0Yorum

Hayallerine Ulaşanlar

Mehtaplı gecelerde alıp başını deniz kıyısına giden adama dönüşünde sorarlarmış: “Ne gördün?” “Dünya güzeli deniz kızları gördüm, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı,” dermiş hep. Bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli deniz kızlarını görmüş, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış. Döndüğünde yine sormuşlar: “Ne gördün?” “Hiç,” demiş… “Hiçbir şey.” Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur. Buna benzer bir olayla Simyacı’yı okuduğumda karşılaşmıştım. Bütün yaşamı boyunca tek hayali para biriktirip Mekke’ye hacca gitmek olan dükkan sahibi vardı. Adam, artık gerekli parayı fazlasıyla biriktirmiş olduğu halde bir türlü gitmiyordu. Bu hayalin kendisini yaşama bağlayan çok önemli bir bağ olduğunu düşünüyor ve onun gerçekleşmesi halinde bu önemli bağı yitireceğinden korkuyordu. Haklıydı aslında. Hepimizin yaşantısında böyle hayalleri var. Benim de subay çıktığım yıldan beri en büyük hayalim restoran sahibi olmaktı. Gerçekleştirdim ama öykülerde anlatılanlar gibi olmadı, mutluluğum her geçen yıl biraz daha artıyor. Ejder Sedef, Ankara’da dışarıda yemek alışkanlığının emeklediği safhalarda herkese Ejder Usta adını duyuran çok değerli bir şeftir. Adana Sofrası’nın sahibi değerli dostum eski Bakan Halit Dağlı, İzmir’in ünlü Deniz Restoranı’nda yemek yerken önüne gelen balık buğulamanın lezzetinden çok etkilenir ve buğulamayı yapan şefi masaya çağırıp kendisiyle tanışır. “Evladım benim Ankara’da bir et lokantam var ama ben balık yemeyi de çok seviyorum, lokantamın yanına balık koymak istiyorum” deyip kendisini ikna eder. Memlekette her zaman hayırlı işler yapan Halit Dağlı, bu kez de Ankaralılar için en hayırlı işi yapmış oldu. Ejder Usta’yı Başkent’e kazandırdı.

BULAŞIKÇILIKTAN PATRONLUĞA

Kahramanmaraş’ta henüz ilkokul çağındayken hem bulaşık yıkayıp ekmeğini kazanırken hem de okuluna devam etti. Balık pişirme sanatını öğrendi ve icra etti. Genelkurmay Başkanlığı’ndaki görevim sırasında çok değerli bir mutfak şefim vardı. Adı Doğan Güden idi. Kahramanmaraşlı’ydı. Askerdeyken yetenekleri keşfedilmiş ve tezkere bırakmıştı. Bir gün eski Destek Kıtaları Komutanı Albay İlhan Makiniz kendisine Ayvalık’tan gelen barbunya balıklarını akşam yemeği için Doğan Usta’ya gönderir. Doğan Usta komutanı telefonla arar ve sorar: “Komutanım, balıkları nasıl pişireyim?” “Doğan Usta mümkünse hafif zeytinyağlı pilaki olsun.” Hayatında fasulye pilakiden başka bir pilaki çeşidi bilmeyen Doğan Usta, barbunya balıklarını haşlar ve fasulyeden yaptığı pilakinin üzerine dizerek komutanın evine gönderir. Komutan, kapıda fasulyenin üstündeki barbunya balıklarını görünce fenalık geçirir ama yapacak bir şey yoktur artık! Bizim Genelkurmay Karargahı’ndaki mutfağımızın bu durumlarda olduğu, benim göreve yeni başladığım zamanlarda balık menüsü ile ziyafet sunulacağı yemeklerde baş kurtarıcımız Ejder Usta’ydı. Ne kadar yorgun ve yoğun olursa olsun, işini gücünü bırakıp imdadımıza yetişir ve bize büyük puanlar kazandırır, göğsümüzü kabartırdı. O günlerden beri gıpta ile izlediğim Ejder Usta nihayet kendi lokantasını Yelken Balık Evi’ni açarak hayallerine kavuştu. Harikalar yarattığı mekanında Ankara’daki balık ve deniz ürünlü meze severlere derin bir nefes aldırdı. Sektördeki pek çok balık lokantasının şu andaki şefleri onun talebesidir. O bir zamanların bildiklerini göstermemek için arkasını döndüğü şeflerden olmadı hiçbir zaman. Hep bildiklerini öğretti, esirgemedi genç aşçılardan. Ejder Ustalı Yelken Balık Evi, kısa sürede hem Ankara’da hem de Türkiye’de hak ettiği şöhreti kazandı. Çünkü patronun hünerli elleri yemeklerde hissediliyordu. Kendisiyle barışık, yaşamı seven, mütevazı bir insandır Ejder Usta. Balık onun her şeyidir. Deniz ürünleri konusunda son derece bilgilidir. Kendisini sürekli geliştirir ve her zaman yeniliklere açıktır. Benim de pek çok tanıdığımı güvenerek gönderdiğim mekandır Ejder Usta’nın Yelken Balık Evi. İzmir’in en müstesna semtlerinden Alsancak’ta bulunan ünlü Deniz Restoran’da engin tecrübeler edinen Ejder Usta, Ege mutfağı ve deniz ürünleri tutkusunu kendi mekanını açmadan önce Ankara’nın pek çok tanınmış restoranında şef olarak sürdürdü. Yelken Balık Evi, Akdeniz ve Ege mutfağını Ankara’ya taşıyan ve bize oralara duyduğumuz özlemi azaltan bir can simidi gibidir sanki. Çok uzun zamandan beri benim en iyi dostlarımdandır Ejder Usta. Her zaman bilgi alışverişinde bulunur, eleman çalıştırırken etik davranır, asla günübirlik düşünmez. Uzun süreli bir dostluk zamanın kararttığı bir fincanınkiyle eş değerde izler taşır, gündelik eşyalarda da arkadaşlıklarda olduğu gibi çatlaklar ve gölgeler bulunur. Bizim hiç çatlağımız olmadı Ejder Usta’yla. Bir fincanı fırlatıp atmamak ve bir arkadaşı yaşantıdan sıyırmamak için sabır ve sadakat gibi son derece önemli ama artık pek rastlanmayan iki duyguya gereksinme vardır ve ben çok önem veririm. Sabır, yüklendiği rol gereği bir tuğlaya, sadakat ise bir köke benzer. Sabır acelenin, sadakat ise tüketimin panzehridir. Bu iki duyguyu fiziksel bir imge olarak düşünürsek, dostluk tuğlalarla örülür, kökler sayesinde gelişir. Ejder Usta’nın kökleri çok derinlerde yer etmiş, tuğlaları kırılmaz derecede sağlamdır.

Yorum Yazın