0Yorum

Alaçatı’nın Otları

Çok sert geçen karlı kış günlerinden, baharın uyanışını görmek, güneşle ve denizle tekrar tanışmak için geçtiğimiz hafta sonu Çeşme – Alaçatı’daydım. “Balık Ankara’da Yenir” programının magazinlerinin önemli bir bölümünü Çeşme – Alaçatı bölgesinde çekmiştik geçen yıl. Tek başıma gittiğim bu seyahatte güneş ve rüzgara çarpılıp hasta döndüm.

Alaçatı’ya gidiş nedenim üçüncü kez düzenlenen Ot Festivali’ydi. Yola çıkmadan bir gün önce acılı bir günümüzdü, hayatımda önemli yer tutan, dünya iyisi, neslinin son örneklerinden bir insanı, teyzemi kaybettim. Ama hayat devam ediyor, söz verdiğim için de Alaçatı’ya devam ettim. Alaçatı Ot Festivali’ne ilk günlerinden beri her yıl gidiyorum. Bu yıl sevgili İlkim Öz ve Erkan Tan da geldi. Gerçekten renk ve canlılık getirdiler festivale. Demek ki Ankara’nın her yere destek atması gerekiyor. Erkan Tan müthiş bir sunuculuk yaptı. Meydanda toplanan, sabahın erken saatlerinden itibaren çevre ilçelerden ve İzmir’den gelen çok sayıda kişiyi etkiledi. Sakız Adası’ndan da Yunan televizyonu geldi. Organizasyonda önceki yılların eksiklikleri giderilerek mükemmele ulaşılmış, Tülin Onaner ve Yaprak Uziş bu işe yıllardır amatörce çok iyi çaba harcıyorlar. Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç bu yılki ilgiden çok memnundu. Alaçatı’nın marka olmasının sevincini yaşıyordu. Alaçatı bu festivalle uluslararası arenada ismini duyurmaya başladı. Belde insanları ve tutkunları ile birlikte her geçen gün markalaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Her festivalde yarışan yemekler bir yıl sonra tarifleriyle kitapçık oluyor. Bu sayede kaybolmaya yüz tutan asırlık yemekler 21’inci yüzyıla taşınıyor.

Amatör aşçıların bu yarışmaya ilgisi oldukça fazla. Açık hava amatör mutfak merkezi olan Alaçatı’da belde esnafı festivalden oldukça mutluydu. Kültürel olduğu kadar ekonomik alanda da hareketlilik yaşatan festival sayesinde oteller doluydu. Restoranlar, kafeler tıklım tıklımdı.

Alaçatı’yı renklendiren Ot Festivali’nin yanı sıra pazar esnafı da topladıkları çeşit çeşit otları tezgahlarında beğeniye sundu. 1001 çeşit ot yarışması için sabahın erken saatlerinde dağlara ot toplamaya giden yarışmacılar daha sonra jürinin sorularına muhatap oldular. Üniversiteden öğretim üyelerinin bulunduğu jüride Ayfer Tan, Ertan İplikçi, Öner Yıldırım, Önder Türkkan, Altan İplikçi bulundular. Ot yarışmasındaki kriterler; 1. Otların vahşi doğadan toplanması 2. Otların o yöreye ait olması 3. Yarışmacıların topladıkları otların adlarını bilmesi 4. Otlardan yemek yapmasını bilmeleri gerekiyor. Doğayı tanıyan, doğru karar verebilen jüri heyeti, Nadir – Necla Erol çiftini birinci, Nursan Erden’i ikinci, Recep Subaşı’yı üçüncü seçti.

İNGİLİZ YARIŞMACI FARK ATTI

Yemek yarışmasında çok ilginç sahneler yaşandı. Emekli bir subay geçen yıl yarışmayı izlemiş ve dorak otundan yaptığı dorak aşı yemeğiyle bu yıl yarışmaya katıldı. Tarhanadan önce bölgede dorak aşı yemeği yapılırmış, çok ilginç bir lezzetti. Altı yıl önce Alaçatı’ya yerleşen İngiliz Wendy Kirk de yarışmaya katıldı. Sunumun lezzetle birleştiğinde harikalar yaratacağını kanıtlayan bu ince zevkli hanımefendi rezene, pırasa, kekik ve haşhaşlı tart ile üçüncülüğü kazandı. Ama önümüzdeki yıllarda hep zirveyi zorlayacağa benziyor. Yemek dalında ikinciliği Yasemin Sütçü baklalı enginar yemeğiyle, birinciliği Hatice Akpınar pişi ile kazandı. Ama içindeki otların lezzeti ve rayihası enfesti. Hatice Hanım bu lezzetin sırrını kayınvalidesinden öğrenmiş ama bir türlü kayınvalidesinin ismini söylemedi. “O gitti ben şöhret olayım” dedi. Kızı ise biraz isyankardı, “Yeşil alan kalmıyor her yer taş yığını oldu. 10 yıl sonra bu festivali yapamayacağız” dedi.

Ot yemekleri jürisinde üç yıldır görev alıyorum ve her geçen yıl gelişmeleri memnuniyetle izleyince artık amatör mutfağın yeni adresi Alaçatı oldu diyorum. Diğer jüri arkadaşlarım Ayhan Sicimoğlu, İstanbul’daki Hünkar Lokantası’nın sahibi ünlü şef Feridun Ügümü, otlarla ilgili araştırmacı yazar Gökçen Adar, Alaçatı Martı Lokantası’nın sahibi Hakkı Akbaykal, Osmanlı mutfağı araştırmacısı şef Vedat Başaran ve Kaz dağlarındaki ünlü Zeytinbağı Oteli’nin sahibi Erhan Şeker’di. Alaçatı’da doğa uyanmış, kıpır kıpırdı. Kendini adeta yaza hazırlıyor gibiydi. Kara kıştan bunalan Ankaralılara şimdiden kucak açıyordu. Güneşli günlere erişmek dileğiyle.

Yorum Yazın