0Yorum

Müsilajlı Balık Sezonu

 

1 Eylül itibariyle balık av yasağı sona erdi. Tezgahlarda balıklar çeşit çeşit dolmaya başladı. Birçok TV kanalı habercisi röportaja gelince hep aynı nakarat: “Bu sene balık bol olacak!” Neden? Bilen yok, sadece umut, çünkü stoklarımızı bilmiyoruz. Büyük balık hallerinde durum daha farklı, çünkü tekneler boş geliyor… Sardalye, istavrit dışında ağlar dolu çıkmıyor ve toptancılar panik içinde.

Sardalye, istavrit gibi balıkların Marmara’da bollaşmasının nedeni müsilaj! Tahmin etmediğiniz sonuçlar kanunu. Marmara’yı müsilaj sarınca balık yenmemesi konusunda verilen tutarlı olmayan mesajlar… Halbuki Uzak Doğu’da çamur tarlalarında, oksijensiz sularda yetişen panga balığını dil balığı diye bilmeden tüketiyoruz… Neyse pandemi zamanında gelen balık avı yasağına bir de müsilaj eklenince balık yemeye korkan insanımız alım yapmadı, balıkların satılmadığını gören balıkçılar ava çıkmadı ve birkaç ay balıkların üreme yaptığı önemli bir kapalı deniz olan Marmara nefes aldı. Rahatça üreme dönemlerini tamamlayan balıklar çoğaldı.

SULAR SOĞUYUNCA

Eylülün ilk haftası sular çok sıcaktı. Denizler üst seviyelerde güneş ışınlarını absorbe ediyor. Deniz yüzeyi sıcak oluyor. Nasıl ki biz +40 dereceyi bulan sıcaklarda klimalı ortamdan dışarı çıkmıyoruz, balıklar da diplerden su yüzüne çıkmıyor. Yağmurlar başlayınca su sıcaklıklarında değişmeler olunca bu yıl balıkçılığın nasıl olacağını biraz tahmin edebileceğiz. Karadeniz’den palamut ve lüferler yavaş yavaş gelmeye başladı, umarım devamı olur.

Ama denizlerimizi kirleterek, zamansız, usulsüz ve aşırı avlanarak ayrıca stoklarımızı bilmeden yaptığımız tahminlerle ilerlemek balıkçılığımız için hiç de gelecek vadetmiyor. Türkiye’nin protein açığını kapatacak denizlerimiz, akarsularımız ve göllerimiz üzerine eğilmeliyiz vakit çok geçmeden. Balıkçılık Bakanlığı ivedilikle kurulmalı ve denizlerimizdeki avcılığa, denizlerimizin korunmasına çeki düzen vermeliyiz. Tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi… Balıkçılığın sürdürülebilir olması hayati öneme haiz! Çocuklarımıza balık stokları bırakmak ve onların geleceğini düşünmek zorundayız. Kıyı ekosistemini, deniz ve diğer su kaynaklarındaki biyoçeşitliliği korumak için ciddi tedbirler almalıyız vakit çok geçmeden.

Sezonda yenilmesi gereken balıkları haftada en az iki gün tüketmeliyiz. Sezon bittikten sonra kollarımızdan bırakıp uğurladığımız sevgili gibi döneceği günü hasretle beklemeliyiz, o güzelim lüferlerin, kalkanların, palamutların, barbunların, levreklerin… Bol balıklı ve sağlıklı bir sezon dileğiyle…  

Yorum Yazın