0Yorum

Eğitime Ömrünü Adayanlar

Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyunca mücevher ustası olmaya karar vermiş. Ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş, yanına varmış.

Bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş. Genç adam heyecanla, taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini anlatmış. Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış:

“Bu bir yeşim taşıdır.”

Sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış;

“Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel.”

Genç adam evine dönmüş. Kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça, kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. Günler geçmiş. Genç adam sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş. Her önüne gelene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış. Uyurken yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanıkmış. Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yıl tamamlanmış.

Genç adam, tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış. Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış:

“İşte taşın. Bir yıl boyunca avucumda taşıdım. Şimdi ne yapacağım?” Yaşlı usta sakin bir sesle yanıt vermiş:

“Şimdi sana bir başka taş vereceğim. Onu da aynı şekilde avucunda taşıyacaksın.”

Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış. Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış. Mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için hasta olduğunu bağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken, avucundaki taşı hissetmiş.

“Dur” demiş, “Bu taş yeşim taşı değil usta!”

Neşe Coşkunsu’yu Trilye’nin açıldığı ilk günlerden beri tanırım. Sabırlı, kibar, çalışkan, azimli, hedeflediği işe odaklanan ve mutlaka başaran çok özel bir hanımefendidir. Türkçeyi güzel konuşan, farkındalığı her zaman hissedilen Neşe Hanım’a tam bir İstanbul hanımefendisi deyimi çok yakışmaktadır.

Türk-İngiliz Kültür Derneği Genel Müdürlüğü görevini yürüten Neşe Coşkunsu çok aktif bir çalışma temposu içerisindedir. Türk-İngiliz Kültür Derneği, Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık arasındaki kültür ilişkilerini Türkiye yönünden geliştirmek ve kuvvetlendirmek amacıyla 1951 yılında kurulmuş bir dernektir. Bu süreden beri Türkiye-İngiltere arasında etkili bir köprü oluşturan çağdaş ve yenilikçi eğitimden yana olan dernek, pek çok kültür etkinliğine imza atmaktadır.

Türk-İngiliz Kültür Derneği topluma, kültür varlıklarına, çevreye ve doğaya duyarlı bir sivil toplum kuruluşudur. Hiçbir yerli ve yabancı kuruluştan maddi katkı almadan faaliyetlerini yürüten dernek; sergi, konferans, konser, panel, seminer ve geziler, tiyatro, film gibi gösterileri öğrencilerine ve diğer katılımcılarına ücretsiz olarak sunmaktadır.

Neşe Hanım, 1978 yılından beri dernekte aktif görevlerde bulunmakta ve iki ülke arasındaki köprülerin oluşmasında büyük katkı sağlamaktadır. Türkiye ve İngiltere arasındaki kültür ilişkilerine yapmış olduğu katkılardan ötürü İngiliz Kraliyet Nişanı OBE (Order of the British Empire) alan Neşe Hanım, Türkiye’de kadın olarak bir ilke imza atmıştır. Titiz bir çalışma anlayışıyla, çağın gereksinimleri doğrultusunda geçmişten örnek alarak ama hep ileriye bakarak faaliyetlerine devam eden Coşkunsu, balık ve deniz ürünlerine oldukça ilgilidir.

FAHRİ KONSOLOS

Koltuklarının altında karpuzlar çoktur Neşe Hanım’ın. Aynı zamanda İngiltere’nin Bodrum Fahri Konsolosluğu görevini yürütmektedir. Ayrıntılardan hiçbir zaman nefret etmeyen, ayrıntılar üzerinde dikkatle duran, yaptığı her işi en iyi şekilde yapan Coşkunsu’nun bu başarıları elde etmesinde tesadüf ve şansın payının olmadığını, yapılması gereken hiçbir şeyi ihmal etmediğini, onu yıllardır yakınen izleyen birisi olarak çok iyi bilmekteyim.

Sabır, azim ve çalışkanlık onu yaşamı boyunca hep zirvede tutmuştur. Başarı için hep ısrarcı olmuştur. Onun bu başarısı herkese ilham vermektedir.

Başarının en zor tarafı şudur; her zaman başarılı olmak zorundasınız. İşte buna en iyi örnektir Neşe Hanım. Var oldukça başarı hep onunla birlikte gelecektir. İyi pazarlar.

Yorum Yazın