0Yorum

Varlık Fonu Balıkları

Geçtiğimiz hafta sabah erkenden İstanbul’daki Gürpınar Toptancı Balık Haline gidince içimde bir sızı hissettim. Çünkü yıllardır Kumkapı Balık Haline alışmıştık. Ama ihtiyaçlar cevap veremeyince zorunlu bir ikamet değişikliği oldu.

Uzun yıllar İstanbul Balık Halinde müdürlük yapan Karekin Deveciyan’ın anılarını okurken çok ilginç bir konuya denk geldim. 1891 yılında Düyun-u Umumiye’ye (Genel Borçlar İdaresi) giren Deveciyan, borçların bir bölümünün ödenmesinin kabulü karşılığı bu örgüte devletin bazı gelirleri güvence olarak verilmiş. İstanbul Balıkhanesinin gelirleri bu bağlamda Düyun-u Umumiye’ye terk edilmiş. Demek ki bir asır önce de balıklarımız ve deniz ürünlerimiz altın değerindeymiş!

AV YASAKLARINA UYMA

Osmanlı’dan borç tahsilatı için balık halinin gelirlerinden medet uman yabancılar bile balık avcılığının belirli yasalar çerçevesinde yapılmasını ve düzenli borç ödenmesi için balık stoklarından her yıl yararlanılmasını istemişlerdir.

Yavru halindeki palamudun (çingene) avlanmamasının göstergesi yıllık balık satış tablolarından apaçık ortada. Örneğin 1915 yılında İstanbul Balıkhanesine giren toplam palamut 63.898 kg iken aynı yıl 618.920 kg torik görünüyor. Belli bir boya ve ağırlığa gelmeden avlanan palamut balığı üreme yapamıyor. Lüfer ise 70.769 kg satılmış, fiyatı da açık arttırmada 8,15 Kuruş! Kılıçbalığı 69.251 kg, uskumru 752.325 kg, sardalye 133.082 kg, hamsi ise 4.611.005 kg ile kayıt altına alınmış. Dikkatimi çeken en önemli konu çinekop, sarıkanat gibi lüferin küçük boylarının satışının yapılmayışı.  

 

ŞİMDİKİ DURUM

Balık avlama teknolojisinin ilerlediği bu dönemde balıklara karşı maalesef orantısız güç kullanılıyor. Boyuna ve ağırlığına bakılmadan balık tekneye alınıyor. Küçüklerini denize geri bırakan balıkçı sayısı çok az. Zamansız ve usulsüz avlanma, deniz kirliliği gibi faktörler, altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi gibi gün geçtikçe stoklarımızı azaltıyor.

Yüzyıl önce yabancıların fark edip varlık fonuna dahil ettiği balıklarımızın ve deniz ürünlerimizin kıymetini bilmeliyiz. Denizlerimizin doğal üstünlükleri nedeniyle, ülkemiz sularının tüm ürünleri Avrupa ve Amerika’da tercih sebebi olmaktadır. Çok geç olmadan Balıkçılık Bakanlığı kurulup; denizleri, akarsuları, barajları şahlandırıp hem halkımıza ucuz balık sunarak protein açığını, hem de ihracat yaparak cari açığı kapatmak için dev mavi vatanımızdan yararlanmalıyız.  

 

Yorum Yazın