0Yorum

İşlerini Aşkla Yapanlar

Bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu atmak için eline gazetesini alan baba bütün gün miskinlik yapacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritasını küçük parçalara ayırdı. Oğluna, “Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim” dedi. Sonra düşündü; “Oh be kurtuldum, en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.” Aradan 10 dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “Baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz” dedi. Adam önce inanmadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk: “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı” dedi. “İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti.” İnsan dünyadaki en önemli unsurdur. En yüksek teknoloji ürünleri de yaratsanız ilk komutu verecek yine insandır. Doğru insanı bulmak, doğru insanlarla çalışmak hem yöneticiler hem de yönetilenler için büyük şanstır. Sibel Urgancıoğlu, hani Temmuz ayından bu yana çekimlerini yaptığımız TRT’nin ilk gurme programı “Balık Ankara’da Yenir”in gizli kahramanı, çok değerli bir prodüktördür. Onun TRT kurumunun kurumsal imajını koruma yolundaki çabalarını gördükçe TRT’nin neden okul olduğunu bir kez daha anladım. Kurumu adına sponsorlarla yaptığı anlaşmalardaki titizliği, kuruma gelecek en ufak bir tozu bile bertaraf etme çabası, henüz dünyada kelaynak kuşlarının neslinin tükenmediğine olan mutlu inancımı artırdı. Devlette çok uzun yıllar görev yapan birisi olarak çalıştığı kurumu bu kadar ön planda tutan insana az rastladım. Acemisi olduğumuz bir konuda ilk günden beri heyecanımızı yatıştıran Sibel Hanım’la ilgili ilk tüyoyu TRT HD Kanal Koordinatörü Kürşat Özkök vermişti. “Süreyya Bey rahat olun, kanalımızın yayın kalitesi çok yüksek, TRT’nin en yetenekli, en çalışkan, en titiz ve disiplinli program yapımcılarından Sibel Urgancıoğlu’na da program yapımcısı ve yönetmen olması için ricada bulundum, bizi kırmadı ve hemen dört elle sarıldı” deyince yüreğime su serpilmişti. Sibel Hanım benim gastronomi ve balık dünyası ile ilgili şifrelerimi kıvrak zekasıyla çok kısa zamanda çözmüştü.

DETAYLI YÖNETİCİLİK

Bu işin zorluğunu program yapımı sırasında öğrendim. Ege kıyılarındaki magazin çekimleri sabahın ilk ışıklarında başlıyordu. İki ay boyunca ayağımızı suya sokamadık ama önemsendiğimizi hissediyorduk. Küçük uçakla Çanakkale’ye uçtuğumuzda birazcık geciken uçağın tekerleri yere değene kadar uykuları kaçıp neredeyse kule ile irtibata geçecek kadar işine titizleniyordu Sibel Hanım. Kameramanların sabah kahvaltısından, kaldıkları oteldeki yatak örtülerinin temizliğine kadar takip ediyordu. Çanakkale ve Bodrum Gümüşlük çekimlerinde güneşte kalıp tansiyon problemim ortaya çıkınca hop oturup hop kalkan Sibel Hanım on dakikada bir yönetmen yardımcısı Çiğdem Hanım’ı arayıp sağlığımla ilgili bilgi alıyordu. İstanbul şehir hatları vapurlarında, Çanakkale Şehitler Abidesi’nde, Kumkapı balık halinde yapılan çekimlerde hemen görevliler çekim iznimizi soruyorlardı. O kadar kısa zamanda yazışmaların sonuçlandırılıp iznin alınması beni en çok düşündüren konuların başında geliyordu. Yaşantısı yurt içinde ve yurt dışında pek çok başarılarla dolu üst düzey bir polis babanın kızı olduğundan mı kaynaklanıyordu bu disiplin diye düşündüm zaman zaman. Program çekimleri bittikten sonra da bir yemek bile ısmarlayamadığımız, hesap ödemeden sofradan kalkmayan çok değişik bir mizaca sahip Urgancıoğlu. Aynı frekanslarda olduğumuz için çok güzel anlaştık. İlk montaja girdiğimde bu kadar ciddiyetle hazırlanmış bir çalışmanın, jenerik müziğinden, kendi yaptıklarımızın ekrana maharetli eller tarafından böyle güzel yansımasından çok etkilenmiş, büyülenmiş ve duygulanmıştım. Ama bu büyülü eserin arkasındaki hünerli isim Sibel Hanım’dı. Büyük paralarla programa çıkan ünlülerin yayına severek katılması, Amerika’dayken tek bir mailimize anında cevap verip NTV dışında ilk kez TRT HD’de sohbetimize katılan Vedat Milor, Dubai’ye Tony Blair ile birlikte dalmaya giden Ali Şen’in programını bozup çekimlere katılması ve maliyetlerin kuruma hiç yansımaması Sibel Hanım’ın kuruma olan aşkının ayrı bir ifadesidir. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Ne zaman isterseniz programımız uygun olduğunda geliriz” demeleri programın faydalarının her kesimden ses getirdiğinin göstergesidir. “Balık Ankara’da Yenir” kısa zamanda meyvelerini vermeye başladı, ilgi arttı. Türkiye’de ilkleri başaran Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yıl bizi mutlu eden Su Ürünleri ve Balıkçılık Genel Müdürlüğü’nün kurulmasındaki katkıları yadsınamaz. Ama benim gönlümde ölmeden önce görmek istediğim Balıkçılık Bakanlığı’nın kurulması ve Norveç’ten fazla gelir elde eden bir Türkiye yatmaktadır. 2005 yılından bu yana güzellikleri paylaştığımız bu köşede Trilye adını geçirmekten imtina ederim. Biz bu işleri aştık. Trilye artık Türkiye’ye mal oldu ve restoranın ötesinde bir mekan. The New York Times, Bild, Japan Times, Tatler gibi dünya devi medya organlarında geniş yer alıyor. Ama ilk günlerden beri Sabah Ekler Koordinatörü sevgili Ersin Ramoğlu, yaptığımız tutarlı, ciddi ve güzel işlere karşılık benim köşemde jestler yapmıştır. Logomuzu koymuştur, ‘Trilye’den Esintiler’ demiştir, hep kendisi gayret etmiştir. TRT HD’deki programda da bundan özellikle kaçındım. Trilye’nin reklam derdi yok. Doğru iş yaparsanız Türk medyası sizi buluyor. İlk günden beri 5 ulusal gazetenin yürekten desteğini hissettim. Tanınmamış, henüz yeni kurulmuş bir kanalda böyle bir teklifi kabul etmem benim için riskti. Çünkü 7 yıldır tanınan bir kalem olduğumu ve Türkiye’deki uzmanlığımı biliyordum. Ama medyanın usta kalemleri ve ulusal gazeteler programın düzeyli oluşundan ve kalitesinden etkilenip inanılmaz destek verdiler ve vermeye devam ediyorlar.

