şöhretin oluşmasında sinerji yaratmıştır.

Yarım asırdan fazla bir süre önce Ankaralı bir aile şirketi olarak kurulan Büyükhanlı Kardeşler İnşaat, yurt içinde ve yurt dışında kalitesi ve şık projelerle dikkat çekmiş ve başkentin ismi anıldığında özdeşleşen bir konuma gelmiştir. Romanya ve İstanbul’da yaptığı muhteşem projelerle otel yatırımları konusundaki niş pazarın belirleyicileri arasına girmiştir.

İLKLERİN ÖNCÜSÜ

Kimselerin cesaret edemediği dönemlerde riskleri göze alarak inşaat yaptıkları her bölgeyi canlandıran Büyükhanlı kardeşlerin birbirine bağlılığı, aralarındaki sevgi çemberi, uyum içinde çalışma çabaları gerçekten takdire şayandır. Mustafa Bey’i ne zaman Çankaya’daki Büyükhanlı Otel’deki bir faaliyete katıldığımda gecenin geç saatlerinde veya sabahın ilk ışıklarında kendisini hep işinin başında gördüm. Mütevazı yaşamı, ailesine ve işine bağlılığı her zaman örnek alınmıştır.

Çankaya’da henüz yükselen çok katlı binaların bulunmadığı dönemlerde kurulan Büyükhanlı Oteli, havuzuyla, toplantı hizmetleriyle, yemekleriyle şehrin turizm öncülüğünü yapmış ve Ankara’nın nefes almasında büyük rol oynamıştır.

AİLECE ÇOK ÇALIŞKANLAR

Sabahları erken saatlerde Tontik ile çıktığım yürüyüşlerde yolumun üzerindeki inşaatın başında her zaman aileden birisini gördüğümde hiçbir başarının tesadüf olmadığını eşimle birlikte hep konuşuyorduk.  

Turizm yatırımlarında kalitenin, vizyoner görüşün ne kadar etki yaptığını “Trilye’nin Oltasına Takılanlar” isimli kitabımın Bodrum’daki imza gününden bir gün sonra bir kez daha anladım. Dostlarım Barış Seyhan ve Gamze Demirağ ile birlikte bir koya davet edilmiştik. Denize girdiğim beach’in karşısında kuğu gibi süzülen bir otel dikkatimi çekmişti. Ankaralı Büyükhanlıların yaptığı Caresse Oteli olduğunu öğrendim. Dünya kategorisindeki yerini almışlar bile. Çok mutlu oldum tabii ki. Güzel bir eser anlatılırken başına “Ankaralı” ibaresinin konması beni ziyadesiyle mutlu ediyor.

Mustafa Büyükhanlı, dost canlısı, vefakar bir insandır. TÜTAV Başkanı Kemal Baytaş’ın ablasının vefatında cami avlusunda karşılaştığım Mustafa Beyle iki gün sonra Trilye’de sohbet ederek hasret giderdim. Sohbetine doyum olmaz, deneyimlerini dinlemek çok büyük keyiftir bu babacan insanın. İstihdam yaratmak, ülke ekonomisine katkıda bulunmak için didinir durur.

Girişimci insanlar ile girişimci olmayan insanlar arasındaki fark, aynen gece ve gündüz arasındaki fark gibidir. Mutlu Bayramlar. İyi pazarlar.

Yorum Yazın