1Yorum

Ankara Balıkseverini Kaybetti

Afrikalı kaşif David Livingstone’a bir gün Güney Afrika’daki derneklerden biri şöyle bir mektup gönderir: “Bulunduğunuz yere ulaştıracak ‘iyi bir yol’ tespit ettiniz mi? Eğer böyle bir yol varsa bize bildirin. Böylece size katılmak isteyenleri yanınıza gönderebilelim.” Livingstone’un mektuba cevabı şu şekilde olur: “Buraya eğer iyi yol varsa gelmek isteyenleri ben istemiyorum. Benim yol olmadığı halde gelmek isteyenlere ihtiyacım var.” 6 Aralık günü kaybettiğimiz Ali Rıza Onat, yaşamı boyunca patika bile olmayan yolları keşfetmiş, yaratmış, aydınlatmış çok değerli bir işadamıydı. Trilye’ye 14 yıldır her öğlen balık yemek için gelen Onat, vaktinden önce, hiç tahmin etmediğimiz bir zamanda, çalışmakla ve zorluklarla geçen bir ömrün yarattığı değerlerin keyfini çıkaracağı bir dönemde aramızdan ayrıldı.

SÖZÜNÜN ERİ İNSANDI

Ali Rıza Onat, yıllardır Ankara vergi rekortmenleri listesine girdiği zamanlarda sevinçle listeyi getirip gösterirdi. Okullarda okutulması gereken gerçek bir başarı öyküsü vardı Onat’ın. Sözünün eri, mert bir insandı. “Yaptığın güzel işleri halkımıza anlatayım demiştim” birkaç kez. Ama o kendisinin başarılarının övgüyle anlatılmasından hoşlanmazdı. Son derece mütevazı, kendinden küçüklere bile “Ağabey” diyen, insanlara insan olarak değer veren Onat, Ankara’nın gerçekten çınar ağacıydı. O ağacın nasıl yıkıldığına hala daha inanamıyorum. İyi bir gurmeydi. Lüfer zamanı onun en keyifli dönemiydi. Balıkların gözlerini mutlaka görür, eliyle test yapardı. Çok sevdiği bir tat yakaladığında ertesi gün fıstıklı baklavalarla restorana gelip çalışan arkadaşlara dağıtırdı. Herkese teşekkür edip giderken ızgara şefi Kamil Ustaya “Ellerine sağlık” diyerek ayrılırdı.

EKONOMİDE DERİN BİLGİLİYDİ

Ticaret Lisesi’nden ayrıldıktan sonra ticaret hayatına atılan Ali Rıza Bey, 1981 yılında beyaz eşya ticaretine başlayarak sektörde lider markaların yetkili bayiliği olmuş, ardından kum ticaretine başlayıp kabına sığmaz bir performansla hayatında başarıdan başarıya koşmuştur. Ondaki girişimci ruh, nefesinin sonuna kadar hiç eksilmemiştir. Ali Rıza Onat Müteahhitlik A.Ş. ve Ali Rıza Onat İnşaat Malzemeleri A.Ş. firmaları ile birçok başarılı projeye imza atmıştır Ali Rıza Bey. İlerleyen yıllarda Polat Hazır Beton A.Ş., Ali Rıza Onat Motorlu Araçlar A.Ş., Mentaş Kırma Eleme Tesisleri’ni ve Onat Alçı Fabrikasını kuran Onat, ömrünün sonuna kadar mütevazılığını hiç yitirmemiş ve çok çalışmıştır.

BETON SEKTÖRÜNÜN KRALIYDI

Birkaç yıl önce beton şirketlerinde piyasa belirleyici rol oynayan sektörün bel kemiğiydi Ali Rıza Bey. İnşaat camiasında çok saygın bir yeri vardı. Yemek yerken bile telefonu susmazdı, günün 24 saati kendini iş hayatından hiç koparamazdı. Trilye, onun için bir nefes alma yeriydi. Yoğun tempoda kısa bir kaçamaktı adeta. Torunu Ali Rıza ile arkadaş gibi gelir, saatlerce sohbet ederdi. Oğulları Ertuğrul ve Yiğit, kızı Burcu ile arkadaş, dost gibi oturur, onlara çok yakın olurdu. Yanlarındayken iş ciddiyetini hissettirir, benimle yalnız kaldığında çocuklarıyla gurur duyduğunu söylerdi ve çocuklarının işi daha ileriye götüreceklerine yürekten inanırdı ama hiç de belli etmemeye çalışırdı derin sevgisini ve inancını. Yüreği çok temiz bir insandı. Yiğit Beton’un sahibi Yavuz Bey onun dert ortağıydı. Sık sık balık yemeye gelirlerdi. “Kankam” dediği eşim Mahmure’yle kahve içmeden restorandan ayrılmazdı. Oğlum Koray’ın ağabeyiydi. Karşısına alır uzun uzun deneyimlerini anlatırdı, hoş nasihatlerde bulunurdu. Trilye’deki her personelin de ağabeyi, dert ortağıydı Ali Rıza Bey. Restorandaki komiden, Restoran Müdürü Erdinç Seferoğlu’na kadar herkesi ismen tanır, ilgi gösterir, onore ederdi. O’na çok alışmıştık çok! Yaşasaydı ne inovatif fikirler yaratırdı. Ne büyük başarılara imza atar, belki de dünya çapında isim yapardı. Çünkü yaşı henüz çok gençti. Sporu severdi. Merdivenleri atlayarak çıkardı. Restorana adeta rüzgar gibi girerdi. Yıllarca Gençlerbirliği Spor Kulübü’nde yöneticilik yaptı.

GÜÇLÜ İRADESİ VARDI

Olağandışı hafıza, ticari zekası, prensipli iş hayatı, geleceği öngörme yeteneği, haksızlığa tahammül edemeyişi Ali Rıza Bey’i farklı kılan özelliklerindendi. Öyle güzel tespitleri dobra dobra söylemesi, hiç kimseden menfaat beklemeden düz bir insan olarak hareket etmesi, onu gerçekten unutulmaz kılmıştır. İradesine hayran olurdu herkes ve ben. İradeli insan sadece ölüme teslim olur, o da yalnız bir kere olur. Sürekli sağlık durumunun iyi olduğunu söyleyip kendini telkinlerdi. “Yaşamı kazanmak zorundayız Süreyya Bey, ölüm zaten herkese mahsustur” derdi. Hatırlanmamak ikinci ölüme benzer. Büyük insanlar ise bu ölümden korkar. Seni asla unutmayacağız Ali Rıza Bey. Ve bir gün herkes anlar, Sevdiğinin kıymetini. Ama gidince, Ama bitince, Ama ölünce, Kısaca; iş işten geçince.

Yorum Yazın