ÇOK ÖZEL TÜYOLAR

Kahve yudumlarken izlediğiniz programlar o kadar incelik isteyen konular ki tahmin edemezsiniz. Sibel Urgancıoğlu gibi bir yönetmeniniz varsa, onun nefesini zorlandığınız her anda hissederseniz çok şanslısınız benim gibi. Ünlü sanatçıların bazıları ile program yapmak çok zor. Ayşegül Aldinç’le yaptığım program öncesi kanalın HD (yüksek çözünürlüklü) olduğunu öğrenen Aldinç birdenbire panikledi. “Yüzümdeki en ince teferruatım belli olur” diye konuşmaya başlayınca masaya oturup program sonuna kadar gösterdiğim sabır performansını kutlarcasına sırtımı iki defa sıvazlayan Sibel Hanım programa başlamadan önce de beni oryante edip genel kurallardan birini anımsattı. “Süreyya Bey program sizin programınız, konuk ettiğiniz sanatçılar insiyatifi ele almaya, kendilerini ön plana çıkarıp programı yönetmeye çalışacaklardır, dikkat etmelisiniz.” Öyle işime yaradı ki sazı kimseye kaptırmadım! Özveriyle çalışan kameramanlar, günlerce evlerinden uzak kalan çalışanlar ve bir de programın tüm ağırlığını sırtında taşıyan program yapımcısı ve yönetmen güzel bir eserin meydana gelmesindeki önemli kahramanlardır. Türkiye’de büyük ilgiyle izlendiğini bilmek, hatta İngiltere’deki ünlü Sofra Restoran’ın sahibi sevgili dostum Hüseyin Özer’in düğün davetinde önümüze balık gelince “A ben her pazar Balık Ankara’da Yenir diye bir program izliyorum” diyen Başkonsolos’un eşi Arzu Demirok’un ağzından böyle güzel sözler duymak her şeye bedel. Yayını sürekli izleyen üç önemli haber kanallarının genel yayın yönetmeni arkadaşlarımın bana sorduğu soru şu oldu: “Bu programın yapımcısı ve yönetmeni kim?” Jenerikten kapanışa kadar programı dikkatle izleyen üç uzman yönetici Sibel Urgancıoğlu’nun titizliğinin ve özel yeteneğinin programa yansımış olduğunu hemen fark etmişler. Yetenekli bir yönetici sıradan insanları sıra dışı şeyler yapar hale getirir. Moskova’ya her gittiğimde Nazım Hikmet’in mezarındaki ibareden çok etkilenirim. Aynen şöyle yazar kapıda: “Var olanların mezarı.” Ünlü devlet başkanları da orada yatıyor. Hayatım boyunca hep var olmak mı varlıklı olmak mı sözünü tek kalem geçtim. Var olmayı varlıklı olmaya her zaman tercih ettim. Var olursanız ölümsüzleşirsiniz. İyi ki varsınız Sibel Hanım, siz hep var olun! Sizin gibi insanlar oldukça hayatta tercihimi hep var olmaktan yana kullanmaya devam edeceğim. Başarı onların varlıklarında yatıyor.

Yorum Yazın